30 Ocak 2014 06:00

Demirtaş: AKP Ergenekon’un ipine sarıldı

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Mecliste bir grup gazeteci ile yaptığı sohbet toplantısında çözüm süreci, seçimler ve gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmeler yaptı. Demirtaş Başbakan Erdoğan ve AKP’nin politikalarını sert sözlerle eleştirdi.

Demirtaş: AKP Ergenekon’un ipine sarıldı
Paylaş

Sultan ÖZER
Ankara

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Mecliste bir grup gazeteci ile yaptığı sohbet toplantısında çözüm süreci, seçimler ve gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmeler yaptı. Demirtaş Başbakan Erdoğan ve AKP’nin politikalarını sert sözlerle eleştirdi.

Çözüm süreci ve müzakerelerin sürmesi için müzakereleri ve müzakerecileri güvence altına alacak bir yasa çıkarılması gerektiğini söyleyen Demirtaş, başta hasta tutuklular olmak üzere siyasi tutukluların serbest kalmasını sağlayacak düzenlemelerin de büyük önem taşıdığını söyledi. Hükümetin, Cemaatla başlayan kavgaya bağlı olarak Ergenekon ve Balyoz gibi davalara ilişkin yaptığı çıkışı eleştiren Demirtaş ‘Her şey kumpastı’ demenin ‘saçmalık’ olduğunu söyledi. “Ergenekon diye bir yapı yoktu, darbe söylentileri hikayeydi, bunlar kumpastı demek ilkesizliktir” diyen “AKP Ergenekon’un ipine sarılmaya çalışıyor” dedi. KCK davalarının da Cemaatin işi olduğu yönlü değerlendirmelere dair de Demirtaş, “Bu AKP’nin resmi politikasıydı, birlikte yaptılar. Başbakan bu operasyonları açıkça destekledi, elindeki tüm imkanlarla, MİT’le, emniyetle destek verdi. KCK operasyonlarını AKP yaptı” dedi.

MÜZAKERELER İÇİN ÖZEL YASA ÖNERİSİ

Demirtaş’ın çözüm süreci, seçimler ve gündemdeki diğer konulara ilişkin değerlendirmeleri şöyle:
Bu görüşmeler gayrimeşru değil, ama yasal dayanağa sahip de değil. Şu anda Ceza İnfaz Yasası’nın bir yönetmeliğine göre bu ziyaretleri yapıyoruz. Bizim adaya ziyaretlerimiz de alelade bir mahkum ziyareti, hal hatır sormak, bir mahkumu orada ziyaret etmek değil. Alenen, resmen yürütülen bir diyalog, müzakere yapıyoruz. Ama bunu neye dayanarak yaptığımızı kimse bilmiyor. Seçim öncesi bizim hükümetten beklediğimiz yürüyen müzakerelerin yasal dayanağının sağlanması. Başka ülkeler bu tür görüşmeler yaparken parlamentoda yasal zeminini oluşturmuşlar. “Biz  Kürt sorununu çözmeye karar verdik. Bu çerçevede PKK ile ve lideriyle görüşme kararı verdik. Görüşmeleri devlet adına yürütecek heyet ile sivil heyetler, gazeteciler kanun çerçevesinde görüşmelerini yaparlar. Amaç barışı sağlamaktır, PKK’nin silahları bırakmasını sağlamaktır. Bu çerçevede yapılacak bütün görüşmeler bu kanun çerçevesindedir” şeklinde bir yasa çıkarılabilir. Bu, hem bizlerin, hem adaya gidecek başka isimlerin, hem de devlet heyetinin yasal güvencesidir. Böyle özel bir yasa çıkması lazım.

YASAL DAYANAKSIZLIK SÜRECİ ZORA SOKUYOR

Böylelikle müzakere bir partiye, bir şahsiyete, kişiye bağlı olmaktan çıkar ve parlamento destekli bir görüşmeye dönüşür. Gitse de, kalsa da hükümet, görüşmeler nedeniyle yasal olarak suçlanamaz. Yeni gelen hükümet de en azından bu yasa çerçevesinde bu diyalogları, görüşmeleri sürdürebilir. Herkesi bağlayan, süreci de güvence altına alan bir yasa olur bu. Hükümet yetkilileri hiçbir zaman bu talebe ‘hayır’ demediler. Hepsi ciddiyetinin farkında, olması gerektiğini düşünüyor ama bir türlü bu adım atılamıyor. Temel sıkıntı da bu. Yasal dayanağı oluşturan bu adımın atılmaması süreci en çok zorlayan meseledir.

CEZAEVLERİ VE SİYASİ TUTUKLULAR

Süreç ilerleyecekse, hasta tutuklular ve içerideki bütün mahpuslar konusunda da ilerleme olması lazım. Sadece çıkmaları yetmiyor, bir daha tutuklanmamaları için yasal değişikliklerin yapılması lazım. TMK’nin kaldırılması, TCK’deki yeni düzenlemeler, bununla birlikte işin esası olan kültürel, sosyal, ekonomik konularda anayasal düzenlemelerin yapılması... Bu konularda Hükümet asla ‘yapmayacağım’ demedi. Yapılacağına dair de her zaman, her yerde taahhütte bulundu. Başbakan konuşmalarında açık taahhütlerde bulundu.

KCK OPERASYONLARINI AKP YAPTI

KCK davaları üzerinden tek başına ‘Cemaat kumpas kurdu’ demiyoruz. Bu AKP’nin resmi politikasıydı, birlikte yaptılar. Başbakan bu operasyonları açıkça destekledi, elindeki tüm imkanlarla, MİT’le, emniyetle, Adalet Bakanlığının elindeki tüm imkanlarla destek verdi. Ha bunu yapan kişiler Cemaate sempati mi duyuyordu, onu bilemeyiz. KCK operasyonlarını  AKP yaptı ama bunu Cemaat eliyle mi yaptı bilemiyoruz. Bu ayrıntıdır. Bizi ilgilendirmiyor. Geçmişte bu işin sorumlusu AKP’ydi. Şimdi sorumluluğu Cemaate atmanın hiçbir anlamı yok.

Halen ölümle pençeleşen insanlar bırakılmıyorsa, Cemaati suçlamanın bir anlamı yok. Biz “AKP ne güzel yapıyordu, Cemaat engelledi” noktasında değiliz. Siyasi sorumlusu, muhatabı AKP’dir. Bir tarafta siyasi muhatap dururken, siyasi olmayan başka bir yapıyı, sivil yapılanmayı önümüze muhatap olarak çıkarmaları hedef çarpıtmadır. Bu ‘Cemaat pür paktır’ anlamına da gelmiyor. Hayır. Her şeyi birlikte yaptılar. Biz ikisi arasında ayrım yapıp da “Cemaat suçludur, AKP günahsızdır” diyemeyiz.

DERİN DEVLET KUMPAS DEĞİL, GERÇEKTİR

Ergenekon, Balyoz gibi davaların içeriğine hakim değilim. Ama  “Ergenekon”, “derin devlet” denen şey Türkiye’de hayali bir şey değil, bir gerçek. Vardır derin bir yapı. İsmi Ergenekon, Gladyo ya da başka bir şey olabilir. Tutup “Bunların hepsi kumpastı” demek de saçmalıktan başka bir şey değil. Arada haksız tutuklanmış kişiler olabilir. Buna inanıyorum. Kurunun yanında yaş da yanmıştır ama “Ergenekon denilen bir yapı yoktu, darbe söylentileri hikayeydi, bunlar kumpastı” demek de ilkesizliktir. AKP bu konuda çok ilkesiz davranıyor. Ergenekon geçmişte vardı, şimdi de bitmiş değil.

AKP ERGENEKONCULARIN AVUKATI OLDU

AKP şu anda Ergenekon’un ipine sarılmaya çalışıyor. Geçmiş arızaları, küslükleri düzeltmeye çalışıyor. Kumpas olduğuna inansa o dönem ayrışırlardı. Hepsini aynı torbaya koydular. Başbakan o zamanlar çıkıp kürsüden savundu bangır bangır, şimdi de o davaların avukatı durumunda. Ergenekon’dan ceza almış bazı isimler var, köy yakmış biliniyor. O davada köy yakma ile ünlü şahıslar, faili meçhul ile ünlenmiş generaller var. Tek bir soru da sormadılar o zaman. Bu da mı kumpastı? AKP çok üzerine gitmedi. Çok laçkalaştırdı. Derin bir yapı ile yüzleşmenin de önüne geçmiş oldu. Sadece siyasi bir hesap görme işine dönüştürdüler. Maalesef ne siyasi hesabını görebildiler, ne de derin devletle hesaplaşabildiler. Dönüp dolaşıp, neredeyse Ergenekonculardan özür dileme noktasına geldiler, utanmadan sıkılmadan.

ÇÖZÜM SÜRECİ İÇİN RİSK

Bu durum  çözüm süreci için tabii ki risk oluşturur. Kime kumpas kuruldu ise çıkıp bilgi, belgeleriyle açıklasınlar. Biz de haksız, hukuksuz yere insanlar ceza alsın istemeyiz, kim olursa olsun. Ama ‘davanın tamamı kumpastır, bunlar masumdur’ demenin de hiç bir anlamı yok. Bunlar sürece de karşıydı, çözüme de karşıydı. Geçmiş dönemde kirli savaşı da yürütenlerdi, 90’lı yılların, faili meçhullerin sorumlularıydı. Şimdi, ‘kumpas kuruldu’ deyip aklarlarsa ortada çözüm süreci adına bir iyi niyet göremeyiz biz.


ÖCALAN SEÇİM SONRASINA BIRAKMADI

Demirtaş, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ‘müzakereleri seçim sonrasına bıraktığı’ haberlerinin de gerçeği yansıtmadığını belirterek, “Ciddi, büyük ilerlemeleri seçimden sonraya bıraktı” dedi. Demirtaş’ın bu konudaki görüşleri şöyle; “Seçimden önce yeni bir anayasanın yapılmayacağını Öcalan da, aklı başında herkes de biliyor. Ama müzakerelerin başlaması konusunda mutlaka ilerleme olması lazım, seçim sonuna bırakılamaz. İlerleme olmayan yerde süreç ilerlemez, süreç her zaman enfeksiyona açık olur. Provokasyona açık olur. Yani Öcalan süreci bitirmek istediği için değil. Görüyorsunuz süreci bitirmek için içeriden, dışarıdan canla başla çalışan bir sürü güç var. Tedbirlerini almazsanız öyle şeyler olur ki; isteseniz de süreç ilerlemez hale gelir. Tarafların ilanına bile gerek kalmadan kendiliğinden bitme noktasına gelir. Şu anda hükümet bu tedbirleri almadığı gibi, telaş ile panik halinde süreci de zora sokacak hamleler yapıyor. Otoriterleşiyor. Bu çok tehlikeli. Otoriterleşme ile süreç birbirine zıt şeylerdir.

HÜKÜMET KENDİNİ KURTARMA DERDİNDE

Liderlik böyle zamanlarda öne çıkar, belli olur. Tam da bu dönemlerde büyük risk alarak, oy kaybetmeyi göze alarak ülkenin geleceğini kurtarabilir liderler. Ya da risk almaz, kendi geleceğini kurtarır, ülke felakete mi sürükleniyor, savaşlara mı giriyor umurunda olmaz. Şu anda ikincisini tercih ediyor Başbakan. Biz hep şunu söylüyorduk; Öcalan’ın önünün açılması, adaya gidiş gelişler, müzakere konusunda Hükümetin net bir tutum alması... Yoksa ana dilinde eğitim problemi seçimden önce çözülebilir mi? Dayatmanın bir anlamı yok. Biz AKP’ye karşı muhalefetimizi yapıyoruz, yapacağız da. Ama PKK ile AKP’nin yürüttüğü görüşme trafiği, Öcalan ile yürütülen süreç bütün gelişmelerden farklı etkilenebilir. Seçimler onlar açısından artık zorlayıcı bir unsur olmayabilir. ‘Seçimleri bekleyelim’ denmeyebilir.

SÜREÇ ERDOĞANSIZ DA YÜRÜR

Bahsettiğimiz yasal dayanak olursa, süreç kişiye bağlı olmaktan çıkar, kurumsal bir yapıya bürünür. Doğru olan da budur. Yani bir Başbakanın iki dudağı arasında yürümez süreç. Yasal dayanağı olursa süreç Erdoğan’lı da Erdoğan’sız da yürür. Ama artık Kürt tarafı açısından şu nettir; Bu Başbakanın gerçekten büyük fırsatlara rağmen, bu fırsatları değerlendirme niyeti yok. Biraz daha oyalama, zaman kazanma Başbakanda iflah olmaz bir tutumdur. Bu defa herkes çok ciddi yükleniyor ama görünen o ki Başbakan aynı tavrını sürdürüyor. O nedenle Cemil Bayık ‘Erdoğan’lı da Erdoğan’sız da yürütebiliriz’ diyebilir.


'TANER AKÇAM YALAN YANLIŞ ŞEYLER YAZIYOR'

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın tartışma yaratan açıklamalarının ardından Agos gazetesinin son sayısında Taner Akçam’ın değerlendirmelerini aktardığı ‘Barış süreci adalet sınavında’ manşetini ve yürüyen tartışmaları da değerlendiren Demirtaş, bu konuda da şunları söyledi: Bence çok tezcanlı davranıyorlar. 30 yıllık mücadeleyi bir kenara bırakıp, bir cümle üzerinden büyük haksızlık yapıp fırtınalar koparıyorlar. PKK Ermeni soykırımının kabulü konusunda nasıl bir zorluk çıkarma gücüne sahip ki. Bütün dünya tamam, Türkiye’de her şey hazır, bir tek Kürtler/PKK mi sorun çıkarıyor? Bu kadar haksızlık olmaz. Bütün dünya Ermenilerin dramını görüyor da, Kürtler mi görmüyor, engel olacak. Taner Akçam son derece subjektif, geçmişten gelen ön yargılarıyla yalan yanlış şeyler yazıp çiziyor. PKK’nin Avrupa Parlamentosunda, ABD’de gücü mü var? Biraz geçmişimize baksalar iyi olur. Bugüne kadar hangi ezilen grupla, halkla ilgili karşıt tutum aldık ki... Uluslararası lobilerin, sermayenin dini ahlakı, etnik kimliği yoktur. Bir Ermeni solcu da çıksın bana bunu açıklasın. Böyle bir gerçek yok mu? Lobicilik yapan büyük sermaye sahipleri, mesela Soros Ermeni olsaydı biz eleştiremeyecek miydik? Soykırımdan geçmiş bir halkın etnisitesine ait diye eleştiremeyecek miyiz? Kürt olsa eleştiremeyecek miyiz? Ermeni halkının da tartışma yürütürken biraz dikkatli olması lazım.


ZANA’NIN İMRALI’YA GİTMESİ OLUMLU

Leyla Zana’nın geçtiğimiz günlerde İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüşmesine dair tartışmalara da değinen Demirtaş, “Leyla Hanım dahil birçok vekilin gitmesi için başvuru yapıyorduk. Leyla Hanım’a izin verildi, gitti. İlk defa böyle bir talebimiz karşılanmış oldu. Bu olumlu bir gelişme. Benzer gidişlerin olmasını bekliyoruz. Leyla Hanım hayatını bu işe adamış bir siyasetçi, uzun yıllar bu işin mücadelesini vermiş. O açıdan da sembol bir isim, sembolik anlamı güçlü. Kürt hareketleri arasında sıkıntıları giderme açısından sembol. Kürtler arasında sorunların çözülmesinde, Kürt konferansının tarihinin belirlenmesinde, Kürtlerin birliğinin sağlanmasında Leyla Hanım’ın adaya gidişinin mutlaka olumlu etkisi olur. Yakın zamanda Kürdistan hükümetiyle de görüşmesi olacak. Onun da bir etkisi olur. Barzani’nin mesajını götürmek gibi ya da başka bir özel gündemi yok. Daha önce başka heyetler gittiğinde de Barzani gündem oluyordu.

ÖNCEKİ HABER

İşçilerden Türk-İş\'e tepki: 183 gündür neredesiniz?

SONRAKİ HABER

Katırı da satırı da vatandaşa

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...