01 Mart 2014 06:00

Balıkların doğum hastanesi yok ediliyor

Çocukluğundan beri balıkçılık yapan Corc Kara, İskenderun Körfezi’ni “doğum hastanesi” olarak tanımlıyor. İskenderun’un bir balıkçı kenti olduğunu söyleyen Kara, eskiden her çeşit balığın olduğunu anlatıyor.

Balıkların doğum hastanesi yok ediliyor
Paylaş

Halil İMREK
İskenderun


Çocukluğundan beri balıkçılık yapan Corc Kara,  İskenderun Körfezi’ni “doğum hastanesi” olarak tanımlıyor. İskenderun’un bir balıkçı kenti olduğunu söyleyen Kara, eskiden her çeşit balığın olduğunu anlatıyor.

BALIKÇI KENTİ...

İskenderun bir deniz şehri, balıkçı kenti. 1900’lü yıllara kadar deniz ticaretinde bir yoğunluk yokmuş, herkes balıkçılıkla uğraşırmış. 1950’lerden sonra limanlar yapılmaya başlanmış, deniz ticareti yoğunlaşmış. Denizin kenarına sanayi kurulmaya başlanmış. Denizden ticari olarak faydalanmaya başlanmasıyla birlikte denizin ve onun bir parçası olan balığın ölme süreci de hızlanmış.

BALIKÇI BARINAĞI

İskenderun sahilinde Balıkçı Barınağı’nı herkes bilir. Corc Kara ile burada görüşüyoruz.
Denizden ekmeğini kazanan balıkçıların mekanı burası. Ancak balıkçılar son zamanda hayli dertliler. Balık türlerinin yok olmasından, balıkların azalmasından şikayetçiler.

TEK KALAFAT USTASI

Corc Kara, baba mesleği olan kalafatçılık yaptığını söylüyor. Bu işi şöyle anlatıyor: “İki tahtanın arasına katranlı pamuk sıkıştırıyoruz. Üstüne astar vuruyoruz. Astardan sonra macun, macundan sonra da boya vuruyoruz.  Böylece ne oluyor gözeneklerin hepsi tıkanıyor. Ahşap tekneler ağaçtan yapılıyor. Ağaçtan yapılırken birleşen yerlerinde açık kalıyor. Oraları biz yapıyoruz. Bu işe Kalafat diyoruz.”

Corc abi, İskenderun İlçesinde kalafat mesleğini yapan tek kişi olduğunu söylüyor. Seyyar çalıştığını ama artık bu mesleği kimsenin yapmadığını söylüyor.  Eskiden, Arsuz, Payas, Dörtyol her tarafa gidip bu işi yaparmış. Eskiden 200 kadar usta varmış şu an kendisinden başka bu işi yapan kimse kalmamış. Bunu ahşap teknelerin azalmasına bağlıyor. İş alanının artık sönümlendiğini söylüyor.

‘HER ÇEŞİT BALIK VARDI’

Demir Çelik fabrikası ilk kurulduğunda gene balıkçılık yaptığını söyleyen Kara, o yılları şöyle anlatıyor:  “O dönem envaiçeşit balık vardı. Mercan, lagos, kerbit… Yav her çeşit balık alırdık. Birde şimdi git bakayım kaç çeşitten kaç tane çıkarabiliyorsun. Şimdi bir tane alamıyorsun. Neden? Denizin kirletilmesinden.  Hayvan bu sanayi bölgelerine yanaşamıyor. Kıyı şeridinde bulunan fabrikalar 400 metre mesafeye kadar bizi de yaklaştırmıyorlar.”

HAFTADA BİR LAGOS YA BULDUN YA BULAMADIN

“Deniz senin benim gibi bir canlı içinde çeşit çeşit canlılar yaşıyor” diyen Corc Kara, ekmek teknesini koruyan ve denizi çocuğu gibi gözeten bir balıkçı. Yanlış avlanmalara kızıyor. Özellikle troller, gırgır gibi su altı radarlarla balık soyunun tükendiğini söylüyor: “Mesela gırgır sarıyor. Küçük balığı da büyük balığı da katlediyor.  Yavruyu, anayı, babayı da alıyor. Sen hepsini katledersen, aileyi bitirirsen nasıl yetişecek balıklar.  Bilinçsiz avlanma, yavruları öldürüyor ve nesli bitiriyor, azaldıkça azalıyor. Daha önce lagosa gittiğimiz zaman 100 kilo 150 kilo çıkarırdık. Her bir lagos 8-10 kiloydu.  Şimdi haftada bir tane ya buldun ya da bulamadın.  Anlayacağın denizden ekmek yiyenler azalıyor”

‘BURASI DOĞUM HASTANESİ’

Kara, “Burası doğum hastanesi. İskenderun Körfezi’ne doğum hastanesi diyeceksin. Sen doğum hastanesini yıkarsan balıklar nerede üreyecek. Her türlü balık gelir buraya havyarını döker.  Ama gırgırlar, troller bırakmıyor. 30-40 metre büyüklüğünde gırgırlar var.  Balığı radarla görüyor, sarıp alıyor. Küçüğünü, büyüğünü topluyor. Trol gözenekleri büyük balığı çekerken gözenekleri küçülür. Küçük yavruları da alır. Bakıyorlar kumpasa gözenekleri büyük diyorlar ama denizde balık topladığı zaman gözenekleri küçülüyor bunu hesaba katan yok.  Denize atınca gözenekler darlaşıyor ne oluyor yavruları da topluyor. Körfez’de balık kalmadı.”

‘TERMİK SANTRAL BALIĞI DA BİTİRECEK’

“Anamdan doğduğumdan beri balıkçıyım” diyen Corc Kara’ya, Hıristiyan... Arkadaşları “Anasından doğarken elinde ağla gelmiş” diye takılıyorlar.  Kara, eskiden İskenderun denizinden çıkan balıklarla şu an çıkanlar arasında dünya kadar fark olduğunu anlatıyor. Eskiden istedikleri noktaya parikat, olta attıklarını ve yoğun bir balık yakaladıklarını hatırlatıyor Kara, “Artık su altı radar çıktı. Sanayi, çevre kirliliği, mazot kirliliği bunlar hep balığı bitirdi” diyor.

İskenderun da batan Ula gemisini hatırlatan Kara, denizdeki her felaketin balığa zarar verdiğini söylüyor. Eskiden nereye atarsan at çupranın alındığını anlatan Kara, “Şimdi çupranın nesli tükendi.  Her çeşit balık vardı. En lezzetli balık İskenderun Körfezi’nde çıkardı. Çupra, barbun, keserbaş, cumbo, lagos çeşit çeşit balık vardı.”

Yapılacak termik santralleriyle İskenderun Körfezi’nde sadece balığın bitmeyeceğini, doğanın, denizin her şeyin yok olacağı uyarısında bulunan Kara, “Hayat kalmıyor, hayat.. Termik santraller pis suyunu, sıcak suyunu tahliye edip denize akıtacak.  Bu sular hep mikrop, balığı şişiriyor, öldürüyor.  Termik santraller denize sıcak su verecek, balık yaşayamaz ölür.”

ÖNCEKİ HABER

Fenerbahçe-Olympiakos maçı sonrası \'Hırsız RTE\' sloganları

SONRAKİ HABER

Milyarder arttı esnaf battı!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...