29 Aralık 2013 08:04

Halkların Rojava’dan geçen yolu

2013’e, BDP-DTK heyetinin İmralı’da Öcalan ile görüşmeye başlamasının heyecan yarattığı ve Kürt sorununun çözümüne dair umutların yeşerdiği koşullarda girmiştik. Ancak bir yıl sonra geriye dönüp baktığımızda umut ve beklentinin yerini giderek kaygı ve belirsizliğe bıraktığını görüyoruz.

Halkların Rojava’dan geçen yolu
Paylaş

Yusuf KARATAŞ

2013’e, BDP-DTK heyetinin İmralı’da Öcalan ile görüşmeye başlamasının heyecan yarattığı ve Kürt sorununun çözümüne dair umutların yeşerdiği koşullarda girmiştik. Ancak bir yıl sonra geriye dönüp baktığımızda umut ve beklentinin yerini giderek kaygı ve belirsizliğe bıraktığını görüyoruz. Çünkü Kürt hareketinin Öcalan’ın çağrısıyla çatışmasızlık süreci başlattığı Newroz’dan bugüne, devlet-AKP cephesinden sorunun çözümü yönünde atılmış hiçbir ciddi adım bulunmuyor. Öcalan’ın, Aralık ayı başlarında BDP’li Buldan ve HDP’li Önder’le yaptığı görüşmede kendisiyle yapılan görüşmelerin “korsan” olduğunu söyleyerek bu görüşmelerin yasal zemininin oluşturulmadığına dikkat çekmesi, bir yılda gelinen yeri göstermesi bakımından önemlidir. Bugün bırakalım yapılan görüşmeler sonucunda hangi adımların atılacağını, bu görüşmelerin sürüp sürmeyeceği bile belirsizdir. Bu konuda Kürt sorununun çözümüyle ilgili beklentilerin hiçbirine yanıt vermeyen  “demokratikleşme paketi”nin BDP tarafından eleştirilmesinden sonra Başbakan Erdoğan’ın “mesajlar bu dozda gidecek olursa görüşmenin ipleri kopar” demesi, durumu yeterince açıklamaktadır.
Peki, AKP’nin süreci tıkanma noktasına getirmesine, sürece dair kaygı ve belirsizliğin artmasına rağmen umut yok mu? Elbette bunca karanlığa rağmen bize tünelin ucundaki ışığı gösteren gelişmelerden de söz edebiliriz.

BÜTÜN HESAPLAR ROJAVA İÇİN

Öncelikle devlet-AKP, sorunun çözümü yönünde hiçbir ciddi atmasa da Bölge’deki ve ülke içindeki siyasal gelişmeler nedeniyle görüşme sürecinin öncesine dönebilme koşullarına sahip değildir. Öte yandan verdiği mesajlar, Öcalan’ın çatışmasızlığı sürdürmek ve süreci sonuna kadar götürmek istediği yönündedir. Bu durum başlı başına sorunun “demokratik siyaset” zemininde çözümünü kolaylaştırmaktadır.
İkincisi, son bir yılda Kürt sorunu ile ilgili bütün hesaplar Rojava’dan dönmüştür. Rojava, Suriye üzerinden sürdürülen bölgesel çatışma-kamplaşmanın seyri bakımından Kürtlerin belirleyici bir güç haline gelmesinin önünü açmıştır. Ne AKP Hükümeti’nin Katar, S. Arabistan ile birlikte destek verdiği ÖSO ve el Kaide çeteleri, ne de Barzani üzerinden yapılan girişimler Kürtlerin gerici güçlere karşı demokratik bir çizgide mücadelesine öncülük eden PYD’nin gücünü kırmaya yetmemiştir. Öte yandan Rojava devrimini boğmaya yönelik bütün siyasi-askeri girişimlerin PYD ve Kürt savunma gücü YPG tarafından boşa çıkartılması, Suriye’deki savaşa siyasi bir çözüm bulmak amacıyla Ocak ayında yapılacak olan Cenevre-2 öncesinde Kürtlerin başta Rusya olmak üzere uluslar arası güçler tarafından bağımsız bir siyasi güç olarak tanınmasının önünü de açmıştır.

ROJAVA HESAPLARINI İŞLEMEZ HALE GETİRDİ

Rojava, AKP Hükümeti’nin sadece Bölge politikasının değil, ülke içinde Kürt sorununun çözümü konusunda dayattığı politikaların da boşa çıkmasında belirleyici bir rol oynamıştır. Rojava’da Kürtlerin Öcalan’ı önder kabul eden bir siyasetin (PYD’nin) öncülüğünde kendi demokratik yönetimlerini oluşturmaları, AKP’nin Öcalan’a/Kürt hareketine kendi çözümünü dayatma olanaklarını önemli oranda ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle AKP Hükümeti, Öcalan’ın Rojava’daki süreçle ilgili rol oynayabileceğini söylemesinden ciddi rahatsızlık duymuş ve her fırsatta Rojava ile çözüm süreci arasında bir ilişki olmadığı yönünde açıklamalar yapmıştır. Ancak bütün bu söylemlere rağmen Rojava; Kürt sorununun çözümü bakımından anadil, anayasal eşitlik ve siyasi statü taleplerinin karşılanmadığı çözüm hesaplarını işlemez hale getirmiştir.
Bu dönemde yaşanan gelişmelerin Kürt hareketi içinde çözüm sürecinin AKP’siz olamayacağı yönündeki kaygı ve görüşlerin etkisini kaybetmesine yol açması, halkların-demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi bakımından umutları arttıran bir diğer gelişmedir. Özellikle Gezi olayları ile başlayan Haziran Direnişi sürecinde, Kürt hareketinin bu direnişe uzak durmasına yol açan bu eğilim, AKP Hükümetini sarsan son yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra da AKP’ye yakın basın-yayın organları üzerinden yeniden canlandırılmaya çalışılmaktadır. Oysa bu süreç; ne AKP’nin tek başına başlattığı, ne de kendi başına bitirebileceği bir süreçtir. Bunu görmek için bölgesel kamplaşmada Kürtlerin önemli bir güç haline gelmiş olmasına ve Rojava’da ortaya çıkan duruma bakmak; öte yandan da ‘açılım’ sürecinde ABD’nin rolünü hatırlatmak yeterlidir.

HALKIN KENDİ YOLUNDA İLERLEME GÜNÜ

Gelinen yerde egemen güçler arasında yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında kendini gösteren mücadele, Kürt hareketi ve demokrasi güçlerinin birliği üzerinden Kürt sorununun çözümü ve ülkenin demokratikleştirilmesi olanaklarını arttırmaktadır. Çünkü Rojava, demokrasi ve halk güçlerinin kendi demokratik-özgür geleceklerini kurmak için gerici güçler arasındaki kamplaşmaya mahkum olmadığının canlı bir örneği olarak önümüzde durmaktadır. Ve zaten Halkların Demokratik Kongresi/Partisi de mücadeleyi birleştirerek bu olanağı gerçeğe çevirmek için yola çıkmıştır. Bugün Erdoğan AKP’si ve Gülen Cemaati üzerinde somutlanan egemen sınıf ve güçler arasındaki çatışma, bu düzenin soyguna, sömürüye, demokrasi ve halk düşmanlığına dayanan gerçek yüzünü bir kez daha göstermiştir. Artık AKP’li ya da AKP’siz, müzakereli ya da müzakeresiz eşit haklara dayalı çözümün tek dayanağı ve garantisi halk güçlerinin mücadelesidir. Öyleyse şimdi Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin Bölge’de ve ülkede demokrasi ve barış içinde insanca yaşayabilecekleri bir gelecek için güçlerini birleştirerek kendi yollarında ilerleme günüdür. ı

ÖNCEKİ HABER

Özgürlüğün Rojava’daki adı...

SONRAKİ HABER

2014: Restorasyon mu?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...