10 Haziran 2011 11:43

Altan: Erdoğan’ınki kof kabadayılık

Kendisinin hapsedilmesini isteyen kişinin bir zamanların mahkumu, şimdinin başbakanı olduğunu söyleyen Altan, “Bir zamanlar şiir okuduğu için sistemin efendileri tarafından hapsedilmiş bir kurbanın, kendisi iktidara geldiğinde yazarların hapsedilmesini isteyen birine dönüşmesi, o adamın geçtiği yollarda yaşadığı yenilgilerden değil, zaferlerden dolayı yolunu şaşırdığını gösterir. Bugün bu gerçek, bu davanın kendisinden de, benim hapsedilmemden de daha büyük bir önem taşıyor, çünkü bu Başbakan yeni bir zafer kazanmaya hazırlanıyor. Ben, bunun bedelini, başta kendisi olmak üzere bütün ülkenin ödemesinden çekindiğim için kendisini uyarmak istedim” dedi.

ATATÜRK HEYKELİNE YA DA CAMİYE ‘UCUBE’ DİYEBİLİR Mİ?

Yazdığı bir yazıdan dolayı sanık sandalyesine oturmasına yol açan meselenin, Başbakanın bir heykel hakkındaki haksız, yersiz, haddini fevkalade aşan bir hüküm vermesiyle başladığını belirten Altan, “Kendisi hakkında yazılmış bir yazı karşısında gösterdiği tepki, o yazıyı yazanın hapsedilmesini istemek olacak kadar kendisini önemseyen biri, bir başkasının eseri hakkında bu kadar rahatça aşağılayıcı sözcükler kullanabiliyorsa ve bunu doğal buluyorsa, o adam kendisini kutsallaştırmaya, başkalarını ise saygıyı hak etmeyen insanlar olarak görmeye başlamış demektir. Ölçüleri böylesine şaşmış biri başbakansa, bu ölçü şaşırması herkes için bir sorun anlamına gelir. Ülkemiz çirkin heykellerle, çirkin binalarla dolu, şehir meydanlarında fevkalade kötü yapılmış Atatürk heykelleri, her yanda inançlı insanların da yakınmasına neden olan estetik yoksunu camiler var. Başbakan, çirkin bulduğu herhangi bir Atatürk heykeline ya da camiye “ucube” diyebilir mi, onları yıktırtabilir mi, cesareti buna yeter mi? Onlara dokunamayan birinin sahipsiz bir heykeltıraşın heykelini aşağılayarak yıktırtması nasıl tarif edilebilir? İçi boş gösterişçi bir yiğitlik, kof bir kabadayılıktır bu, kolay bir hedef seçip onun üzerinden çıkar sağlamaktır. Ayıplanması, kınanması, eleştirilmesi gereken bir davranıştır” şeklinde konuştu.

BAŞBAKAN ROMAN OKUMAYA BAŞLARSA!

Yaptığı savunmada, “Bir başbakan ‘beğenmedim’ diyerek bir heykeli nasıl yıktırır?​” diye soran Altan, Başbakanın roman okumaya başladığı zaman neler olabileceğinin düşünülmesini istedi. “Başbakan beğenmediği için Madam Bovary’i, kocasını aldatan bir kadını anlattığı için Anna Karenina’yı meydanlarda mı yakacağız? Sokaklarda henüz kitap yakmamayı, Başbakanın roman okumamasına mı borçlu olacağız? Başbakan kendini her türlü eser hakkında hüküm verecek kadar yetkin ve beğenmediği her şeyi yok ettirecek kadar güçlü görüyorsa, Türkiye’de bütün sanat eserlerinin kaderi Başbakanın iki dudağı arasına mı sıkışacak? Buna itiraz etmeyecek miyiz? Kendini tek merci olarak gören biri mi belirleyecek bütün sanatçıların ve eserlerinin kaderini? Ben bunu kabul etmem” dedi.

‘BENİ MAHKUM EDERSENİZ, BAŞBAKAN DAHA ÇOK HEYKEL YIKTIRIR’

Başbakanın referandumda kazandığı zaferin ağırlığını taşıyamadığını belirten Altan, Erdoğan’ın önceden durduğu yerden çok başka yere savrulduğunu dile getirdi. Erdoğan’ın, bütün dindarlığına, bütün inancına, yaptığı bütün dini vurgulara rağmen bugün Hazreti Muhammed’in bir hadisi söylendiğinde bunu hakaret olarak kabul edebildiğine dikkat çeken Altan, Peygamberinin sözünden korkan, peygamberinin sözünden gocunan dindar birinin bir ülkeyi yönetmekten ziyade trajik bir romana başkahraman olmaya daha uygun olacağını söyledi. Mahkeme heyetine seslenen Altan, verilecek kararın kendisiyle ilgili olmayacağını dile getirerek, “Siz bu ülkenin hukukunun, keyfi davranışlara, gücün hoyratça kullanılmasına, güçsüzlerin ezilmesine cevaz verip vermediğine karar vereceksiniz. Beni mahkum ederseniz, Başbakan daha çok heykel yıktırır. Mahkum etmezseniz belki hata yaptığını fark eder. Bunu fark ederse, hem bu ülke, hem de kendisi kazanır. Ben, kendi zaferlerinin ağırlığıyla yolunu şaşırmış bu Başbakana yardım etmenizi isterim” dedi. (MEDYA SERVİSİ)

Evrensel'i Takip Et