20 Şubat 2014 22:05

Anne Fontaine’den Masallar

Hemen hemen hepsi aşk, ihanet, şehvet vb. konuları basit bir şekilde işleyen beyaz diziler bir dönem özellikle kadın okuyucuların başucu kitabıydı. Anne Fontaine’in Yasak Aşk filmiyle daha belirgin bir bağ kuramayışımın sebebi; ola ki, bu kitapları çok nadir elime alıp, hepi topu bir paragraf dahi okumamış olmamdır.

Anne Fontaine’den Masallar
Paylaş

Kadir AKBULUT
İstanbul


Hemen hemen hepsi aşk, ihanet, şehvet vb. konuları basit bir şekilde işleyen beyaz diziler bir dönem özellikle kadın okuyucuların başucu kitabıydı. Anne Fontaine’in Yasak Aşk filmiyle daha belirgin bir bağ kuramayışımın sebebi; ola ki, bu kitapları çok nadir elime alıp, hepi topu bir paragraf dahi okumamış olmamdır.

Ünlü İngiliz Oyun Yazarı Christopher Hampton, Doris Lessing gibi usta bir romancının elinden çıkan ‘Büyükanneler’ isimli eseri yönetmenle birlikte sinemaya uyarlamış ve senaryoyu da yazarak katkılarını sunmuş. Birbirlerine sımsıkı bağlı iki çocukluk arkadaşı Lil ve Roz’un hikâyesini izlemeye başlar başlamaz, Lil’in eşinin trafik kazasında öldüğünü öğreniriz. Akabinde de Roz ile eşinin birbirlerine bağlı bir çift olmadıklarını.

Lil ve Roz, çocukları Ian ve Tom’la birlikte sahil kasabasında yaşamaktadır. Çocukları da, tıpkı kendileri gibi, uçsuz bucaksız, masmavi deniz sularının içerisinde dalgalarla dans ederek özgürlüğün tadını çıkarmaktadır. Benzer duyumsayışlarla büyüyüp olgunlaşarak birbirlerini tamamlamaya hazır hale gelirler.

KİMSENİN SUÇU DEĞİL

Yönetmen birbirlerine kuvvetli bir bağ ile bağlanmış olan annelerin, çocuklarıyla olan ilişkilerini merkeze aldığı filmin atmosferini tüm bu dört karakterin alçalıp yükselen duygu durumuna göre dizayn etmek adına belirgin bir çaba göstermiş. Karakterlerin birbirlerine misilleme yaparcasına başlatıp yaşadıkları aşk serüveninin gelişim süreci filmin kurgusal olarak en sağlam yapıtaşı. Ortada bir hamartia varsa, bunu kimin yaptığı da ayrı bir soru işareti. Roz’un, “O zaman büyük olasılıkla benim suçum” diyerek kendini günah keçisi ilan edişinin altında bir tür anne fedakârlığı yatıyor. Buram buram Oidipus kompleksi kokan ilişkiler ağında onlar düğümlerini çözmeye uğraşırken, biz de onların savruluşlarını, topluma uymakla toplum dışı kalabilmeyi göze almanın ikileminde tercihlerini yapmakta olan bu bireyleri takibe koyuluyoruz.

Filmin içinde saklı bir başka söylem de, bir kadınla fırsatını bulduğu anda ilişkiye girmeyenin gey, bir erkeğin ilgisine fransız kalanın da lezbiyen olarak yaftalanabilmesi. Fontaine’in dört karakteri merkeze alıp, yoğun bir şekilde onlara odaklanmış olması filmin artısı; olayların şekillenmesi ve zaman atlamalarındaki keskinlik ise eksisi olarak sayılabilir. Aidiyet duygusunu baskın olarak yaşayan karakterlerin, içerisine düştükleri durumun teslimiyet olduğunu farkedememiş olmaları da bir nevi zaafiyet olarak görülebilir. Fontaine’nin, her ne şekilde olursa olsun aşk yücedir mesajını taşıyan filmi, insan psikolojisine dair meseleye cuk diye oturan bir masal olarak kabul edilebilir.

ÖNCEKİ HABER

Sanata müdahalelere karşı mücadeleye

SONRAKİ HABER

!f istanbul’da bugün

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...