13 Haziran 2011 11:20

Demokrasi denemeleri

AKPİleri demokrasi, çılgın proje, hedef 2023… vaatlere şöyle uzaktan baktığımızda, paralel evrende başka bir ülkede yaşadığımızı düşünebiliriz bir an. Sanki günümüzün bütün sorunları çözülmüş, biz 2023'ü bekliyoruz. Var olan demokrasi yetmiyor, daha ileri gitmek istiyoruz. Sanki

Demokrasi denemeleri
Paylaş

AKP

İleri demokrasi, çılgın proje, hedef 2023… vaatlere şöyle uzaktan baktığımızda, paralel evrende başka bir ülkede yaşadığımızı düşünebiliriz bir an. Sanki günümüzün bütün sorunları çözülmüş, biz 2023'ü bekliyoruz. Var olan demokrasi yetmiyor, daha ileri gitmek istiyoruz. Sanki siyasal polemiklerimiz çok düzeyli, seçim sürecinde en gerçekçi projeleri en güvenilir politikacılarımız söylüyor da, daha çılgınını istiyoruz.

Biz biliyoruz ki bu AKP'lilerin "demokrasi" dedikleri şey, parasız eğitim pankartı açtığı için 1,5 yıldır tutuklu bulunan öğrenci arkadaşımız için bir şey ifade etmiyor. Yine biliyoruz ki müjdelenen projeler, işsizliğin % 20'leri geçtiği gençlerin sorunlarını çözebilecek kadar çılgın olmayıp, bizleri teğet geçecek. 2023 denen tarih de olsa olsa, "kral çıplak" dedikleri için tutuklanan gazetecilerin davalarının sonuçlanacağı tarih olabilir. Bugünlerde, bir zamanlar resmi ideoloji sebebiyle en ufak bir dini toplantı nedeniyle irticacı damgası yediklerini söyleyen siyasal İslamcıların, iktidara geldiklerinden itibaren nasıl zalimleştiklerinin somut örneklerini yaşıyoruz. Dini kitaplarının zamanında yasaklanmasından şikâyet edenlerin, bugün basılmamış kitapların toplatılmasını nasıl iştahla desteklediklerini ibretle izliyoruz. Bir tarafta türbana özgürlük derken, öte yanda milyonlarca Alevinin yok sayılmasını da görüyoruz. Bugün Başbakan meydanlarda gazetecileri isim vererek hedef gösterip, tehdit edebiliyor. Yasadışı kasetlerin de piyasaya düşeceğini başbakandan öğreniyoruz mesela. Peki, halkın oylarıyla meclise girmiş bir partiye terör örgütü diyen bir Başbakan, bu demokrasinin "ilerisinde" ne vaat ediyor acaba bizlere?

Özellikle referandum sürecinden itibaren, liberal yandaşlarının desteğiyle statüko karşıtlığı maskesi giyen AKP zihniyetinin kadrolarına baktığımızda, derin devlet ve çetelerle aralarındaki çizginin nasıl kaybolduğunu görebiliyoruz. Geçmiş dönemlerdeki katliamlardan sorumlu emniyet müdürleri, OHAL bölgeleri valileri, darbecilerin avukatları… Anlaşılan AKP'lilerin bu taraklarda bezi yok. AKP'nin seçim sürecini özetlemek için, polis kurşunuyla ölen Halil İbrahim Oruç ve yine polisin gaz bombasıyla hayatını kaybeden Metin Lokumcu hocanın isimlerini anmak, fazlasıyla yeter herhalde.

CHP

Yeni bir lider, yeni bir heyecan. Bugün CHP'nin bize dayatmaya çalıştığı düşünce bu. Peki, her şey bu kadar basit olabilir mi? Dış politikada, NATO'ya karşı tutumunu Libya teskeresiyle ve neoliberal politikalarla işçi sınıfının sömürüsü noktasında AKP ile aynı çizgide olduğunu, Kılıçdaroğlu'nun kendi ağzından Özal politikalarını patronlara överken öğrenmiştik. Hadi biz değişiyor diyelim; peki Kılıçdaroğlu, CHP'li belediyelerde sendikalı olduğu için kapı önüne konan işçilere "yeni CHP" yi nasıl anlatacak? Kürt sorununda eskiye göre olumlu adımlar atan CHP, mecliste askeri operasyonlara AKP ve MHP ile birlikte destek verirken, nasıl sol bir parti olabilecek? Şöyle deniyorsa başka; "CHP değişiyor siz oy verin, iktidar olacağız ve her şey değişecek!" Birileri onlara, toplumun CHP'yi beklemesi değil, CHP'nin topluma yetişmesi gerektiğini hatırlatmalı. Galiba "Herkes için CHP" sloganına; "sendikalı işçiler, anadil hakkı ve özgürlük isteyen Kürtler ile batı emperyalizmine karşı çıkanlar hariç" ibaresini eklemek daha doğru olabilir.

MHP

Ve MHP… Yıllardır nefret söyleminden vazgeçmeyen, Kürt sorununu ağzına alan herkesi bölücülükle suçlayan ülkücü kesim, ne olduysa oldu mağdur konumuna düştü. Yapılan kirli siyasetin en açık örneği olan kaset skandalın hiç girmeyelim. Dört yıldır mecliste % 10 barajını dert etmeyen, hatta Kürtleri zorladığı için destekleyen bir partinin baraja takılmasına kim, neden üzülebilir? Tabi ülkemizin "duyarlı" demokratları, müthiş bir MHP savunuculuğuna giriştiler. "Efendim katılımcı bir anayasa için MHP şart!" Kimsenin aklına seçim barajına takılan milyonlarca seçmenin oyu gelmiyor doğal olarak.

EMEK, DEMOKRASİ ve ÖZGÜRLÜK

Şimdi diğerlerinden bahsedeceğiz. Evet, onlar diğerleri. Polis şiddeti ve faşist saldırılara rağmen seçim çalışmaları yürütenler. Onlar, güvenlik bahanesiyle mitinglerine izin verilmeyenler. Saldırılara karşı saldıranları değil, saldırıya uğrayanları engelleyen sistemin mağdurları. Onlar üniversite kapılarından içeri sokulmazken; sanatçılar, sinemacılar, yazarlar ve şairler tarafından umut beslenenler. Bu ülke için bedel ödeyenler aynı zamanda. Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder, Sebahat Tuncel ve diğerleri… Onlar darbelerden nemalananlar değil, cefasını çekenler, 68 kuşağını istismar edenler değil, içinden gelenler. Kürt sorununa uzaktan bakan değil, bedelini ödeyen insanlar. Bu seçimlerde verilecek oy, sadece meclise vekil sokmak değil, aynı zamanda toplumun gerçeklerine karşı bir duruş olacaktır.

Seçimlerle ilgili çok konuşuldu, yazıldı-çizildi. Artık seçim sürecinin son günlerindeyiz. Kimilerine göre müthiş bir demokrasi örneği yaşayacağız, kimilerine göre de demokrasinin sulandırılmış, kötü bir taklidini. Halkın paralarının sermaye partilerine bol bol dağıtılıp, işçilerin ve emekçilerin partilerinin yok sayılması ne kadar hazin ve "demokratik" bir tablo. Bize göre de; bütçe dağıtımındaki adaletsizlikler, güvenlik güçlerinin orantısız bakısı ve antidemokratik seçim barajı göz önüne alındığında, bu seçim olsa olsa bir 'demokrasi denemesi' olur. Son olarak seçimlerde en büyük beklentimizi de, üstadın son sözlerinden esinlenerek dile getirelim; 'barış, biraz daha barış!'

ÖNCEKİ HABER

Gençlik ne istiyor?

SONRAKİ HABER

Böyleyken böyle…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...