4 Ocak 2014 07:00

Ah kardeşim bir bilsen!

Orhan YÜCE

AKP Hükümetinde yolsuzluğunun ortaya çıkmaya başladığı günden beri Başbakan, günde 4-5 yer geziyor. Başlıyor sıralamaya: “Ah İstanbullu kardeşlerim, bir bilsen biz İstanbul’a neler yaptık?
Ah Akhisarlı, Salihlili, Turgutlulu kardeşlerim, bir bilsen biz sizlere neler yaptık?
Ah Manisalı, İzmirli kardeşlerim bir bilsen biz eğitimde, sağlıkta, yollarda neler yaptık?​”
11 yılda Türkiye’yi nerelere getirdiğini, eğitime neler yaptığını, hastanelerin nasıl olduğunu, bütçenin nereden nereye geldiğini anlatıyor ve “Yolsuzluk yapan bir hükümet bunları yapabilir mi?​” diye soruyor. Alkışı da alıyor.
Kendini ve partisini aklamak için devletin bütün olanaklarını kullanarak yapan Başbakan, savcıya çatıyor, hakime çatıyor, destan yazdırdığı polisine çatıyor. Dün savunduğu ve alkışladığı bu görevlileri bugün yerden yere vuruyor. Suç duyurularını meydanlardan yapıyor. Ha bire suçsuz olduklarını, kendilerine komplo düzenlendiğini anlatıyor.
Cemaatin devlet içinde nasıl bir çete oluşturduğunu anlatıyor.
Doğrusuna yanlışına bakmadan anlatıyor, anlatıyor.
Bizde Başbakanın söylemiyle yaşadıklarımızı anlatalım mı?
Ah kardeşlerim, paranız olmadan hastaneye gidemediğinizi, ilacınızı alamadığınızı, sigorta priminiz bir gün eksik olsa tedavinize başlanmadığını, ölümcül hastalıklarda birçok ilacın güvence dışına çıkartıldığını, 7 bin sağlık kurumuna karşılık 90 bin caminin olduğunu anlatmayacak mıyız?
Ah kardeşlerim, okulların ne hale geldiğini, artık okulun yükünü devlet değil, velilerin çektiğini, bedava dağıtılan ders kitaplarının bir işe yaramadığını, yardımcı ders kitaplarına bir çok paralar öderken, şimdi de tablet almak zorunda kaldığını, çocuklarınıza zorunlu dersler seçtirildiğini, anaokulları ve kreşlerin kaldırıldığın, adaletsiz sınavların daha da artırıldığını, dershaneleri kaldırmak adı altında eğitimin özelleştirilmek istendiğini anlatmayacak mıyız?
Ah kardeşlerim, son on bir yılda, 125 büyük kurumun özelleştirilmesi ile 50 milyar dolar toplandığını ve bunun nereye gittiğini sormayacak mıyız?
Ah kardeşlerim, bir yıllık karı 2 milyar 150 milyon dolar olan koskoca TELEKOM üç yıllık kârına satılırken, satış anında kasasında bulunan 1 milyar 64 milyon doları alıp 1 milyar 310 milyonu peşin veren şirket, arkasından 5 milyar 24 milyon dolara başka bir şirkete satıp milyar dolarları cebine atarken devletin malının peşkeş çekildiğini sormayacak mıyız?
Ah kardeşlerim, 1990’da KİT’lerde çalışan işçi sayısı, bir milyona yakınken, bugün KİT’lerde çalışan işçi sayısının 200 binlere neden düştüğünü, yıllardır emeklerimizle yaratılan KİT’ler yabancı şirketlere bir yıllık gelirine satılırken, çocuklarımızın işsiz kalmasını sormayacak mıyız?
“Özelleştirmeleri, hakikaten babalar gibi yaptık, sat sat bitmiyor” diyen eski maliye bakanının oğlunun neler kazandığını sormayacak mıyız?
Ah kardeşlerim, Başbakanın 11 yılda, oğlunun gemiciklerini, havuzlu villalarını, damatlarının televizyonlarını gazetelerini, bakan çocuklarının bu servetlerini nasıl kazandığını sormayacak mıyız?
Ah Kürt, Arap, Laz, Pomak, Alevi, dinli - dinsiz  kardeşlerim, açılım adı ile kimliğinin, dilinin, inancının siyasete alet edilip, inkar edildiğini anlatmayacak mıyız?
Ah kardeşlerim, dün rantı ve devleti birlikte paylaşanların, bugün kimisinin çete, kimisinin paralel devlet olmasının nedenini sormayacak mıyız?
Ah kardeşlerim, asgari ücrete bir simit parası dahi vermeyen hükümete, açlığımızı, yoksulluğumuzu, ayakkabımızın kutusunun neden boş olduğunu sormayacak mıyız?
HAYDİ KARDEŞLERİM, bizler de alanlarda toplanalım, hükümete bunları soralım. Bir daha “elim kırılsın” dememek için kandırmalarına fırsat vermeyelim.
Bugün devleti yönetenlere, soygunlarını, vurgunlarını, inkar politikalarını, eğitimin, sağlığın ve çalışma yaşamını sormanın tam zamanı.
Şimdi, geçmişle hesaplaşmanın ve geleceği kurmanın tam zamanıdır.

*Öğrenci Velileri Derneği (ÖVDER)/İzmir

Evrensel'i Takip Et