07 Şubat 2014 16:03

Kutuya gidelim!

İstanbul'un rutubetli binalarının güneş görmeyen zemin katlarında genç kadınlar dinledikleri arabesk şarkılarla ısıtmaya çalışıyorlar yüreklerini. Biri, gönlünde karşı makinede çalışan esmeri büyütür, diğeri mesaisini hesaplarken çocuğa ne götürsem diye düşünür.

Kutuya gidelim!
Paylaş

İstanbul'un rutubetli binalarının güneş görmeyen zemin katlarında genç kadınlar dinledikleri arabesk şarkılarla ısıtmaya çalışıyorlar yüreklerini. Biri, gönlünde karşı makinede çalışan esmeri büyütür, diğeri mesaisini hesaplarken çocuğa ne götürsem diye düşünür.
Esenler Atışalanı'nda her gün kapısından geçtiğim atölyelerden yükselen dikiş makinesinin gürültüsü arasında küçücük boşluklardan görmeye çalıştığım kadınların yüzleri sarı, sapsarı. Çok çalışmaktan, az yemekten, yorgunluktan ya da hepsinden.

UMUT'UN YEMEĞİ
Bir kadın… Kocası her gün eve bir ekmek parası bırakıyor çocuklar için. Bir göz odada beş çocuk. Öyle koltuk takımları, viski bardaklarını koymak için büfe falan yok. Boydan boya halı ve iki minder. Ne zaman çocukların olmayan kıyafetlerini paylaşmaya gitsek ortada bir sofra. Bir kayık tabakta bulgur pilavı, tabağın etrafında parçalanmış ekmekler. Küçüğünün adı Umut. Henüz bir yaşında. “Ek gıda” diyor ya doktorlar... Umut'un ek gıdası suyla ıslatılmış ekmek ve az bulgur pilavı o gün.
Diğeri ışık girsin diye tüm gün açar perdelerini. Belki güneş vurur, ısınır içeri. Belki henüz beş aylık olan oğlu Ali güneşle büyür serpilir. Kocası sabah uykudan kalkar. Gece ikiye kadar yok. Çalışmak zorunda. O evde bir başına. Evini ısıtamaz, doğalgaz pahalı. Televizyonu açamaz, elektrik pahalı. Kapının önünde bir çift ayakkabısı. Hepsi o.

PARLAK DEĞİL O AYAKKABILAR DA...
Kocamustafapaşa pazarında kadınlar. Pazar arabaları yok çoğunun. Hepsi tezgahlara bakıyor çekiliyor. Kimi utangaç "ne kadar pahalı" demeye. Kimi sesli sesli kusuyor öfkesini. Ellerinde "ihtiyaç" var sadece. Belki iki kilo patates.  Patatesin bile alınamayacak kadar pahalı bir şey haline gelmesi kıyamet alameti değildir de nedir? Çocuklar meyve isterse en ucuzundan elma- portakal... Haa onu da seçemezsin. Zaten ucuz, neyini seçeceksin! Artık kısmette ne varsa. Kiminin ayağında en kalınından çorap, sonra terlik. Kimisinde yazlık babet. Ayakkabılarda çamur. Parlak değil o ayakkabılar da...
Düşünür dururum son günlerde, acaba hangisinin ayakkabı kutusu var? Hangisinin o ayakkabı kutusu kadar hayali var? Hangisi bir diğerinden daha şanslı? Hangisinin evi barkı, hangisinin akşama pişirecek aşı var? Kim rahatça koyuyor başını yastığa? Yorganın altından kolunu uzattığında üşümeden duruyor? Çocuklardan hangisi giyiniyor? Çocuklar ne yiyor ne içiyor? Hele paralel olanla olmayanın dalaşı başladığından beridir kimin evinde ayakkabı kutusu, o kutunun için de kaç lirası vardır diye hayal edip dururum...
Bir ayakkabı kutusunda 4,5 milyon euro! Neye denk gelir? Kimlerin hayatına nasıl değer? Kimlerin hayatından nasıl teğet geçer? 14 milyon Türk lirası edermiş. Oturduk hesapladık; tam 16 bin 570 kişinin asgari ücreti. Asgari ücreti almasınlar diye patronların neler yaptığını gencecik bedenleri nasıl çalıştırdığını biliriz. Ya da asgari ücret için kadınların ve herkesin nasıl güvencesiz koşullara tahammül ettiğini…

NE KUTUSU NE DE DAMI VAR
Van iki yıldır kar üstünde. Ne zaman mikrofon uzatılsa kadınlara, üzerlerinde ince hırka. Ayaklarında ya kara lastik ya da terlik. Van’da depremzede kadınların ne ayakkabısı, ne kutusu, ne de başlarını sokacak bir damları var. Ama kutudan çıkanla Vanlı depremzedeleri düşünürsek eğer 120 bin liralık, Van'a göre lüks 117 konut alınır. Başbakan Erdoğan'ın 'temenni' ettiği gibi düşünürsek anne-baba ve üç çocuk tam 585 kişinin barınma sorunu kalıcı bir şekilde çözülür. Ne bedenler açlığa yatırılır ne de çocukların soğuktan bedenleri üşür... ve bu olanak yaratılsaydı eğer çadırlarında ısınmak için ölüme yanmazdı canlar.
Ya da “doğal gaz ne kadar gelecek” derdine düşülmezdi bu ay. Çok çok ısınmasa da bir ev alınırdı. Aylık 140 lira doğal gaz faturası gelse mesela, 100 bin aile bir ay idare ederdi. Belki Umut da ısınırdı evinde. Umut üstü başı tepeden tırnağa yepyeni giydirilen 280 bin çocuktan biri olabilirdi. O da yeni elbiseler giyebilirdi.
Yoğunluktan sıra alamayan, sigortası olmadığı için doktor kapısı çalamayan 400 bin kadın bir kadın doğum uzmanına muayene olabilirdi. Belki erken teşhis konulur, hayatlar kurtulurdu. Belki ağrılar acılar son bulurdu.
Sırf Başbakan istemiyor diye doğum kontrol haplarını ücretsiz alamayan kadınlar haplara erişebilirdi. 1 milyon 400 bin kadın ilaç alabilirdi.
Pazarda 1 liranın hatta kuruşun hesabını yapan kadınlar evlerine bir aylık etlerini götürebilirdi. 560 bin kişi tenceresini etle kaynatabilirdi. Belki soluk benizlere biraz renk gelirdi.
Örneğin bu parayla 280 ton deterjan alınabilirdi hem de en markalısından. Oturdum düşündüm 2 milyon 800 bin kere çamaşır yıkanabilirdi mesela.
Kutudan çıkan paralar bu saydıklarımızdan çok çok daha fazla şey ederdi bu kesin. Her gün twitterdan duyurulan kanser hastası küçüklerin tedavisi, yoksulluk gerekçe gösterilerek okula gönderilmeyen kız çocuklarının eğitimi, işçi olmak zorunda bırakılan çocukların okul harçlığı, parası olmadığı için evinden çıkınca korunmayan kadınların koruması, tek başına ayakta kalmaya çalışan ve direnen kadınların desteği, bütçe ayıramayan kadınların kreşi, en en basitiyle düşündüğünüzde bir ekmeği, bazen kuaförü ve aklınıza gelebilecek her şeyi olabilirdi.

KADINLAR KUTUYA GİDEBİLİR...
Hayır hayır, piyango hayali kurmuyoruz. Bize ait olması gereken bir paranın nasıl ayakkabı kutularından çıktığına şahitlik ediyoruz. Peki ne olabilir? Kadınlar, bugün her zamankinden daha çok hakları olanı daha güçlü isteyebilir. Ve bunun için mücadele edebilir. Onları yoksulluğa mahkûm edenleri, evsiz barksız güvencesiz çalışırken villa pazarlığı yapanlardan bilmem kaçıncı gemiyi satın almaya hazırlananlardan hakları olanları isteyebilir. Yolsuzlukla mücadelede sandığı gösterenlere kadınların cevabı güçlü olabilir. Ve kadınlar kutuya giderek içindekilerin hesabını artık sorabilir!

ÖNCEKİ HABER

Muz Cumhuriyeti’nin hırsızları

SONRAKİ HABER

Babalı oğullu ülkeyi talan ediyorlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...