Tarımı bitirmeye yeminliler!
İlk olarak TEKEL’in özelleştirilmesi sonucu Malatya, Adana, Tire ve Tokat sigara fabrikaları kapatıldı. Böylece şark tipi tütün alımı durduruldu, Adıyaman ve çevre illerdeki tütün üreticileri kaçakçı muamelesi gördü. Sözleşmeli üretim yaygınlaşırken tütün şirketleri üretici köylüye istediği fiyatı dayatabilir hale geldi. AKP tütün üreticilerini şirketlerin insafına bıraktı.
Hayvancılıkta uyguladıkları politikalar nedeniyle et fiyatlarının artması ve kurbanlıkların bile ithal edilmesi yine AKP döneminde yaşanan sorunlardan. Et marketlerde 25 liraya satılıyor. Besiciler ise hâlâ 11-15 lira arası fiyata karkas et satıyor. Ve bu rakam maliyetinin bile altında. Üretici mağdur, tüketici halk da pahalıya et tüketiyor. Bunun sorumlusu da AKP Hükümetinin hayvancılık ve ithalat politikalarıdır.
GİDERLER KATLANDI GELİRLER YERİNDE SAYDI
Fİskobİrlİk’in içine düştüğü durum ve fındık üreticilerinin emeğinin karşılığını alamaması, 2007’de 7 liraya satılan fındığın bugün 2.5-3 liraya kadar gerilemesi AKP iktidarının eseridir. Çay üreticileri 1.3-1.5 lira olmasını istediği çay taban fiyatlarının 1.1 lira ile yine beklentileri karşılamaması, kontenjan uygulaması nedeniyle ÇAYKUR’a çayını veremeyen üreticilerin açıklanandan daha düşük fiyatlara özel çay şirketlerine çayını vermek, kaptırmak, zorunda kalması da AKP’nin eseridir.
Şeker fabrikalarının özelleştirme kapsamına alınması ve şeker pancarının fiyatının 3 yıldır aynı seviyelerde kalması üretici köylüyü mağdur ediyor. Üstüne de şeker pancarı ekim alanlarının kotalar yoluyla daraltılması eklenince ne köylü üretebiliyor ne de fabrikalar kapasitesinde çalışabiliyor.
Tayyip Erdoğan’ın AKP’sinin 8.5 yıllık iktidarında; mazot üç kat, gübre 2.5 kat artarken buğday sadece yüzde 50 zam gördü. Yani tarım üretimi için ihtiyaç duyulan girdiler yüzde 250-300 artarken üretilen ürünün fiyatındaki artış sadece yüzde 50. Buğdaydan şeker pancarına, etten süte köylünün ürünleri yerinde sayarken, ilaçtan gübreye, mazottan yeme her şeyin fiyatı artıyor.
İTHALATÇI OLDUK
AKP ithalat konusunda da rekorlara koşarak “hayalleri” gerçekleştirdi. 87 milyar dolarlık ihracata karşılık 83 milyar dolarlık ithalat yapıldı. Türkiye’nin üretim yapmaması için her türlü dayatmada bulunan Avrupa Birliği (AB), 2010 yılında ülkemize 91 milyar avroluk tarım ürünü ihracat yaptı. Ziraat Mühendisleri Odası verilerine göre 2010 yılında 12.9 milyar dolarlık ithalat, 12.7 milyar dolarlık da ihracat yapıldı. Yani 2 milyon dolar açık verildi. Bu net ithalatçı olduğumuz anlamına geliyor. Hububat için 1 milyar dolar öderken, bizim ekemediğimiz tütüne 44 milyon dolar vererek dışarıdan alınmış.
2006 yılında tarıma ayrılan pay milli gelirin yüzde 1’inden aşağı olamaz diye kanun çıkarmalarına rağmen bu gün bırakalım yüzde 1’i, binde 5 seviyelerindeki payıyla AKP Hükümeti tarıma ayrılan payı daha da kıstı. “DGD’den ürün desteğine geçtik, ilk defa mazot desteğini biz verdik” sözleri desteğin milli gelir içindeki azalan miktarını gizlemek için kullanılmaktadır. Uzun lafın kısası AKP 8.5 yıldır tarımın ve üretici köylülüğün aleyhine çalışmıştır. Böyle gitmesi halinde ise ülke tarımı tamamen çökertilecek, üretici köylülük tarımdan kopacak ve tarım üretimi artık tamamen çok uluslu şirketlerin eline geçecek.
SÖYLEDİKLERİNİ YAPMA İHTİMALLERİ YOK
Fındık borsasının Almanya’da olmasının sebebi bizim ham sattığımız fındığın orada işleniyor olmasıdır. O nedenle kamu fındığı işleyip mamul yaparak satacak tesisler kurmadığı sürece borsa dışarıda olacaktır. Fındık 7 lira iken yaklaşık 2 milyar dolar ihracat getirisi oldu, bir de işleyip satabilsek daha çok gelir elde edeceğiz. Fİskobİrlİk’in ayakları üzerine kaldırılması ancak 4572 sayılı birlikler kanununun değiştirilmesi ile mümkündür. Bu da FISKOBİRLİK’e özel bir uygulama ile değil tarım satış kooperatif birliklerini şirket gibi çalışmaktan çıkartılıp, tarımsal üretim ve desteklemenin bir aracı haline getirilmesiyle mümkündür. Birliklere kamudan destek ayrılması, destekleme alımı yapmasını sağlayacak olanaklar sağlanması, pazarlamanın sadece kooperatif birlikleri üzerinden yapılması FİSKOBİRLİK ve diğer birlikleri ayakları üzerine dikerek ülke ve üretici köylüye yararlı olması sağlanabilir.
Şeker fabrikalarının sadece doğu ve güneydoğudakilerinin özelleştirme kapsamından çıkarılması diğerlerinin özelleştirildiği bir Türkiye’de rekabet gücünü elinden alacaktır. Bu nedenle hepsinin özelleştirilmesini durdurmak gereklidir. Hem AB dayatmalarını kabul edeceksiniz, hem de gümrük birliği anlaşması vs. nedeniyle şeker üretiminizi kotalar yoluyla azaltarak bitireceksiniz, sonra da doğudaki fabrikaları satmayacağınızı söyleyeceksiniz. Bu mümkün değil. Türkiye sayılı şeker pancarı üreticisi ülkeleri arasında fakat AB bunu geriletmek ve hatta bitirmek istiyor. Dolayısıyla AB’yi reddetmeden Türkiye’nin şeker ve şeker pancarı üretimini, hayvancılıktaki sorunlarını ülke ve üretici köylüler lehine çözmek mümkün değildir.
Seçim vaatleri güzel ama gerek iktidar partisi AKP gerekse muhalefet partileri MHP ve CHP’nin söylediklerini yapma ihtimali bulunmamaktadır. Ve bu sadece bir ihtimal ilişkisi de değildir. Çünkü AKP ve MHP açısından yaptıkları yapacaklarının kanıtıdır. CHP içinse şunu açıkça söyleyelim herkesin partisi olma söylemi zaten buna engeldir. Ayrıca CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu sıklıkla “İş alemi, sanayiciler bizden korkmasın 33 yıllık bürokrasi deneyimim var. Onun için iş adamları ne ister, iş aleminin sanayicinin ihtiyacı nedir en iyi ben bilirim ve hızla ancak bizim gibi tecrübeli biri bunu yapabilir” demektedir.
HEPSİ AYNI POLİTİKANIN PEŞİNDE
AKP tarımı bu hale getirdi de peki MHP ve CHP gibi daha önce iktidara gelmiş sermaye partileri masum mu? Geçmişte uyguladıkları politikalara ve bugünkü vaatlerine bakıldığında , bugün AKP’nin yaptıklarının dünün devamı olduğu görünüyor. Örneğin MHP tarım desteklerini artırarak iki katına çıkaracağını, buğday, çay, fındık, mısır, ayçiçeği, zeytin, üzüm ve kayısı gibi ürünlerde fiyat garantisi vereceğini söylüyor. Bugün tarım destekleri milli gelirin binde 5’i. MHP bunu iki katına çıkaracak ve yüzde 1’in üzeri olacak. Peki bu rakam köylünün ve ülkenin tarım sorununu çözecek mi? Kapısında yattıkları AB bile, ülke tarımına ilişkin bütün dayatmalarına rağmen 20 milyarın üzerinde destek ön görüyor. MHP ürünlere fiyat garantisi vereceğini söylerken, diğer yandan ise aynı AKP gibi alım garantisinden ise hiç bahsetmiyor. Bugün AKP Hükümeti, TMO ve ÇAYKUR gibi kurumlar yoluyla fiyat açıklıyor. Ama yeterince alım yapılmadığı için üretici köylü şirketlerin ve tüccarların ağına düşüyor.
GÜNAYDIN!
Hayvancılık desteklerinin artırılması güzel sözler ama asıl girdi olan yem desteği çözülmeden diğer destekler anlamsız kalacak. AB’de günde hayvan başı 2.5 dolar alan besiciyle bizim rekabet etme şansımız olmadığını bilmek gerekiyor. Et balık kurumu MHP, DSP, ANAP iktidarı döneminde kapatılmıştı. Şimdi yeniden EBK’nın etki konuma getirilmesi vadi için sadece “Günaydın” diyebiliriz. Hayvancılıkta bugün yaşanılan sorunlar da MHP’nin de payı büyüktür. Birlikler kanununun değiştirilerek kamu desteğinin kaldırılması, birlikleri özerkleşme adı altında anonim şirketler gibi çalışması yine MHP’nin eseridir. Bu gün fındık üreticisi başta olmak üzere köylünün birliklere güveninin sarsılmasının bir sorumlusu da MHP’dir. AKP ise devraldığı uygulamaları aynen devam ettirmiştir. En önemli konulardan biri de MHP’nin sözleşmeli tarımı bir vaat olarak açıklamasıdır ki bu en kötüsüdür. Çünkü sözleşmeli üreticilik köylünün kendi tarlasında şirketlere kölelik koşullarında çalışması anlamına gelmektedir. Tütün üreticisi sözleşmeli üretim yapmaktadır ve tütün fiyatı ortada. Şeker pancarı fiyatı artmıyor. Ve daha birçok örnek verilebilir. Yani sözleşmeli üreticilik şirketlerin hatta çok uluslu şirketlerin ülke tarımına hakim olduğu bir süreci dayatmaktadır. Bu nedenle sözleşmeli üreticiliği kabul etmek bağımsızlık açısından da karşı çıkılması gereken bir uygulamadır. Yani MHP’nin tarıma ilişkin söyledikleri üretici köylüyü memnun etmekten ziyade şirketlere olanaklar sağlayan bir içeriktedir.
VERGİ SİSTEMİ DEĞİŞMEDEN MAZOT FİYATI DÜŞMEZ
CHP ise mazotu 1.5 liraya vereceğini, arazi edindirme ofisleri kuracağını, fındık borsasını Türkiye’ye getirerek, FİSKOBİRLİK’i ayakları üstüne dikeceklerini, mayınlı arazilerde organik tarım yapılması, doğu ve güneydoğuda şeker fabrikalarını özelleştirme kapsamından çıkarılarak, şeker endüstrisini ayaklar üstüne kaldırılacağını söylüyor. Mazotun 1.5 liraya düşmesi mümkündür. Bugüne kadar iktidara gelen partiler tarımda kullanılan mazotun vergi gelirinin büyüklüğü nedeniyle ÖTV ve KDV’den vazgeçmemişlerdir. AKP mazot desteği olarak 550 milyon verirken ÖTV’den 3.5 milyar almaktadır. Bu nedenle de Tarım Bakanı Mehdi Eker ÖTV’yi kaldırırsak tarımı nasıl destekleyeceğiz demektedir. Bu nedenle vergi sistemine bakışını değiştirmeyen bir hükümetin mazotta ÖTV ve KDV’yi kaldırması inandırıcı bulunamaz. Ancak Tüpraş’ı yeniden kamulaştıracak; programında, hedefinde tarımı stratejik bir sektör olarak gören; tarımsal üretimde girdi fiyatlarını düşürmeyi, mazotu, ilacı, gübreyi, fidanı, tohumu destekleme kapsamında üretici köylüye en ucuz fiyattan temin edecek, ithalatı engelleyecek, üretimi teşvik edecek bir siyasal iktidar mazot fiyatını düşürmek isteyecektir. Bugün açısından mazot 1.5 liraya düşebilir. Ama bugün vergi yükünü çalışanın, küçük esnafın, köylünün, yani halkın sırtına yıkan partiler bu işi yapamaz. Mazotun 1.5 lira olması için bugüne kadar vergi ödemeyenlerin vergi ödemesi lazım. Milyar dolarları bulan servetlerinin vergisini ödemeyenlerden servet vergisi alınmadıkça bütçe açığı kapanmaz.
Uzun lafın kısası;
* Vergi sistemini ters çevirmeyecekse,
* Tarımsal üretimindeki mazotu özel tüketim olmaktan çıkarmayacaksa,
* Tarımsal üretimde girdileri düşürüp destekleme alımı yapmayacaksa,
* Kotaları kaldırmayacaksa mazotu da 1.5 liraya düşürmezler.
(*) Tüm Üretici Köylü Sendikası
(Tüm Köy-Sen) Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı
Evrensel'i Takip Et