23 Ocak 2014 06:00

Haziranda Ölmek Zor

68 dalgasının önemli isimlerinden Guy Debord, paslanmış toplumsal değerlere ve sömürünün yaşamın her tabakasında kol gezdiği düzene başkaldıran insanlardan umudu olduğunu söylüyordu.

Haziranda Ölmek Zor
Paylaş

Halil TÜRKDEN

68 dalgasının önemli isimlerinden Guy Debord, paslanmış toplumsal değerlere ve sömürünün yaşamın her tabakasında kol gezdiği düzene başkaldıran insanlardan umudu olduğunu söylüyordu. Şaheseri olarak gördüğüm ve 1967’de yayımlanan Gösteri Toplumu’nda “Tersyüz edilmiş gerçekliğin maddi temellerinden kurtulmak; işte çağımızın kurtuluşunu oluşturan şey budur” diyerek isyan eden insanlara olan umudunu açıkça belli etmişti. Hayalindeki Paris’i bir festival mekanı olarak tasarlamış ve sadece Paris’in değil dünyanın tüm sokaklarının ele geçirilmesini gerektiğini ifade etmiştir.

2013 haziran ayında “İyi ki buralardaydık” dedirten Gezi ayaklanmasında, kendi varoluşunun temsilinden her gün gittikçe uzaklaşan ve uzaklaştırılan kent insanının bir zamanlar kendisi için istediğini kolektif bir bilinçle “herkes için istediği” bir mücadele biçiminde daha kararlı ve kudretli bir duruş sergilediğini gördük. Kentin her pikselinde daha da görünmez hale gelen bireyin çoğul, lidersiz, sivil ve kitlesel bir direnişte nasıl harikalar yarattığını hep beraber gördük.

FACEBOOK FOTOĞRAF ALBÜMLERİ DEĞİL, TOPLUMSAL ARAŞTIRMALAR ÇIKARILMALI

Direndik, kazandık, kayıplar verdik, kapatıldık, yasaklandık ve koştuk. Aradan geçen yedi ay sonrasında olan biteni anlatan onca kitap, makale, tez, araştırma, film ve içerik üretildi. Daha direnişin birinci haftası tamamlanmadan basılan kitaplar da oldu; zamanla derlenen yazılarla ve materyallerle sunulan harikulade işler de oldu. Aynı malzeme üzerine çalışınca tekrarlardan bir türlü kurtulamadığımız gerçeği ve doğal olarak anlatı bilimindeki zayıflık herhalde 12 Eylül ve 27 Mayıs üzerine üretilen onca film, belgesel ve kitaptan anlaşılabilir.
Parklarda başlayan forumlardan bu yana “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” söylemiyle yatıp kalkan bu kalabalığın aslında o kadar da kalabalık olmadığı ve dönüşen dilin tekrarlar nedeniyle içe dönük bir tek tipleşmeye gittiği maalesef çok net bir fotoğraf. Evet, artık birçok şey eskisi gibi değil ama birçok şeyin de birbirinin tekrarı olduğunu görmek gerekir. Bu noktadan hareketle, aslında direniş boyunca her zaman bir şanzıman görevi gören mizahın ve zekanın yanı sıra ayakları yere basan araştırmalar ve çalışmalar üretmeye devam etmeli ve sadece Facebook fotoğraf albümleri değil, önemli argümanları olan toplumsal araştırmalar çıkarılmalı.

AYDINLAR B.E. İÇİN YAZDI

Kemal İnal’ın derlediği “Gezi, İsyan, Özgürlük” adlı çalışmanın şu ana kadar yayımlanan Gezi kitapları furyasında daha farklı bir yerde durduğunu, sadece içeriğiyle değil derlenme amacıyla da mutluluk verici bir çalışma olmuştur. Kemal İnal’ın ifadesiyle bu kolektif çalışmanın tek derdi var: Zincirin bir halkası olup dayanışmaya katkıda bulunmak. Dahası, kitap harikulade bir notla başlıyor. “Bu kitabın tüm geliri yazarlar ve yayınevi tarafından Sevgili B’nin sağlık harcamaları için ailesine bırakılmıştır.”
Nuray Sancar, Gün Zileli, Fikret Başkaya, Alper Taş, Burhan Sönmez, Ayşe Gül Altınay ve daha birçok ismin yazısının yer aldığı “Gezi, İsyan, Özgürlük” kitabı dört bölümden oluşuyor. “Demokrasi: İsyanın Yönelimi”, “Siyaset: Gezi’nin Eylemi”, “Dil: Bir Başka Dünyaya Açılan Kapı” ve “Dayanışma: Enternasyonale Doğru” bölümlerini içeren kitabın kolay bir derleme çalışması olmadığını ve çok yazarlı kitaplarda çoğu zaman önemli problemlerle karşılaşıldığını belirtmek gerekir.
Tıpkı böyle bir kitabı bir araya getirişin meşakkatli bir iş olması gibi, metropolün göbeğindeki bir parkla kalmayıp ülkenin dört bir yanında, lidersiz, çoğul, silahsız ve kitlesel özelliğe sahip bir hareketi de zedelemeden sürdürmek zor iştir.  Yazının başında belirttiğim gibi, insanlar varoluşlarının temsil edilemediğinin farkına varıp bunun arayışına çıktıklarında, istedikleri şeyi sadece kendileri için istemediklerini, yanında yürüyen için de istediklerinin farkında vardıklarında Gezi bir direnişten ziyade “dayanışma” oldu. Dayanışmayı, umudu ve her şeyden önce birbirimizin yarasına bakabilme bilincini hiç kaybetmeyeceğimiz güzel günlere…
Kitabı edinen ve 15. yaşına uykuda giren B’nin tedavisine ufak da bir katkıda bulunan herkese teşekkürler.

halilturkden @gmail.com

ÖNCEKİ HABER

Canım Aliye Ruhum Filiz

SONRAKİ HABER

Halide Edib ölümünün 50. yılında anılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa