09 Mart 2014 08:19

Yanlış olmasın; Hevsel, Gezi’den yana düşer!

Newroz kapıda... Hevsel’in kavağı, dişbudağı, dutunun elinden tutsun da bir Gezi’nin ıhlamuruyla, söğüdü siz o zaman görün baharı...

Yanlış olmasın; Hevsel, Gezi’den yana düşer!
Paylaş

Erdal İMREK

Mesele direnmekse, erbabıdır Diyarbakırlı genç. Bugüne kadar ‘Diyarbakırlı genç’ denmişse ya devlet zulmüne muazzam bir halk direnişinden, ya polis kurşunuyla, panzeriyle canı alınmış bir gençten söz edilmiştir devamında. ‘Diyarbakır’, ‘genç’ ve ‘direnmek’ sözleri kardeştir. Bugüne kadar memleketin bu yanında, batısında yani; çoğu zaman güzel duygularla söz etmedi milyonlarca genç, bu kelimeleri yan yana getiren meselelerden. Birçok meseleyi olduğu gibi devrim değilse de ‘başka bir yaşam mümkün’ fikrini zihinlere sızdıran Gezi, bu bahiste de çok şey değiştirdi. ‘Biz böyle bilmiyorduk’la başlayıp, ‘Bize bunu yapan polis Diyarbakır’da ne yapmaz’, ‘Yıllardır onlara terörist diyenler, şimdi bize diyor’ biçiminde uzayıp gitti Gezi’den sonra zihinlerdeki devrimi açık eden cümleler. Lice’de karakol inşaatına karşı yürüyen halka açılan ateşle yaşamını yitirince Medeni Yıldırım, nasıl da ayağa kalktı memleketin bu tarafı, hatırlansın. Medeni’yi Gezi’nin her gün yenileri eklenen genç şehitlerinin yanına yazmaktan bir an olsun tereddüt edilmedi. Binler sokağa çıktığında ve ‘Kardeşimsin Medeni’, ‘Diren Lice’ sloganlarıyla yürüdüğünde büyük çoğunluk ilk kez ‘devletin karakolunu’ protesto için yaptığı eylemde ‘devletin kurşunuyla’ öldürülen, bu güne kadar ‘PeKaKa yandaşı’ şeklinde kodladığı genci bağrına basıp; ‘Katil devlet’ dedi. Sihirli bir değnek deymemişti kimseye. ‘İşte bunlar hep Gezi’ydi!’
Gezi, halkların mücadele tarihine onca şey katıp, tarihsel rolünü oynayarak, sadece hafızamızda güzel bir anı değil, öfkeyle, kaybettiklerimizle andığımız, hesabını mutlaka soracağımız ve büyüteceğimiz bir direniş olarak, bundan sonra da defalarca rastlayacağımız muazzam mücadelelere esin kaynağı olarak geride kaldı. Aradan, bizimki gibi her şeyin çok hızlı aktığı bir ülke için uzun sayılabilecek bir zaman geçti. İyice madara olan bir hükümet, zıvanadan çıkan diktatör bozuntuları, aklı bir karış havada Bilal oğlanlar, milyon dolarlar, ayakkabı kutuları, en çok ‘kendine Bakan’ların çocuklarının yediği hurmalar, Reza Zerrablar, tapeler, helalle haramı birbirine karıştıran –sadece dil sürçmesi değil- Başbakanlar falan...

VE HEVSEL...
Derken şimdi, bir hafta oluyor ki; Hevsel Bahçeleri’nde ağaç katliamına karşı başlayan bir direnişin güzelliğinde uyanıyoruz. 3 Mart’ta kampüsten çıkıp, 8000 yıllık tarih ve doğa mirası Hevsel Bahçeleri’nin talanına ‘dur’ demek için henüz kesilmemiş ağaçların altını mesken eden gençlerin direnişi. Gezi dedik durduk, boşuna değil; Amed’in Kürt genci elinde ‘Gezi’den Hevsel’e Dicle direniyor’ pankartıyla mesken etti, Amedlinin, akciğeri, tarihi, kültürü Hevsel’i... Yok sayıldığı için ayağa kalkmış, çok can vermiş ve ama direne direne yaşamış bir halk için bir yer ‘8000 yıllık’sa daha bir kıymetlidir. Hevsel, Kürt için “Ben 8000 yıldır buradayım, vardım, varım” demek. Hevsel’de her bahçenin bir adı varsa, efsanelere, hikayelere, stranlara, dengbejlerin söylencelerine konu olmuşsa hele de Amed gibi ‘itiraz ve direnmekle’ anılan bir yerde filizlenmişse o ağaçlar, beklenemezdi ayağa kalkılmaması.

BU BAHSİ KAPATALIM
Hevsel’in sesi ‘batı’dan duyulunca bazı ‘kapışmalar’ oldu. Soyal medyada yazılıp çizildi; ‘Gezi’de neredeydiniz’ diye soranlar oldu Kürde... Sonra Kürt gençlerden, ‘Gezi için ayağa kalkanlar Hevsel’e neden susuyor’ sesleri. Bu taraftan, Diyarbakır’ın tarihinde en nadide yerlere sahip Ongözlü Köprü’nün, Kırklar Dağı’nın belediyenin de dahliyle yapılaşmaya açılması hatırlatılıp, ‘BDP’li belediyeden de hesap sorun’ karşılığı... Kürt tarafından ‘Biz kendi başımızın çaresine bakarız’ diyen de oldu. İkisi de hem Gezi’ye hem Hevsel’e yabancı, uzak... Bize yakışmaz... Batıdan hâlâ güçlü bir ses verilememiş olsa da duruldu şimdilerde bu. Gezi’ye rağmen kolay değil o kadar ha deyince direnmekte birleşmek. Buradan vahim sonuçlar çıkarmanın da ‘uzaklaşma’ inşa etmenin de alemi yoktur. Evet, Gezi’de memleketin batısının Kürtlerden beklentisi karşılanmış olsa belki Gezi de bir başka olacaktı, bugün Hevsel direnişi de bir başka... Olan olmuştur... Ancak Hevsel’e yakından bakan; Gezi’nin izlerini görür. Gençlerin sohbetlerinde en çok ‘Gezi’ laflarının geçmesi, Hevsel ve Gezi’nin bunca yanyana gelmesi boşuna değil. ‘Gezi’den Hevsel’e Dicle direniyor’ sloganıyla başlaması eylemin bir şey anlatmaz mı? Bir manası vardır Hevsel’e yeniden dikilen fidanlara, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük isimleri konmasının. Devletin Lice’de öldürdüğünün ismini, Gezi’de öldürdüklerinin yanına yazarak yaşatan ‘batı’ya uzanan eldir, yeni bir yaşamı, dirilmeyi simgeleyen fidana Gezi’nin bugün aramızda olmayan ama Hevsel’de de yaşayacak olan kahramanlarının adının konması. ‘Bu kapışma mevzuunu uzatmayalım’ demktir biraz da. ‘Kürtler Gezi’de yoktu’ ile başlayıp, ‘Gezi’ye sahip çıkanlar Hevsel Bahçeleri’ni neden önemsemiyor’ şeklinde karşılık bulan duyguyu Evrensel gazetesine değerlendiren Hevsel direnişçisi iki gencin söyledikleri böyle diyordu; “Biz Hevsel direniş alanını Gezi’den farklı görmüyoruz... Hevsel, Gezi’nin devamıdır... Buraya astığımız ilk pankart; ‘Hevsel’den Gezi’ye Dicle direniyor’ oldu... Artık sistemin tüm aygıtlarına karşı birlikte mücadeleyi tartışmalıyız...” Bir genç; “Hevsel direnişi, Gezi’nin geri dönmesidir bizim için...” diyordu. Belediyenin de onay verdiği Kırklar Dağı’nın, Ongözlü Köprü’nün yapılaşmaya açılmasını eleştirip, soruyorlardı; “Eski hatalar, yeni talanlara karşı mücadeleye engel midir?​” Bu samimi bir sorudur. Kucak açmaktır ve Gezi’nin öğrettiği açılan kucağa sırt dönmemektir.

ARTIK NE OLSA GEZİ’DİR
Kürdistan coğrafyasının altını üstüne getiren HES’lere, barajlara karşı bugüne kadar hiç mücadele verilmemiş değildir. İşte Munzur, Hasankeyf... Ama bunca güçlü, Hevsel’in sesini bunca duyuran buraya Gezi değilse nedir? Ayağa kalkanların çeşitliliği, rengi, ‘ağacıma dokunma’ ile birleşen siyasi, sosyal talepleri çok farklıdır elbet. Ama Hevsel, Gezi’ye benzer. Bu topraklarda artık bir tek ağaç için ayağa kalkılsa o Gezi’ye benzeyecek. İlham alacak ondan, hatırlatacak, hatırlanacak... İşte ağaçlar, gençler, polisin kurulmasına izin vermediği çadırlar, LGBTİ’ler, halaylar, esprili dövizler, twitler... Hevsel Gezi’yle kardeştir, dahası müttefiktir. Gezi’yle Hevsel aynı taraftadır...

Kürdün toprağında filizlenen direnişle, memleketin bu tarafında ayağa kalkan zinhar rakip değildir. Yarışılacaksa, illa ki dayanışmada, direnmekte, mücadeleyi birleştirmekte yarışılacak... Rakip ortaktır... Ağaca baktığında sadece odun gören, doların yeşiline hasta zat ve temsil ettiği zulüm düzenidir. İşte Newroz kapıda... Hevsel’in kavağı, dişbudağı, dutunun elinden tutsun da bir Gezi’nin ıhlamuruyla, söğüdü siz o zaman görün baharı...

ÖNCEKİ HABER

Direniş Amed’e, Amed direnişe yakışıyor

SONRAKİ HABER

Her darbe mağduru demokrat mıdır?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...