31 Aralık 2013 06:00

Biraz hayvancılık politikası lütfen!

Zaman zaman canlı hayvan besleme uzmanları (ZM), veteriner hekimlerimizin canlı hayvan da ırk tercihinin hayvancılığımızı kurtaracağını düşünmektedirler.Kimi zaman devekuşu, kimi zaman saanen keçi, romanov-DORPER koyun ırkının ülkemizde yaygınlaştırılmasının hayvancılığımızı kurtaracak tek kurtuluş reçetesi olacağı ileri sürülmektedir.

Biraz hayvancılık politikası lütfen!
Paylaş

Çarpar KANAT
Çiğ Süt Üreticileri
Grubu Sözcüsü

Zaman zaman canlı hayvan besleme uzmanları (ZM), veteriner hekimlerimizin canlı hayvan da ırk tercihinin hayvancılığımızı kurtaracağını düşünmektedirler.
Kimi zaman devekuşu, kimi zaman saanen keçi, romanov-DORPER koyun ırkının ülkemizde yaygınlaştırılmasının hayvancılığımızı kurtaracak tek kurtuluş reçetesi olacağı ileri sürülmektedir.

Koyun, keçi yılda bir yerine üçüz, dördüz doğursa ne yazar?
Türkiye büyükbaşta 1980’li yıllarda holştein-montafon’u seçmişti!..
Yerli büyükbaş ırklara oranla holştein iki kat çiğ süt veriyor olsa da, yine yerli ırklara oranla 1.5 kat canlı ağırlık veriyor da ne oldu?
1993 yılında 1 yıl, 2010 yılında 3 yıl süre ile damızlık, kasaplık; holştein, montafon vb, yabancı menşeli koyun ithal edilmedi mi?

BUNUN  NERESİ VERİMLİLİK?
Holştein Türkiye’ye 1980’lerde sokulurken sıcaklık stresinden çiğ süt veriminin ancak yüzde 5 düşebildiği yabancı kaynakların iddiası bir ‘‘Bilimsel gerçek’’ olduğu ileri sürülüyordu. Holştein’in sıcak bölgelerde yetiştiriciliğinin yapıldığı bir yabancı ülke bulamazsınız. Türkiye’nin en çok çiğ süt üretiminin olduğu ile övünülen Ege Bölgemizde, keza Akdeniz, Güney Anadolu bölgemizde holştein’ler çiftçilerimize dayatıldı. Bu bölgelerde sıcaklık stresinden holştein ırkı haziran ayı geldiğinde mayısın sonunda günlük çiğ süt verimi 20-30 litre ise 10-15 litreye düşmektedir.  Holştein ırkının ülkemizde işletme de kalabilme süresi 5 yıl olup yerli büyük baş ırklarımızın ki ise 15 yıl idi?.. Neresi bunun verimlilik. Yerli ırk büyükbaş hayvanlarımızda doğum riski çok düşük iken holştein ve montafonda bu riskin yüksekliğinden hayvanlar kısırlık yüzünden işletme dışı kalmaktadır. Neresi bunun verimlilik?
Ülkemizde yerli büyükbaş  ırk hakim iken ve veteriner sağlık hizmetleri oldukça düşük olduğu o yıllarda çiftçilerimizin kapısı veteriner görmez iken şimdi çiftçilerimizin veterinerlerimiz mecburen stratejik ortağı oldular. Holştein ırkı canlı hayvan hastalıklarına dayanıksızdır. Neresi bunun verimlilik?
Gelinen bu aşamada hayvancılığımız kurtaracak stratejik düşünce ırk tercihi değil hayvancılığı yapanların ondan gelir elde edebilecek yapının oluşturulmasıdır.
Hayvancılıkta büyük işletmeler verimliliğin güçlü , küçük işletmeler zayıf yanı olarak görüldü.
2007 yılında büyükbaşta 3-4 sayıya sahip işletme sayısı 850 bin iken 2013 de bu sayı 500 binlere düşerken, sıfır faizli yeni kurulan işletmelerin büyüklüğü ile övünüldü!.. Bu mu verimlilik, bu mu stratejik düşünce, stratejik yönetme?

SERMAYEYE ALAN
Hayvancılıkta ahırlaştırılan büyük işletme demek; insan-canlı hayvan, çevre sağlığını hiçe saymak, canlı hayvanı doğal besinler ile küçük çiftçilerin değil büyük sermayenin yapabileceği alan haline getirmeye çalışmaktır.
Büyük sermaye de bu işe kendi sermayesi ile girmeye tenezzül etmedi. Acemi-yeni-sıfır faiz havucu ile girenler oldu ise de şimdilerde onların da çığlıklarını işitiyoruz.
Canlı hayvan üretimi büyük sermayenin değil çiftçinin işidir. Çiftçiyi terk ettirici politikalar yürütülüp sermayedarlar bu işe bulaştırıldığında birincil gıda üretimi endüstriyelleşir. Birincil gıda üretiminin endüstriyelleşmesi, ‘Canlı hayvan üretimi insan için değil endüstri için’ konseptine dönüşür. İşte ABD; hayvancılıkta küçük çiftçiyi bitirdiler, çevre sorunu, insan beslenmesine aykırı oboziter yapıda et üretiyorlar.

MİDEMİZ ÇÖPLÜK DEĞİL
Et üretiminde sorun salt verimlilik ise yeni icat SUNİ ET de yakında tüketicilere sunulacak.! Amaç insan midesinin ne olursa olsun dolması, doldurulması değil. Midelerimiz endüstrinin çöplüğü değildir.
Sermayedar canlı hayvanı merada, dağda, bayırda, kırda değil ahırda üretir. Oysaki canlı hayvanın yaşam-sağlık-eko sistem alanı mera, dağ, bayır, otlaklardır. Çiftçinin önünden; bu seçenekler ortadan kaldırılmış ise endüstriyel yem, yemi üreten mazot fiyatları ve üreticilerin sattığı çiğ süt fiyatları sürdürülebilir bir düzeyde olmalıdır.
Hayvancılığımızın geldiği şu kötü noktada küçükbaş hayvancılığımızı kurtaracak model yeni bir ırk tercihi değil küçükbaşı üreten çiftçilerimizin sattıkları koyunlardan para kazanacak politikaların üretilmesidir!
Varlığı yok eden hayvancılıktaki ırk seçiminin yeni eksikliği değil hayvancılığın politikalarındaki ırksızlıktır, renksizliktir.
Mazotu, yemi ucuza alan yabancı çiftçilerle pahalı alan yerli çiftçilerimin yarış ettirilme biçimi olan 2010-2013 yılları arasında yapılan ithalattır.
Ziraat Mühendisi, Veteriner Hekim gibi meslek insanlarımızın biraz da hayvancılığın politikalarına eğilmelerini dilerim..

ÖNCEKİ HABER

Türk-İş ve KESK AKP’ye yürüdü

SONRAKİ HABER

Eşi ve çocuğu tarafından bıçaklandı ama boşanamadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...