04 Ocak 2014 06:00

Hekimin emeğini, hastanın sağlığını sömürme yasası

Tam Gün Yasası, torba yasa kapsamında Meclisten geçti ve kanunlaştırıldı. Yasayla ilgili soru işaretlerini İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Gören ile konuştuk. Gören, “Mesele tam gün değil, hekim emeği ve hasta parası sömürüsü” dedi.

Hekimin emeğini, hastanın sağlığını sömürme yasası
Paylaş

Fırat TURGUT
İstanbul


Hekim örgütlerinin, sendikaların, muhalefet partileri milletvekillerinin itirazlarına rağmen Tam gün yasası, Meclisten geçti ve kanunlaştırıldı. Yasayla birlikte hekim tam gün (8 saat) vatandaşlara sağlık hizmeti verecek. Peki böyle iyi niyetli bir yasaya hekimler neden karşı çıkar? Neden onlarca eylem yapılır? Yoksa hekimler hastaya hizmet vermek istemiyorlar mı? Bu sorulara yanıt aramak için İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Prof. Dr. Taner Gören’le randevulaşıyoruz. Taner Hoca, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesindeki odasında ağırlıyor bizi. Taner Gören, öncelikle “Mesele tam gün meselesi değil, mesele hekim emeği ve hasta parası sömürüsü” diyor ve devam ediyoruz.

Öncelikle sağlıkta torba yasanın amacından başlayalım.

Tam gün yasası diye söylenen, iyi niyetle baktığımız zaman hekimin, para pul kaygısı olmadan bütün gün hastaya hizmet vermesini amaçlayan bir çalışma sistemi. Ama burada mesele tam gün değil. Bu torba yasanın amacı bütün sağlık alanını ticarileştirmek, hekimlere hekimlik hizmetinden dolayı ceza vermek, hekim emeğini sömürmek.

Örnekler üzerinden gidersek...
Mesela, hekimlere performansa göre ücret verilmesi. “Senin emeğinin karşılığını ben performansa dayalı ödeme sistemiyle vereceğim” deniyor. Bu da “Ne kadar çok hasta bakarsan o kadar çok para alırsın” demek. “Ne kadar çok tetkik istersen o kadar çok para alırsın. Ve senin performansını puanla değerlendireceğim” dendiği zaman, siz tam gün yasasını da getirin. Sabahtan akşama kadar doktor puan peşinde koşarsa oradan nasıl kaliteli sağlık hizmeti çıkar?

Ama Hükümet de “Artık doktor hasta yüz yüze gelebiliyor” diyor?..
Randevular en fazla 10 dakika ve pratikte 5 dakikalara iniyor. Ve çok sayıda hasta bakılmaya çalışılıyor. Doktorla hasta kolayca yüz yüze geliyor ama doktorun hastaya verdiği hizmet 5 dakikayla sınırlı. 5 dakikada doktorluk hizmetinin kesinlikle olamayacağını biliyoruz.

Hekimler üzerinden devam edersek, öğretim üyelerine saat 5’ten sonra çalışma izni getiriliyor...
Üniversite hastanesinde bir ana bilim dalında diyelim ki 10 tane öğretim üyesi var. 10’u da “Ben dışarıda çalışmak istiyorum” derse, “Tamam kabul, sizin geçtiğimiz bir yıl içerisindeki performansınız şu. Beşinize bu hakkı verebiliriz. Şu şu arkadaşlar buna uygun görünüyor. Geriye kalan 5 arkadaş ise bu hastanede 5’ten sonra hasta bakabilir deniyor. Dışarıda çalışmak isteyen öğretim üyeleri için de işler şöyle işliyor. Mesela sen benim kurumumda çalışan öğretim üyesisin. Ben dışarıda çalışmana izin veriyorum ama sen nerede çalışacaksan o kurumla ben pazarlık edeceğim. Ben anlaşacağım. Orada kazandığının yarısını da ben alacağım. Böylece kendi öğretim üyemi dışarıya pazarlayacağım.

Öğretim üyelerinin üniversite hastanelerinde kalması için çaba gösterilmiyor mu?
Öğretim üyelerinin yarısına 5’ten sonra hasta bakma izni verilerek, “Diğer öğretim üyeleri buraya dönsün” deniyor ama piyasaya baktığımız zaman üniversite hastanelerinde ya da vakıf üniversitelerinde çok büyük miktarlarda paralar alınıyor. O zaman paraya ihtiyacı olan öğretim üyeleri burada kalmaz, gider vakıf üniversitesinde çalışır. Yani bir öğretim üyesi pazarı da kuruldu.

Torba yasada dikkat çeken maddelerden biri de muayenelerin kapatılması. Hekimler bunu nasıl değerlendiriyor?

Muayenehane açmaları yasak ama özel hastanelerde ya da vakıf üniversitelerde çalışmaları serbest. Hekim muayenehaneye yönlendiremez ama özel hastaneye yönlendirebilir. Ben mecbur kaldığım için muayenehane açtım. Devlet bana, “Sana para veremiyorum ya burada 4’ten sonra muayene yap ya da istiyorsan yarı zamanlı çalış git muayenehaneni aç” diyordu. Ben öğrencilerime faydalı olayım diye uzun bir süre direnme gereği duydum ama burada özel muayene yapmak zorunda kaldım ve buradaki özel muayenenin koşulları bana insani gelmedi. O zaman da dedim ki yarı zamanlı çalışayım. Kendi ofisimde daha düzgün bir ortamda çalışayım. Ve buradaki işi de hiçbir zaman aksatmadım. Buraya daha çok önem verdim. Yani benim asıl çalışmak istediğim şekil bu; sabahtan akşama kadar burada kalayım, tam gün çalışayım. Ve emekliye de yansıyacak şekilde benim emeğimin karşılığı verilsin.

Hekimler bu konuda nasıl bir sistem öneriyor?
Türk Tabipleri Birliği olarak bizim 4 parametremiz var. Birincisi sağlık mutlaka ulaşılabilir olacak. İkincisi nitelikli olacak. Üçüncüsü herkese ihtiyaca göre aynı eşitlikte sağlık hizmeti verilecek. Yani nereye giderseniz gidin bilecekseniz ki ben iyi bir sağlık hizmeti alabileceğim. Ve dördüncüsü de ücretsiz sağlık hizmeti. Çünkü sağlık hakkı anayasayla insanlara verilmiş bir haktır. Ve devlet vatandaşının sağlığıyla ilgili tedbirler almak zorundadır. Bu dördü olmadan gerçek anlamada sağlık hizmeti olmaz. Ama bugün özel hastanelerde yüzde 200’e yakın bir fark ödemek suretiyle devlet ve üniversite hastanelerinde de yüzde 50 miktarı gibi bir fark ödemek suretiyle ancak bu hizmet alınabiliyor.


TAM GÜN ÖNCE 1970’TE SONRA 2010’DA GÜNDEME GELDİ

Tam gün yasası ilk olarak ne zaman gündemimize girdi?
1970’lerde Sağlık Bakanı Doktor Mete Tan döneminde böyle bir tam gün yasası çıkarıldı. Ve birebir tam gün yasası bir süre uygulandı, fakat 12 Eylül darbesiyle tam gün yasası kaldırıldı ve yarı zamanlı çalışma stratejisi geri geldi. Ancak daha sonra da yine tam gün yasası ismiyle ancak içerisinde birçok hukuksuzluk bulanan torba yasa 2010’da tekrar gündeme geldi.

Neler yaşandı o süreçte?
Ardı ardında çıkarılan yasalar bizim müdahalemizle iptal edilince bu sefer muayenehaneleri başka türlü kapatma yoluna gidildi. Mesela “Muayenehanenin giriş kapısı 80-90 santim olabilir ama tuvaletin kapısı 100 santim olacak” gibi saçma sapan şartlar getirip bu koşullara uymayan muayenehaneleri kapatmaya zorlayan bir yönetmelik çıkarıldı. Bunu da yasal sürece götürdük, o da iptal edildi. Ve ardından ağustos 2011’de kanun hükmünde kararname geldi. Burada kesin darbe vuruldu. Denildi ki “Devlet hastanelerinde çalışanlar, hastanede çalışmaya devam edeceklerse hiçbir mühlet vermiyoruz. Derhal muayenehanelerini kapatacaklar.” Yani ya hastanede çalışacaklar ya da muayenehanelerine gidecekler. İkisi bir arada olmaz. Üniversitede çalışan öğretim üyelerine dendi ki “Siz muayenehanelerinizi kapatmayabilirsiniz ama muayenehanede çalışmaya devam ederseniz saat 8’den 4’e kadar hastanede kalacaksınız ama hasta bakmayacaksınız. Sadece öğrencilere ders vereceksiniz. Hiçbir tetkik isteyemeyeceksiniz. Yani hastaya elinizi sürmek yasak. Sadece ders vereceksiniz. Saat 5’ten sonra muayenehanenize gidebilirsiniz”
Mesela benim muayenehanem vardı ve ücretsiz izin almadım. Doğru bulmadım. Burada herhangi bir karşılık olmaksınız saat 5’e kadar öğrencilerimle ilgilendim. Öğrencileri yetiştirmek için eğitim amaçlı hasta muayenelerimiz bile epey bir sıkıntıya girdi ve kendi hastanemizde hasta bakamayan imza atamayan tuhaf bir ucube şekli içine girdik. Bir kısım arkadaşlarımız da hiç buraya uğramadan iki senelik ücretsiz izin aldılar ve sadece muayenehanelerinde çalışır durumda oldular. Bir kısım öğretim üyeleri de emekli oldular, vakıf üniversitelerine geçtiler. Özellikle Çapa ve Cerrahpaşa’da cerrahi branşlarda yarı yarıya yakın, dahili branşlarda yüzde 30’a yakın bir öğretim üyesi kaybı oldu. Şu an Meclisten geçen torba yasa aslında 2010’da gündemimize gelen ve bizim sürekli iptal ettirdiğimiz torba yasa.

ÖNCEKİ HABER

Bu hastane insan sağlığına zararlı

SONRAKİ HABER

AKP-Cemaat kapışması ve altın madenleri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa