18 Ocak 2014 06:00

İran'da tapelere gerek yok

Türkiye’de tapelerden öğrendiğimiz, istenilen sermaye gruplarına kapıların nasıl açıldığına dair çark, yolsuzluk hortumunun diğer ucunun bağlandığı İran’da nasıl dönüyor? ABD ile İran arasında imzalanan ve ticaret izni veren anlaşma İran’ın yakın geleceğini nasıl etkileyecek?

İran\'da tapelere gerek yok
Paylaş

SUNU

Yolsuzluk hortumun diğer ucunun bağlandığı İran’ın kapalı ekonomi-politiğine ışık tutan yazı dizimiz bugün İran’ın bürokrasinin işleyişine odaklanıyor. Türkiye’de tapelerden öğrendiğimiz, istenilen sermaye gruplarına kapıların nasıl açıldığına dair çarkın İran’da nasıl döndüğünü deşifre ediyor. Yazı dizimiz burada kalmayıp, ABD ve İran arasında imzalanan ve ticaret izni veren anlaşmanın yansımalarından yola çıkarak İran’ın yakın geleceğini de analiz ediyor.

DOSYA: Hortumun diğer ucundaki ülke: İran

Hazırlayan: Tuncay Seyman


Türkiye’de işleyişini, ortalığa saçılan tapelerden öğrendiğimiz bir takım ilişkiler İran’da da tezahür ediyor!

İran’da, özellikle yönetimde yer alan kişiler ve çevreleri hakkındaki yolsuzluk iddiaları her dönem gündemdeydi ve bu insanların nasıl bu kadar rahatlıkla hareket edebildikleri de ayrı bir konuydu. Örneğin, pek çok insana kapıları oldukça sıkı şekilde kapalı olan devlet bürokrasisi Babek Zencani’ye karşı neden bu kadar cömert davranmıştı?

Kolay değil, Zencani; Rafsancani, Muhammed Hatemi ve Ahmedinejad gibi 3 cumhurbaşkanından da, hizmetleri karşılığında övgü ve ödüller almıştı. Zaten tutuklandığında da “Ben ambargoyu İran için deldim, bundan pişman değilim” dememiş miydi?

Ancak burada şunu da belirtmek gerekir ki, aynı Zencani 2013 yılının 22

Mart’ında BBC’den Fardad Fahrazad’a verdiği röportajda, ABD ve AB’nin kendisini ambargo karşıtı faaliyetler nedeniyle kara listeye alması konusunda, “Böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını” ve “Bir işadamı olarak sadece ticaret yaptığını” söylemişti. Zaten bu röportajı da Tacikistan’ın Duşanbe şehrinde, kendisine ait otogarda vermişti. Hani 15 Mart’taki açılışında Tacikistan Devlet Başkanı İmamali Rahman ve Türkiye’den de tanıdık bir isim Haluk Ulusoy’un (eski Futbol Federasyonu Başkanı ve Ulusoy Holding Yönetim Kurulu Başkanı) da hazır bulunduğu otogar. Ulusoy ile Zencani ortaklaşa yapmışlardı Asya Ekspres Şehirlerarası Otobüs Terminalini.

SİHİRLİ DEĞNEK  KİMİN ELİNDE?

Neyse daha fazla dağıtmadan toparlamaya çalışalım ve sorumuza geri dönelim: Zencani’nin elinden kim ya da kimler tutuyor? İran’da, Petrol Bakanı ile doğrudan görüşebilen ve hatta kimi Bakanlar Kurulu toplantısına bile katıldığı iddia edilen Zencani’nin ayrıcalıklı bir statüye sahip olduğu bir gerçek. Bunu da yapabilecek tek kurum olabilir, o da İran’da bilinen adıyla Sepah, yani İslam Devrimi Muhafızları Ordusu. Yukarıda da dediğimiz gibi Sepah, İran’da rejimin savunması ve siyaseti açısından önemli, ancak özellikle son yıllarda, bir o kadar da ekonomisinde etkili bir kurum. Bizdeki TSK mensuplarınca kurulan OYAK (Ordu Yardımlaşma Kurumu) gibi, İran genelinde pek çok holdinge sahipler. Ancak rejimin bekçisi olarak görülen bu kurumun, bu kadar ekonomik gücü elinde tutması ve aynı zamanda ciddi anlamda yaptırım gücünün bulunması, İran burjuvazisini ve rejim içindeki bazı klikleri de rahatsız etmiyor değil.

Son on yılda, kurduğu holdinglerle, İran’da gerçekleştirilen özelleştirmelerin pek çoğunu elde eden ve bu süre içerisinde 120 milyar dolar gibi bir kâra ulaştığı iddia edilen Sepah’nın bu denli büyümesi endişelerin de artmasına yol açıyor. Muhafazakar kesim bile artık tepkisini açıkça ortaya koyuyor. Meclisin muhafazakar vekillerinden Ahmed Tavakoli, “Eğer doğru kararlar verilmezse, askeri ve ekonomik gücü elinde bulunduranlar, bir gün siyasi güce de sahip olmak isteyeceklerdir” diyerek, Sepah hakkında “doğru karar”ın verilmesinin gerekliliğine işaret ediyorlar. Bu konuda en sert tepkiyi ise Rafsancani gösterdi ve “Muhafızlar, şimdilik ekonomide, dış ve iç politikada ülkenin nabzını tutuyorlar, ancak tüm ülkeye sahip olamadan da mutlu olmayacaklar” dedi.

Anlaşılan, İran İslam Devrimi sonrası, ABD’nin “120 bin kişilik kitle imha silahı” diye tanımladığı kurum, şimdilerde İran için de bir “yakın tehdit” olma özelliği taşıyor. Kaderin cilvesine bakın ki, kuruluşunda ön ayak olan ve İran-Irak Savaşı (1980-1988) sonrasında, kendi iktidarı döneminde, baraj ve yol yapımı konusunda şirketler kurulması için teşvik edilen Sepah’a bugün Rafsancani bile en sert muhalefeti yapabiliyor. Bugün artık tüm İran sathında pek çok alanda faaliyet yürüten koca bir holdingler topluluğu haline gelen Sepah, en fazla büyümeyi Ahmedinejad iktidarı döneminde yaşadı ve bazı kaynaklara göre, petrol ve yan ürünlerinden yılda 20 milyar dolar gelir elde ettiği, İran’ın güneyinde ve dünyanın en büyük petrol havzasına sahip. 

Bu konuda, yeni Cumhurbaşkanı Hasan Rohani’nin de bir düzenlemeye gideceği ve Sepah’ın özellikle ekonomik alandaki faaliyetleri üzerinde kısıtlamalar getireceği ifade ediliyor. Rohani’nin bu planına Dini Lider Hamaney’in de sıcak baktığı belirtiliyor. Gözü kulağı Hamaney’de olan Sepah komutanları, Hamaney’in Sepah’ın üst düzey yönetiminde bazı değişikliklere gidebileceği ve bu yıl içerisinde Sepah’ın hiçir özelleştirme ihalesinde yer almalarını istemediği şeklindeki söylentilere, şimdilik sessiz kalıyorlar. Ancak bu gibi önlemlerin ve sonrasında gelecek muhtemel daha sert müdahalelere karşı, “rejimin asli koruyucularının” nasıl tepki vereceğini de şimdiden kestirmek güç.

AMBARGO HAFİFLEYECEK Mİ?

Tüm bu yaşanan süreç içerisinde, 24 Kasım’da ABD ve İran arasında imzalanan ve ilk aşamada 7 milyar dolarlık bir ticarete izin veren 6 aylık anlaşmanın da niteliği konuşulur oldu. Kimi çevreler bu durumu, ambargo sürecinde oldukça ve kontrolsüz zenginleşen kişi ve kurumlara (elbette ki en büyüğü Sepah) bir darbe olacağı konusunda hemfikir. Aslında bu imzalanan bir ön protokol, nihai anlaşma değil, İran ile İngiltere, Fransa Almanya, ABD, Rusya ve Çin arasında yapılacak kapsamlı müzakereler öncesinde tarafların süreci sabote veya suiistimal etmelerinin önüne geçmeyi amaçlıyor. Ancak İran’da halk arasındaki beklenti oldukça yüksek ve anlaşma sonrasında sokaklarda sevinç gösterileri yaşandı.

Sonuç olarak, İran’ın kapalı kapıları ardında da birtakım hesaplar masaya yatırılmış durumda. Hamaney’den sonra dini lider olma yolunda en güçlü aday olan Rafsancani’nin Sepah’a karşı bayrak açması ve yine Rafsancani’nin Batı ile ilişkilerinin “olduğundan fazla normal” bir şekilde seyretmesi, İran siyasetinde olabilecek yeni çatışmaların habercisi. Bunun yanında Rohani ile Rafsancani arasındaki yakınlık da bilinen bir gerçek. Ancak, bir başka konuşulan konu da, Rafsancani’nin de bu yolsuzluk olaylarında temiz olmadığı ve onun hakkında da soruşturma açılması yolunda, hatta Rafsancani ile Zencani’nin arasında bir bağ olduğu da, İran’ın siyasi koridorlarında kulaklara çalınan bir fısıltı. Zencani hakkında karar ne olursa olsun, bu olayların İran’da yeni bir dönemin habercisi olduğu ve iktidarı elinde tutma veya ona sahip olma mücadelesinin daha da keskinleşeceği ise kesinleşmiş durumda. 


KORKUNUN ADI: SEPAH

1979 yılında gerçekleştirilen İslami Devrim sonrasında, devrimin lideri İmam Humeyni’nin talimatıyla Haşimi Rafsancani’nin girişimleriyle kurulan İslam Devrimi Muhafızları Ordusu, aslında devrim öncesinde daha çok milis kuvvetleri gibi hareket eden 3 ayrı kolun birleşmesi ile ortaya çıktı. İran’ın ulusal ordusuna paralel bir yapıda kurulan Sepah’ın asıl amacı, rejime karşı oluşacak tehlikelere karşı mücadele ve müdahale etmek, kentlere ve köylere huzur getirmek olarak açıklandı. Ancak zaman içerisinde bu 120 bin kişilik “paralel ordu”, asıl silahlı kuvvetlerin de önüne geçti, kendi hava ve deniz gücünü de oluşturdu. Sadece güvenlik ile ilgili bir kurum olması gerekirken, zamanla politik ve ekonomik alana da müdahale eder hale geldi.
1980-1989 yılları arasındaki İran-Irak Savaşı sonrası, politik nüfuzunu genişleten Sepah, bu dönemde de baraj ve yol yapımı işlerini alarak, ekonomik alanda da kendini göstermeye başladı. Ülkede son dönemde gerçekleştirilen hemen hemen her özelleştirme ihalesini alan Sepah, 2005 yılında ABD’nin girişimleriyle “terörist organizasyon” statüsüne alınmak istendi. İran’da sivil halkın en büyük korkularından biri olan Sepah’ın, organizasyon şeması ve işleyişi ise hâlâ gizliliğini korumakta.


RAFSANCANİ: HER DÖNEM GÜÇ SAHİBİ

Ali Ekber Haşimi Rafsancani, fakir bir çiftçinin oğlu olarak 1934 yılında, soyadını aldığı Rafsancan köyünde dünyaya geldi. Humeyni ve Hamaney ile birlikte devrimin en etkili aktörleri arasında yer aldı. Humeyni’nin sürgüne yollandığı 1964 yılından, sürgünden dönüşü olan 1979 yılına kadar, ülkede Humeyni ve İslami hareketi için her türlü girişimi üstlenen, para toplayan Rafsancani, devrimden sonra elde ettikleriyle de bu fedakârlığının karşılığını katbekat alarak, ülkenin en zengin kişileri arasında yer almaya başladı.
Her dönem müthiş pragmatistliğiyle dikkat çeken Rafsancani, 1975-79 yıllarında, kimi zaman aralarında Tudeh’in (Kitle Partisi) de bulunduğu solcu gruplarla ortak hareket etti, kimi zaman da geleneksel molla gruplarının önünü açtı. Rafsancani, Sepah’ın kuruluşunda da etkin rol almış, daha sonra ise ona karşı en sert muhalefeti üstlenmiştir. 1996 seçimlerinde ise liberalleri destekleyip, Muhammed Hatemi’nin cumhurbaşkanı olmasında etkin rol almıştır. Devrimin iki numaralı adamı Hameney’le de son dönemlerde ters düşen Rafsancani’nin ailesi ve çevresi hakkında, her dönem yolsuzluk iddiaları gündeme gelmişti. Rafsancani, İran siyasetinde “modern sağ kanat”ın temsilcisi olarak tanımlanıyor.  (BİTTİ)

ÖNCEKİ HABER

2014 AB için zor bir yıl olacak

SONRAKİ HABER

Adıyaman\'da işçiler, köleliğe karşı birleşiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...