02 Mart 2014 06:00

Her evde olan ‘olağan!’ şeyler

buluTiyatro’nun sahnelediği Evim!Güzel Evim!’in oyuncu kadrosunu Füsun Demirel, Burcu Çelik ve Fatih Özkan oluşturuyor. Oyun, hayatımızın, siyasi tartışmaların merkezindeki 'aile' kavramına odaklanıyor. Füsun Demirel ve Ebru Nihan Celkan bu, ‘olağan şeyler’i anlattılar bize.

Her evde olan ‘olağan!’ şeyler
Paylaş

Elif Ekin SALTIK
İstanbul

buluTiyatro’nun Kurucusu Ebru Nihan Celkan Evim! Güzel Evim! oyununun hem yazarı hem de yönetmeni olarak tiyatro izleyicilerini oyununa davet ediyor. Oyunun en güzel yanlarından biri de tiyatroya uzun bir ara vermiş olan Füsun Demirel’i sahnede izlemek. Füsun Demirel’e genç ve yetenekli oyuncular Burcu Çelik, Fatih Özkan ve Özge Erdem eşlik ediyor. Oyun 80 dakikalık bir zaman diliminde bir evin salonunda içerideki gerilimi, ‘her evde olan şeyler’i sorgulatıyor. Füsun Demirel ve Ebru Nihan Celkan’da bu, ‘olağan şeyler’i anlattılar bize.

Füsun Hanım 22 yıllık bir aradan sonra tiyatro sahnesine Evim! Güzel Evim! oyunuyla döndünüz. Sizi bu projede yer almaya ve tiyatroya dönmeye iten sebep neydi?
En önemli sebep elbette Ebru Nihan Celkan’ın kendisidir. Genç değerli bir yazarımız ve kadın sorununa böylesi duyarlı, böylesi şeffaf yaklaşarak bu metni önüme koyduğunda kaçış yolum yoktu zaten.

Oyun erkek egemen yapıyı aile kurumu içerisinde tartıştırıyor izleyiciye. Son dönemde kadınlar özellikle mevcut iktidarla birlikte aile kurumuyla sıkıştırılmaya, tecride, toplumsal bir tacize tecavüze maruz kalıyor. Bunun için neler diyeceksiniz?
Füsun Demirel: Kadının son on yılda dediğiniz  durumlarla karşılaşması tesadüf değil. Bu muhafazakar ideolojiyle yönetilen bir ülkede kadının getirildiği son nokta… Daha da beteri  var ama henüz bunun altyapısını hazırlamalarına rağmen kendi içlerinde çatlak verdiklerinden sanırım bir süre daha kadınlara dokunmayacaklar. Bir ülke nasıl yönetiliyorsa o fikirler topluma yayılıyor. Zaten muhafazakarlık  çok geçerli bu toplumda.
Ebru Celkan: Meseleyi “iktidar” kelimesi merkezinde ele alırsak, gerçekçi tespitimizi yapalım; iktidar erkek. Şimdi de böyle geçmişte de böyleydi. Dolayısıyla iktidarını güçlendirmek isteyen ve ona sahip olan erkeklerin her alanda baskısını artırması kaçınılmaz. Aile, bu politikanın yayılmasını sağlayan en önemli sosyal birimlerden biri. Sosyal olarak birbirimizle ilişki kurduğumuz her alanda kendi iktidarını insan ilişkileri üzerinde yapılandırmak her iktidarın tutkusu, şimdi daha fazla güç ve otorite talebi olan iktidarla beraber bu arzu ateşli bir hale geldi ve hepimizi yakıyor.

KADINLARIN PENCERELERE İHTİYACI VAR

Baba, karısına ve çocuklarına şiddet uygulayan bir adam. Şiddet gören kadın orta sınıfa mensup, eğitimli bir kadın. Kadınların çocukları için en çok da toplum baskısı yüzünden aslında mutsuz olduğu o evliliği sürdürmesi ne kadar dürüst geliyor size? Sorgulamaktan kaçan, kol kırılır yen içinde kalır diyen bir kadının bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
F. D: Melek eşinin kendisini sevdiğine o kadar emin ki. Melek’te seviyor hâlâ. Kocanın sevgi ve aşk illüzyonlarının esiri. Tıpkı hipnotize olmak gibi. Kadınlar öylesine fedakardır ki, çocukları için bu acıya katlanır. Tüm aşağılanmayı ve onursuzluğu yaşar. Ama aile kurumunu bozmak istemez. Hep bir gün düzeleceği kandırmacası yaşar kendi kendine…
E. C: “Dürüst” kelimesinden yola çıkmayalım. Tek bir sebeple olmuyor bu suskunluklar birden fazla sebebi var. Tabii ki mutsuz bir evliliğin sürdürülmesi herkes için sıkıntı. Ancak bunun sebebini tespit etmesi, fark etmesi ve değiştirmesi gereken kadının özgür iradesi. Eğitimli kadınların bu ve benzeri durumları daha zor kabul ettiğini düşünüyorum. Çünkü ne acı ki kendilerine bunu yakıştıramıyorlar. Oysa bu onlarla ilgili bir konu değil. Herkesin başına gelebileceğini biliyoruz. Pencerelere ihtiyacımız var. Oyun kişisinin penceresi de kızları. Diğer kadınların da pencereleri olduğunda bu evlilikleri sürdürmelerinin diğer olasılıklara göre çok daha sancılı olduğunu fark edeceklerini düşünüyorum.

Baba oyunda kızının maddi durumunu sorgulayıp ona bazı tekliflerde bulunarak kızını kendine bağımlı yapmaya çalışıyor. Bir nevi maddi bir tahakküm kurmaya çalışıyor kızının üzerinde. Bu durum aslında o erkeğin ne kadar güçsüz olduğunu göstermiyor mu?
F. D: Aslında erkek zaten güçsüzlüğünü örtmek için fiziksel, sözel şiddet gösterisi yapar. Acizliğindendir. Oyundaki baba da öyle. Her anlamda çemberi daraltıp maddi manevi kendine bağlamak istiyor kızlarını ve eşini.

E. C: Gücün ne olduğu zamana ve mekana göre değişiklikler gösterebilir. Genel kabul maddi özgürlüğün gücün önemli kaynaklarından biri olduğu yönünde. Baskı kurmanın ana damarlarından biri maddiyat üzerinden tahakküm alanı yaratmak. Herkes kendi güç ve güçsüzlük alanlarını kendi belirleyebilir. Oyunda büyük kız babası kadar para kazanamıyor olabilir ancak gücünün kaynağı sadece buna dayanmadığı için ayakları üzerinde durabiliyor. Babanın gücünün kaynağı kendisi için önemliyken diğerleri ona önem atfetmediğinde bu geçersiz hale geliyor.

AİLENİN KUTSİYETİ

Aile kurumu dediğimiz olgu modern toplumda nasıl şekillenmeli sizce; nedir bu aile; illa anne, baba ve çocuklardan mı oluşmalıdır?
F: D: Elbette değil. Geleneksel klasik aile tanımı modern toplumlarda çoktan değişti. Aile bireyleri dediğimizde o çekirdek aile içinde birlikte yaşayan bireyler aklımıza gelir modern aile de.
Artık yeni kuşaklarda sıklıkla boşanmalar olduğundan çocuk ya da çocuklar ya anneyle ya da babayla yaşıyor. Bu durumda o aile içindeki diğer x bireylerle tamamlanıyor.

E. C: Aile genel kabulün dışında bence çok keyifli bir yer. Sadece anne + baba = çocuklar formülüne sıkıştırmaya çalıştığımızda barındırdığı potansiyeli kaybediyor. İnsanlar kendileri neye aile demek istiyorsa ona aile dediğinde sanırım bir başka baskı alanının sınırlarını daha esnetebileceğiz. Aileyi başkalarının tanımladığı şekilde sevmek benimsemek ve hayatıma geçirmek zorunda olmadığım gibi sırf onlar o yapıya aile dedi diye kendi aile tahayyülümü sınırlandırmak istemem. Aile kendimi en fazla güvende hissettiğim yer ve anne baba ve çocuklardan oluşmuyor deme hakkımız var. Farklı aile hayalleri kurabilir ve dayatılan aile formunu kabul etmeyebiliriz.

SON DERECE BİLİNÇLİ BİR KUŞAK YETİŞİYOR

LGBTİ bireylere karşı duyarlılığınızı da takip ediyoruz. LGBTİ bireylere karşı ön yargılar yeni yeni kırılıyor toplumda, ki hâlâ nefret cinayetlerine kurban gidenler var. Toplumdaki ön yargıyı kırmak ve bu anlamda duyarlığı artırmak için ne yapmalıyız?
F. D: Hâlâ LGBTİ bireylere farklı ve öteki gibi bakanların zihniyetini değiştirmeye çalışmak lazım. Nasıl ki Amerika ya da Avrupa’da bir Afrikalıya derisinin renginden dolayı farklı bakılmıyorsa ve bakan aşağılanıyorsa bu toplumda da böyle olmalı. Herhangi bir bireyin heteroseksüelliği sorgulanmayacağı gibi bir diğerinin de eş cinselliği sorgulanamaz. Ön yargıları kırmak için  daha çok çaba harcamalıyız. LGBTİ bireylerin yanında olduğumuzu topluma hissettirmeliyiz. Artık gençler çok cesur. Onları hayranlıkla izliyorum ve onlara saygı duyuyorum. Dış görünüşlerini gizlemiyorlar,oldukları , hissettikleri gibiler ve toplumun kabulü için politik bir mücadele içindeler. Son derece bilinçli bir kuşak yetişiyor.
E. C: Bakışımızı tanımlamalardan bağımsız kılmak bizi özgürleştirecektir diye düşünüyorum. Nefes alan her canın eşit derecede var olma, kendini ifade etme, temsil etme, edilme hakkına dair temel bir prensipten doğru düşünmek ve bu düşünme biçiminin gönüllü anlatıcıları olmak sanırım bir nebze işe yarayabilir. Onur Yürüyüşünün 1969 Stonewall’dan bugüne nasıl değiştiğini dünyaya nasıl yayıldığını anımsamak ve aynı şekilde Türkiye’de gerçekleştirilen Onur Yürüyüşünün ilk günlerinden bugüne kat ettiği mesafe inanılmaz. 1993 yılında ilk Onur Haftası’nı tecrübe edenlerin bugünü hayal etmiş olmaları bizi bugüne taşıdı. Şimdi bugünden yıllar sonrasına hayal kurmaya ve değişime ve insanlara inanmaya devam etmemiz gerekiyor.

‘BİZ BU İKTİDARIN ÖZGÜRLÜK GETİRECEĞİ YANILGISINA DÜŞMEDİK’

Tiyatrolarla ilgili baskı ve sansürler için ne diyeceksiniz. En son Emek Sahnesinin Kırmızı Yorgunları oyununun Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kültür Sosyal İşler Daire Başkanı tarafından keyfi bir biçimde yasaklanması sanat üzerindeki baskı ve sansürün geldiği noktayı gözler önüne sermiyor mu?
F. D: Allah aşkına yeni mi bu? Biz yıllarca Dario Fo oyunlarına uygulanan sansürlerle uğraştık. Fo oynayan tiyatrolar ne çok yasakla karşılaştılar. Geçmişimize bakarsak AST, Dostlar, İstanbul Birlik Sahnesi ve nice devrimci tiyatro yıllarca baskı, denetim ve sansürle boğuştu. Siz bu iktidarı özgürlükçü mü sandınız. Yetmez ama “evet”çiler bu iktidarın demokrasi ve özgürlük getireceğine mi inandı? Yazık, çünkü biz bu yanılgıya bir gün bile düşmedik.

E. C: Baskı ve sansür demokratik olmayan her hükümetin tercih ettiği bir yol ve yöntem. Tiyatroların sansürlendiği ortamda seyircinin oyun izlemeye gitmesi bu sansürü tanımadığını göstermenin en şık yollarından biridir. Sezon yine her şeye rağmen hızlı ve bol üretimle başladı. Tiyatrolara her sene olduğundan daha sıkı sarılanlara, emek verenlere yapılacak en büyük destek salonların dolması. Bu noktada Dzi Croquettes’i (Brezilya) hatırlamak hepimiz için önemli. Baskının mizahla ve oyun oynamayı dans etmeyi seven, yüzü güleç çocuklarla nasıl baş edeceğini bilemediğini biliyoruz.

Birlikte yapmayı planladığınız başka projeleriniz var mı?
F: D: buluTiyatro ve Ebru Nihan Celkan’la daha yolun başındayız. Onlar beni kapıdan kovsa bacadan girerim. Şaka bir yana bu kadar kirlenmiş ve ikiyüzlü bir toplumda hâlâ bu kadar tertemiz, pür kalmayı başarabilmiş bu insanlar topluluğu beni öyle çok mutlu etti ki, onlarla sanat üretmeyi sürdüreceğim. Bütün projeler bizim. Bulut gökyüzüne de yeryüzüne de lazım. Bakarsın bir gün güneşi kapatır sıcağını alırım, bakarsın bir gün kenara çekilir ısınmanı sağlarım. Ya da yağmur olur ıslatırım seni serin serin. Ya da gökkuşağı oluveririm bir an da. Bulutun bir parçasıyım gökyüzünde. Yeryüzündeki insanlar için çıktım bu yolculuğa. Hepimize rastgele.
E. C: Füsun Hanım’la tanışmak ve beraber çalışmak hem benim için hem buluT’un paydaşları için büyük bir şans oldu. Sanatçı kimliğinin yanı sıra hayatı okuma ve yaşama biçimi yani varoluşunu temellendirdiği her noktada onunla beraber olmaktan dolayı çok mutluyuz. Bu mutluluğun yeni üretimleri beraberinde getirmesi büyük bir sürpriz olmaz. Beraber yapacağımız çok projemiz olduğuna inanıyoruz. Daha gideceğimiz çok yol, üreteceğimiz çok oyun var.

ÖNCEKİ HABER

Green Brigade tribünlere döndü

SONRAKİ HABER

İnşaat işçileri, 1 Mayısta \'sendikalı\' olacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...