09 Ocak 2014 06:00

Ercan Kesal'ın kulüp başkanlığı; 'Futbolu, hayat gibi yaşamak'

Ercan Kesal, doktor, oyuncu, senarist, yazar... Birçok özelliğiyle tanınan, sevilen ve takip edilen bir isim. Ancak kuşkusuz ne maharetleri bununla sınırlı ne de yaşayıp biriktirdikleri. Örneğin bir dönem Beyoğlu’nda Piyalepaşaspor’un başkanlığını yaptığını biliyor muydunuz?

Ercan Kesal\'ın kulüp başkanlığı; \'Futbolu, hayat gibi yaşamak\'
Paylaş

Mithat Fabian SÖZMEN
İstanbul


Ercan Kesal, doktor, oyuncu, senarist, yazar... Birçok özelliğiyle tanınan, sevilen ve takip edilen bir isim. Ancak kuşkusuz ne maharetleri bununla sınırlı ne de yaşayıp biriktirdikleri.
Örneğin bir dönem Beyoğlu’nda Piyalepaşaspor’un başkanlığını yaptığını biliyor muydunuz?

“Sevdiğimiz her adamın ıncığını cıncığını bilmek zorunda mıyız” makul bir itiraz olabilir. Ancak bahsi geçen duyulmaya değer bir tecrübeyse, eh bizim işimiz de bu zaten.

Pazartesi günü Hayat TV’de Kemal Ilıkkan ile Fatih Atlay’ın sunduğu #DirenFutbol’un konuğu Ercan Kesal’dı. İkili, sohbetlerinin ilk bölümünde Kesal’ın hayatına dair bu az bilinen kesiti konuştu.

Kendi deyimiyle “Fair-play’le play-off’u ayırt etmekte zorlanacak kadar” futbolla ilgilenen Kesal’ın başkanlık serüvenine dair anlattıkları tehdit altındaki kent, mahalle kültürü ile spor kültürünün ilacının ne olduğuna yanıt verir nitelikte.

‘KENDİLİĞİNDEN’ BAŞKAN

Mahalledeki hastanenin kurucusu ve yöneticisi olarak mahalle sakinleriyle yakından ilgilenen Kesal, kısa sürede “semtin vazgeçilmezi” olarak tanımladığı Piyalepaşaspor’la da “kendiliğinden” bir ilişki geliştirmiş.

Formaların dikimi için yardım, formaların hastanede yıkanması, sakatlıkların tedavi edilmesi derken hastane adeta kulübün sponsoru olmuş. Kesal, 2 yıl kadar sonra da kendisini kulüp başkanlığı koltuğunda bulmuş.

Futbolun mahalle halkı için çok önemli olduğunu ancak kendisinin başkanlığı kabul ederken futboldan ziyade futbolun halkla, yaşamla olan temasını göz önüne aldığını söylüyor Kesal.

Evrensel Kültür Aralık sayısına yazdığı kent yazısından kısa bir özet geçerek iç göç, iç göçün İstanbul’daki tezahürü ve bu tezahürün mahallelerdeki yansımasından bahsediyor, sonra da bu halet-i ruhiyenin futbolla olan kesişim noktalarında olumlu ve olumsuz nasıl hallere büründüğünden…

ENDÜSTRİYEL MODELİN ZEHİRİ

Kesal, amatör bir takımda dahi futbolun endüstriyel yüzünün dayattığı biçimin nasıl baskın hale gelebildiğini gözlemlemiş. “Amatör kulüp ruhu, mahalle çocuklarının birbiriyle buluştuğu, bir geleneği alıp aktardığı ilişki biçimi profesyonel futbolun garip duygularıyla zehirlenmiş. Birçoğu ‘Yırtabilir miyiz’ diye top oynuyor” diyor.
Ekonomik eşitsizliğin yarattığı “yırtabilir miyiz” düşüncesinden ziyade “yırtma” düşüncesinin futbol oynarken büründüğü, profesyonel çiğliği aratmayan hırstan şikayetçi olduğu görülüyor.

Kesal başkanlığı süresince oyuncularla bir mahalleli olarak ilişki kurduğunu aktarıyor ve hayatı nasıl yaşıyorlarsa futbolu da öyle yaşamalarını öğütlemiş.

“Hayatta başkasına nasıl davranıyorsanız, dürüstçe, haysiyetlice sahada da onu yapın. Yenilirsiniz çok üzülmeyin. Hayat karşınıza birçok yenilgi çıkarabilir. Bu, sizin hayattan vazgeçmenizi gerektirmez. Yenerseniz de çok sevinmeyin. Sonraki maçta yenilebilirsiniz…”

SPOR KÜLTÜRÜNÜN TEK ÇIKAR YOLU

Kesal’ın günlük hayat içerisinde futbolu bir ölüm kalım savaşına dönüştüren anlayışa karşı oyuncularına aşılamaya çalıştığı bu düşünce aslında on yıllardır devam eden sistematik bir saldırıyla sefil hale büründürülen spor kültürümüzün krizden çıkışını tek yoluna işaret ediyor. Ve bu çıkışın futbol endüstrisinden değil ancak böylesi mahalli birliklerden, “tabandan”, toplumun tamamıyla etkileşim halindeki yeni bir kültürel atılım olarak şekillenebileceği de kesin.

“Kendi yaşam yolculuklarını futbolla eşleştirerek aslında futbolu hayatları gibi hayatlarını da futbola yansıtacak biçimde yaşamalarını arzu ettim…”

Başka söze ne hacet!

Kesal, formülü bulmuş ve hatta uygulamış da. Yazık ki bu deneyimi 2 yıl sürmüş. Sonrasında sanat çalışmalarının ağır basmasıyla kulüp başkanlığından uzak düşmüş. Yine de girişte söylediğimiz gibi biriktirdikleri ve yerleştirmeye çalıştığı anlayış, kimi zaman “yoksulluktan kurtulma” kimi zamansa sporun yalnızca “ölümüne rekabet” olduğu endüstriyel modelin kuyruğunda sürüklenen gençler için hayati derecede önemli ve paylaşılmayı gereksindiren bir deneyim bırakmış. Yerel yönetimden spor politikasına “başka bir yönetim” anlayışını inşa etmeyi hedefleyen siyasi oluşumların da referans alması gereken bir tecrübe bu.


AMATÖR KULÜPLER BİRLİĞİ

“Onlara sunulan model futbol endüstrisiydi. Çok paranın döndüğü kötü bir örnek. Bense o tuzağa yakalanmadan, mahalle duygusuyla kendi içlerinde ulaşabilecekleri bir ahlakı, sürdürebilecekleri bir şeyi onlara sunmaya çalıştım. Diğer mahallelerle birlikte 2003-2004 yıllarında Beyoğlu Amatör Spor Kulüpleri Birliği adıyla bir örgütlenmeye de gitmiştik.”


KULÜP/MAHALLE HAFIZASI

“Takımı ilk kuranları bulduk. Hala yaşayanlar çok mutlu oldu. Tören yapıldı, kulübe ait küçük bir müze oluşturduk. Kupalar, şiltler, gazete kupürleri… İnsanların evlerinden toplanarak kulüpteki müzeye getirildi. Mahallelinin geçmişle bağlantılarını sağlamlaştıran bir şeydi.”


FUTBOLA NEDEN SOĞUK?

“Futbol, alınır satılır bir şey. Bunun için kitleler seferber ediliyor. Buna uygun bir ruh aşılanıyor. Orada kendimi var hissedemedim. Stadyuma girmek, sıraya girmek, bağırmak… Ertesi gün bunun kritiğini, rekabetini yapmak bana göre bir şey değil. Bundan hep uzak kaldım. Piyalepaşa’da yapmaya çalıştığım şey daha farklı bir şeydi. Meselenin sadece futbol olmadığı, o çocuklarla başka bir temasın mümkün olduğu…”

ÖNCEKİ HABER

Madencileri 3 dakika durdurmak suç oldu

SONRAKİ HABER

Her sözcüğün emanetçiye ihtiyacı var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...