09 Mart 2014 06:00

Kadınlar eşitlik ve demokrasi için meydanlarda

Tüm kadınların barış, eşitlik ve demokrasi taleplerini en yüksek sesle haykırdığı, bedeni ve emeği üzerindeki politikalar ile ulusal ve sınıfsal her türden sömürüye karşı mücadele cephesini büyüttüğü gün 8 Mart için kutlamalar devam ediyor. Peki nedir 2014 8 Mart’ını diğerlerinden ayıran?

Kadınlar eşitlik ve demokrasi için meydanlarda
Paylaş

Duygu AYBER
Gülşah İMREK

Tüm kadınların barış, eşitlik ve demokrasi taleplerini en yüksek sesle haykırdığı, bedeni ve emeği üzerindeki politikalar ile ulusal ve sınıfsal her türden sömürüye karşı mücadele cephesini büyüttüğü gün 8 Mart için kutlamalar devam ediyor. Peki nedir 2014 8 Mart’ını diğerlerinden ayıran? Daha mı az öldürüldük, hak gaspına uğradık? Dilimiz, kimliğimiz tahakkümden kurtuldu, “3 de yetmez 5 çocuk” sözünü daha mı az duydu bedenimiz? Bilakis her zamankinden çok ihtiyaç duyduk eşitliğe, gerçek demokrasiye, dayanışmaya...
Evde, fabrikada, sokakta, okulda şiddet, cinayet, taciz tecavüz oranları her yıl bir önceki yıla göre artıyor. “Çözüm” diye sunulan Kadın İstihdamı Yasa Tasarısı ve özel istihdam büroları ile kısmi zamanlı, güvencesiz, esnek, düşük ücretli çalışmaya mahkûm bırakılıyor; ortaya saçılan ses kayıtları ile emeğimizden çalınan milyon dolarları ve kentlerimizin talan edildiğini öğreniyoruz, biz işsizlik ve yoksullukla boğuşurken... Bir yandan hükümetin barış sürecinde adım atmadığını gün be gün görüyor, öte yandan yerel seçimlere günler kala yolsuzlukla talan ediliyor kentlerimiz... Yerel seçim süreci ise ülke gündeminin bundan sonra nasıl şekilleneceğinin turnusol kâğıdı olacak. Kadınların taleplerini ve ihtiyaçlarını görmeyen, kadınlara bütçe ayırmak yerine rantı yandaşlarına ayıranlara kadınlar 8 Mart alanından cevabını veriyor; “biz yöneteceğiz, biz denetleyeceğiz, biz karar vereceğiz” diyorlar.
Yıl boyunca yasaklara, kadın düşmanı uygulamalara, kadınların emek ve beden sömürüsüne cevaz verenlere karşı sokakta olan kadınlar, bu 8 Mart’ı “tarihi” olarak nitelendiriyor. Görünen o ki, memleketin gündemindeki sıcaklık, kadınların haziran direnişinden aldıkları güç ve talan siyasetine karşı biriken öfkeleriyle daha da artacak. Kazananın kadınlar olması için mücadeleyi sürdüren kadınlar, yoksulluğa, şiddete, sömürüye karşı gerçek eşitlik ve demokrasi için birleşmeye devam edecekler.  
Bu mücadelenin bileşeni olan kadın örgütleri, emek örgütleri, politik örgütlenmelerden kadınlar, bugün sayfamızda geçen yıldan bu yıla kadınlara yansıyan politikaları değerlendiriyor. Çözüm için kadınlara çağrılarını yineliyorlar. Bir sonraki 8 Mart’ın kaybettiklerimizin değil, kazandıklarımızın tartıda ağır çektiği bir kutlama günü olsun. Tüm emekçi kadınların birlik, mücadele ve dayanışma günü kutlu olsun!

‘YOKSULLUĞA VE EVE MAHKÛM EDEN POLİTİKALARA KARŞI BİRLEŞELİM’
Necla Akgökçe: Sendikal Güçbirliği Platformu Kadın Koordinasyonu
Bu yıl gündemimizdeki ana mesele Kadın İstihdamı Yasa Tasarısı ve işyerinde şiddet ve cinsel tacize karşı ortak mücadeleydi. Her iki durum için de kadınları “Kadınlar Sendikalara” sloganıyla örgütlenmeye, sendikalara üye olmaya ve mücadele etmeye çağırdık.
Koordinasyon olarak 8 Mart etkinliklerimize, Petrol- İş’e üye oldukları için işten çıkarılan ve 300 gündür direnişte olan, direniş sırasında işveren temsilcisi Sebahattin Karabulut’un tacizine maruz kalan kadın arkadaşlarımızla dayanışarak start verdik.
Kadınlara, “sendikalara gelin” çağrısı yaparken, işyerlerinde, direniş alanlarında erkeklerden farklı sorunları olduğunu ve bu sorunlara sendikalar içinde çare bulunabileceğini, bu özel sorunlardan hareketle politikalar oluşturulabileceğini de herkese duyurmak istiyoruz. AKP’nin muhafazakâr sosa bulanmış Neo-liberal politikaları, kadınları esnek yarı zamanlı ve çağrıya bağlı çalışmaya mahkûm ediyor. Kadın İstihdamı Yasa Tasarısı da bu amaçla hazırlandı. Özel istihdam büroları aracılığıyla kısmi zamanlı, güvencesiz, düşük ücretli işlere kadın istihdamına “çözüm bulduk” diye sunmaya çalışıyorlar. Hükümet, “eskiden bir kadının yaptığı işi artık iki kadın yapacak, böylece onlar yurtdışında kadın istihdamını artırdık” diye böbürlenirken, biz kadınlar yoksulluğa mahkûm olacağız. Belki geçinmek için iki yarım günlük işte çalışıp, evdeki işleri de yürütmeye devam edeceğiz. Bizler Sendikal Güç Birliği Kadın Koordinasyonu olarak kadınları, yoksulluğa ve eve mahkûm eden bu politikalara birlikte “hayır” demek için örgütlenmeye çağırıyoruz.

‘YOLSUZLUĞA, SAVAŞA, RANTA DEĞİL KADINLARA BÜTÇE’
Yıldız İmrek- HDK Kadın Koordinasyonu Üyesi
HDP/HDK Kadın Meclisleri olarak, bu 8 Mart’a “emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz, irademiz bizimdir” sloganıyla hazırlandık. Kadın hareketinin genel talepleri yanında, kadın iradesinin eşitliği ve özgürlüğüne ilişkin kazanımlarımızı ve mücadele kararlılığımızı vurguluyoruz. Artan kadın düşmanı politikalar ve bunun sonucunda artan kadın cinayetlerine, şiddete karşı öfkeliyiz. Kadınların cinsiyetçi ev içi rolleriyle de uyumlu olarak, evde ve esnek çalışma, kadınların temel istihdam şekli yapılmak isteniyor. Bu durum, kadın işgücünü, ücretli emek piyasasındaki yüzde 25’lik eşitsiz konumunu daha da kırılgan hale getiriyor, ev içi emeğimizin görünürlüğü mücadelesini de zayıflatıyor. Ev içi emeğimiz ve ücretli emeğimizin sömürüsüne, kapitalizme karşı alanlarda olmaya devam edeceğiz. Her türlü ayrımcılığın sona ermesi; barış ve demokratik çözüm için, kültürlerin, inançların eşitliği için, anadil hakkımız için bir kez daha sesimizi- gücümüzü birleştireceğiz. Yolsuzluk tartışmalarında telaffuz edilen devasa parasal büyüklüklerin kadınların eşitliği için kullanılması halinde, dünya yerinden oynar, daha güzel olurdu. 8 Mart’ta “yolsuzluğa, savaşa, ranta değil, kadınlara bütçe” dedik.
Bu 8 Mart’ın öne çıkan yönlerinden biri de, kadın iradesinin siyasal alanda eşitlik mücadelesisir. HDP/HDK Kadın Meclisleri olarak, örgütlenmede özerk kadın örgütlülüğünü gerçekleştirdiğimiz gibi, tüm siyasal kademelerde eşit temsil hakkını tüzüğümüze koyduk ve büyük ölçüde gerçekleştirdik. Şimdi aynı şeyi yerel seçimlerde, kadınların eşit temsili için eşbaşkan adaylığı ve meclis üyeliklerinde en az yüzde 50 eşit temsil ilkesini benimsedik ve fermuar sistemiyle seçilme sırasını güvence altına aldık. Sadece temsili demokrasi değil, kadın meclisleriyle doğrudan katılım ve kadınlar için bütçe önerilerimiz de, tüm kadın hareketi için bir kazanımdır. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi, kadınların kurtuluşu mücadelesinden ayrı düşünülemez. Kadın özgürlüğü için mücadele etmeden, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin başarıya ulaşması da mümkün değildir. Roboski’de, Gezi’de, Hevsel’de, Karadeniz’de, Ege’de, Trakya’da, Hatay’da her dilden, yüz binlerce kadınla direnmeye devam edeceğiz.

‘KADIN CİNAYETLERİNE SEYİRCİ KALANLAR ÇALDIĞI PARALARI SAYMAKLA MEŞGULMÜŞ’
Gülsüm Kav - Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Sözcüsü
Türkiye’de kadınlar için bu 8 Mart’ın tarihsel olduğunu düşünüyorum. Türkiye gündemi, hükümetin yolsuzluklarının ortaya çıktığı 17 Aralık’tan itibaren görülmemiş gelişmelerle dolu. Kadın cinayet sayısı ise her yıl bir önceki yıla göre artıyor. Özellikle son aylarda öldürülen kadınlar içinde ne yazık ki 20 yaş altı kadınların oranı yükseldi. Kadına yönelik şiddet bir anlamda gençleşti, çocuk yaşında evlendirilip anne olanların öldürülüşüne, erken evliliklerin artışına tanık olduk. Bütün sözlerimizin, mücadelemizin ne kadar haklı olduğu apaçık ortaya çıktı aslında. Kadınlar öldürülürken cinayetlere seyirci kalanlar; hırsızlık yapmakla, para saymakla meşgulmüş.
Bu yıl 8 Mart tarihsel, çünkü hem kadının varlığına ve haklarına saldıran bu hükümet zora düştü, hem de bizim elimizde çok önemli bir mücadele deneyimi var. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu da, hem bu mücadelenin parçası oldu hem de her yıl yaptığı gibi öldürülen kadın kardeşleri için aileleri ile beraber Türkiye’nin dört yanında il il, adliye adliye adalet aradı. Geçen sene “kadın kardeşlerimiz öldürülmesin” demiştik. Bu yıl da yine ailelerimizle beraber “AKP’yi Susturacağız, Kadın Cinayetlerini Durduracağız” diyoruz. Mücadele ettikçe haklar da kazandığımızın bilinci ve bu özgüven ile bu sesi, en büyük, birleşik kuvvet ile 9 Mart’ta Kadıköy’e taşıyoruz. İstanbul, Uşak, İzmir, Diyarbakır, Konya, Ankara ve Siirt’ten aileler de bizimle olacaklar. Ve kadın cinayetleri son bulana kadar her sene olduğu gibi, bu yıl da 8 Mart’ı, hayatını seçmek uğruna ölüme gidenlere, öldürülen kadın kardeşlerimize armağan edeceğiz.

MÜZAKERE SÜRECİ KADINI GÖRMEDİ
Nilgün Yurdalan -Barış İçin Kadın Girişimi Üyesi
Geçen 8 Mart’tan bu yana memlekette kadınların hayatlarında ve barış süreciyle ilgili hükümet cephesinden kayda değer adımlar atılmış değil. Bir yandan zaten az olan özgürlüklerimizin kısıtlanmaya çalışılmasına, yoksullaşmaya ve her türlü şiddete karşı mücadele ederken, bir yandan da barışın peşinde koşturan kadınlar olarak çok umutlanmıştık. “Tamam bu sefer olacak” dedik. Evet savaştan ötürü ölümler olmuyor ne iyi, ama hala Kürt illerinde gösterilerde gençler öldürülmeye devam ediyor. BİKG açısından görünen o ki, müzakere süreci tek taraflı işliyor. Devlet- hükümet çözüm sürecini anayasal korumaya almadığı gibi savaştan en olumsuz etkilenen kesim olan kadınları da ikna edecek barış için temel adımları atmıyor. Tam tersine sınırlara duvarlar örmeye, kalekollar yapmaya, devlet okullarında ana dil yasağına devam ediyor. Kürt illerinde kadınların taciz altında yaşamalarına yol açan ellerinde koca silahlarla askerleri gezdirmeye devam ediyor.
Dünyadaki deneyimlerden anladığımız, süreçlere katılım olmadığında kadınların yaşadıkları dile getirilmiyor, tazmin edilmiyordu. BM’nin 1325 Sayılı kararını kerteriz almak çok önemliydi. Bu nedenle süreç başlar başlamaz dünya örneklerini daha derinlemesine öğrenip, çeşitli atölyeler yaparak ve pek çok şehirde, Mecliste ve Kandil’de kadınlarla buluşarak  taleplerimizi ortaklaştırabilmeyi ve müdahil olmayı konuştuk ve bir rapor hazırladık. Ancak başından beri “Akil insanların” çalışmalarında da, müzakere sürecinin aşamalarında da, karar süreçlerinde kadınların fikir ve mücadeleleri yok sayılıyor. Daha da geç olmadan şeffaf ve demokratik koşullarda canlandırılırsa ve kadınlar sürece katılırsa o çok ihtiyacımız olan barışa neden ulaşmayalım  ki?

CİNSİYETÇİLİK DEVLET POLİTİKASINA DÖNÜŞTÜ!
Selin Nakipoğlu- İstanbul Feminist Kolektif Üyesi
Geride bıraktığımız 2013 yılı kadınlar için isyanın, mücadelenin yılı oldu. 2012’de kürtaj yasağına karşı göstermiş olduğumuz yoğun mücadeleyle AKP Hükümeti’ne geri adım attırarak açıktır ki Gezi direnişinin de fişeğini ateşledik. AKP Hükümeti’nin kadınları araçsallaştırmaya, ayrıştırmaya yönelik tüm çabalarına rağmen farklılıklarımızla dayanışarak direnmenin muhteşemliğini gösterdik. Kabataş’ta başörtülü bir kadın saldırıya uğradığı iddiası ortalığa yayıldığında da, Dolmabahçe’de Başbakanlık ofisi önünde bir Genç-Sen’li kadın polis şiddeti sonucu bebeğini kaybettiğinde de, Ankara’da polis saldırısı sonucu bir kadının kalçası kırıldığında da kadınlar olarak “ama”sız, koşulsuz hep dayanıştık, şiddete ses çıkardık, çıkarmaya da devam edeceğiz. Kadına yönelik erkek şiddeti ve kadın cinayetlerindeki yükseliş korkunç boyutlara ulaştı. 2012 8 Martında sözüm ona hediye gibi yasalaşan 6284 sayılı kanundaki haklarımızdan biz kadınlar tam manasıyla yararlanamıyoruz. Yasa kapsamında olan geçici maddi yardımlar ve gizli kayıt uygulanmıyor. Bu yasa da erkek şiddetini önleyemiyor, devletin verdiği koruma kararlarına rağmen kadınlar patır patır öldürülüyor. Canımızı, var olan haklarımızı erkeklerden korumak için kadın dayanışmasına sarılarak mücadele etmekten başka yolumuz yok, çok açık. Yakında yerel seçimler var. Şehirleri, mahalleleri, sokakları kadınların kullanımına göre düzenlemeyi önceliğine almayan, cinsiyetçi politikaları sorgulamayan adaylara, partilere verilecek oyumuz yok! Ve bu 8 Mart’ta da alanlarda olacağız. “Bedenimiz, hayatımız, kararımız bizim, aileniz sizin olsun! Geceleri de, sokakları da terk etmiyoruz” diyeceğiz.

ÖZGÜRLEŞME İNADIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ
Pelin Yılmaz- Demokratik Özgür Kadın Hareketi
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, dünyanın her yerinde, kadınların yüzyıllarca kendilerine dayatılan eşitsiz ve ezici yaşam koşullarına, ayrımcılığa, sömürüye baskı,  şiddete ve her türlü tahakküme başkaldırdığı, artık yeter dediği gün olmuştur. 8 Mart, kadın örgütlülük düzeyinin ve kadın sorunlarında ortaklaşmak kadar sorunların çözümünde de ortaklaşmanın açığa çıktığı, eşitlik ve özgürlük taleplerinin en güçlü şekilde dille getirildiği, toplumsal cinsiyetçilikle güçlü hesaplaşma, özgür kadın kimliğini yaşama ve yaşatma temelinde kadın mücadelesinin yükseltilmesidir.
Bu yıl 8 Mart, yoğun bir seçim dönemine denk gelmesine rağmen, neredeyse tüm seçim çalışmalarımızı bir kenara bırakarak, sadece bir gün değil, 1 Mart’ta Dersim’de başlayan, 9 Mart’ta Urfa’da sonlanan dokuz günlük görkemli kadın mitingleri, seminerleri, panelleri ve yürüyüşlerle kutluyoruz. 9 gün boyunca tüm kentleri kadın rengine boyadık.
Özgürlüğe en çok ihtiyacı olan ve ancak biz özgürleşirsek gerçek bir özgürlükten bahsedilebileceğini bilen kadınlar olarak sadece 8 Martı değil, bütün günleri kadın örgütlülüğü ve özgürlük mücadelesini yükseltme günü olarak kutlamaya hem yüzümüz hem de gücümüz var. Kadın kelimesini her ağzına aldığında,  son derece ötekileştirici bir dil kullanan ve nefret söylemini üretenlerin kalkıp kadınlara had bildirmeye çalışması, en hafif deyimle şuursuzluktur. Emeğin, kadınların ve tüm ezilenlerin özgürleşmesi inadımızı ve mücadelemizi sürdüreceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Emniyet, Özge\'nin koruma istediğini doğruladı

SONRAKİ HABER

\'Atık barajı\' toplantısında köylü isyanı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...