29 Aralık 2013 07:56

Gazeteciliğin zor yılıydı 2013

Dünyada ve Türkiye’de 2012 yılından 2013 yılına taşınan bireylerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik saldırılar, tehditler, basın özgürlüklerini kısıtlamayı hedef alan devlet müdahaleleri, bağımsız gazeteciliğin sonu mu endişesini de beraberinde getirdi.

Gazeteciliğin zor yılıydı 2013
Paylaş

Turgay OLCAYTO*

Dünyada ve Türkiye’de 2012 yılından 2013 yılına taşınan bireylerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik saldırılar, tehditler, basın özgürlüklerini kısıtlamayı hedef alan devlet müdahaleleri, bağımsız gazeteciliğin sonu mu endişesini de beraberinde getirdi.
Ortadoğu, Arap ülkeleri ve Afrika’daki çatışma bölgelerinde görev yapan yerli yabancı muhabir, fotoğrafçı, kameramanlar için kâbus dolu günlerle geçmek bilmiyordu zaman. Haber akışını sağlayabilmek, insanlara savaşın çirkin yüzünü, onulmaz acılarını anlatabilmek için olağanüstü koşullarda özveri ile görev yapıyordu gazeteciler. Bazen yanı başlarındaki arkadaşlarının yaralanmasına, ölümüne tanık oluyorlar, bazen meslektaşlarının kayıp haberini duyurmanın derin üzüntüsünü yaşıyorlardı. Özetle Suriye iç savaşı gazetecilerin en yoğun biçimde zarar gördüğü, öldürüldüğü, yaralandığı, kaçırıldığı bir savaş olarak da medya tarihine geçmeye aday. Nitekim Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün (RSF) geçtiğimiz hafta yayınladığı son raporuna göre 2012 yılında dünya genelinde 71 gazeteci öldürüldü, 87 gazeteci kaçırıldı, 77 gazeteci de ülkesini terk etmek durumunda kaldı. Gazetecilerin öldürüldüğü ülkeler arasında Suriye iç savaşı ilk sırayı alıyor. Suriye’yi, Hindistan, Filipinler, Somali ve Pakistan izliyor. Kaçırılan 87 gazeteci arasında bir Türk gazeteci de var. Milliyet foto muhabiri deneyimli gazeteci Bünyamin Aygün. Uzun süredir Suriye’de kayıp olduğu bildirilen Başar Kadumi’den ise henüz bir haber alınamıyor.
Medya açısından dünya geneli böyle. Peki, Türkiye 2013’ü nasıl geçirdi? Siyaset-sermaye-medya sarmalından bu yıl da yakasını kurtaramadı gazetecilik. Bir yıl önceki kötü tabloyu, ufak tefek kıpırdayışları saymazsak, aynen sürdürdü. Holdinglere bağlı medya kuruluşlarının hemen tümü, haber gizleme, haberi görmezden gelme, haberlere, köşe yazılarına sansür uygulamakta adeta birbirleri ile yarıştı. Önceki yıllarda Uludere de (Roboski) kamuoyunu 12 saat gecikmeyle aydınlatma başarısını (!) gösteren ana akım medya, 2013 Gezi olaylarını 48 saat görmezden gelerek gazetecilik ve görsel yayıncılık alanında bir ilke imza attılar. Türkiye-Suriye ilişkileri de giderek dış politikadan çok basınımızın başını ağrıttı. İktidarın Suriye politikasını eleştiren köşe yazarları siyasi baskılarla işlerinden oldu. Yalnız Suriye sorunu değil elbet, baskılar karşısında medyada iktidara yönelik eleştirel haber, yazı, karikatür yayınlanamaz oldu. Meslekte işsizler ordusu büyüdü. Gazeteler tiraj kaybetse de kimin umurunda. Eskiden promosyon veren gazetelerin şimdilerde yayınladıkları şirketlerin kendisi promosyon. Gazetecilik artık sosyal medyada alternatif yapılanmanın kapılarını zorluyor. Sonuçta halkların doğru haber alabilme, bilgilenme haklarının başvuru kaynağı da sosyal medya olacak gibi görünüyor.  

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ÇERÇEVESİNDE MEDYA

Türkiye insanı uluslararası normlarda kabul görmüş ilkeleri, kavramları kendi yararına değiştirmekte–yontmakta son derece becerikli. Örneğin bizde uygulanan rejime ileri demokrasi diyebilmek için gerçekten cahil cesaretine sahip olmak lazım. Adaletin pür melal haline bakıp yine de hukukun üstünlüğüne inanıyorum diyebilir misiniz? Birbirinin tıpkıbasımı gibi çıkan, iktidara yakın olma çabası ile sık sık manşet aynılıkları ile komik duruma düşen gazetelerin var olduğu ortamda gazete haberleri inandırıcı diyebilir misiniz? Peki Başbakana her hangi bir icraatı konusunda sorgulayıcı soru yönelten gazetecinin akreditasyonu ve Başbakanlığa giriş kartı iptal edilen bir ülkede basın özgür diyebilir misiniz?
Merkezi New York’ta bulunan Gazetecileri Koruma Komitesinin (CPJ) 18 Aralık 2013 raporunda, cezaevlerinde en çok gazeteci bulunduran ülkeler arasında bu yıl birinciliği Türkiye’nin aldığı vurgulanıyor. İlk kez İran ve Çin’i geçip birincilik ipini göğüslemişiz. Verilere göre Dünyada hapis gazetecilerin yarısından çoğu bu üç ülkede bulunuyor.
Anayasa Mahkemesinin geç de olsa aldığı uzun tutuklukla ilgili kararı üzerine yerel mahkeme İstanbul’da meslektaşımız ve seçilmiş milletvekili Mustafa Balbay’ı tahliye etti. Bir umut ışığı doğdu dedik. Ardından bir yerel mahkeme Gezi olaylarında haklarında dava açılan 23 genç insanı beraat ettirdi. Umudumuz daha da arttı. Bir an unutuyoruz Osmanlıların çocukları olduğumuzu. Bizde işler hep bir adım ileri iki adım geri işler. Diyarbakır’da tutuklu, seçilmiş milletvekilleri Anayasa mahkemesi kararı ortadayken tahliye edilmediler. Gelin de çıkın işin içinden.
Avrupa, Amerika bizi çekemiyor diyor bazı dostlar. Basın Özgürlüğünde bizi alt sıralarda Uganda, Zambiya gibi ülkelerle nasıl bir tutarlar sorusunu yöneltiyorlar. Böylesine teknolojisi gelişmiş, rengarenk gazeteleri, dergileri olan, yüzlerce televizyonu binlerce radyo istasyonu bulunan Türkiye için bu yapılır mı? Kasıtlı bir tutum. Ah şu dış mihraklar. Ben de dostuma diyorum ki Basın Özgürlüğü demek halkın doğru haber alabilme, bilgilenme, gerçekleri öğrenme hakkıdır. Ölçüt bu olunca ülke halkının gerçekleri öğrenebildiğini, doğru haber alabildiğini düşünebiliyor musun? Uludure (Roboskiyi) düşün, Geziyi düşün, Hatay’da yaşananları düşün. Şeffaf bir toplum oluşturmaya yönelik en ufak bir çaba var mı iktidarda?

2014 EŞİĞİNDE MEDYA

Aralık ayına yine gazetelerden, televizyonlardan işten çıkarılan meslektaşların sorunları ile girdik. El değiştiren TV 8, ATV, Sabah gibi işletmelerde işten çıkarmalar var. Bu arada AKP-Cemaat kapışması başladı. TRT’de Cemaatçi oldukları iddiasıyla görevden almalar yoğunlaştı. Anlaşılan dershaneler bahane. Mesele daha derinde derken yolsuzluk olayları patladı. Gördük ki Yandaş-Candaş medya ayrılığı elle tutulacak kadar somut. Yine haber karartmalar, yanlı haber ve yorumlar, kurtulamadığımız nefret dili, gazeteleri ve televizyonları kaplamış durumda. Bir bakanı, nasıl olsa iktidardan yana konuşacağını düşünerek, yayına bağlayan NTV’nin düştüğü tirajı komik hali düşünün. Kendi yayınladığı programına sansür koymaya kalktı. Tuhaf işler nerden baksanız. Düşünceyi ifade özgürlüğünü yazar, çizerden başka kimsenin umursadığı yok. Oto sansür gazetecinin elini kolunu bağlamış. Direktifle gazete patronu olan iş adamları hiç anlamadıkları bu medya alanına en az zararla nasıl kapatırım diye düşünerek giriyorlar. Sahada çalışan muhabirler, kameramanlar, foto muhabirlerinin özlük hakları, sosyal güvenceleri kimsenin umuru değil. Meslekte ücret dengesizliği almış başını gidiyor. Gazeteci örgütlerini özellikle de TGS’yi bölme çabaları iktidar destekli sürüyor. Gazeteci örgütlerinin bir bölümü siyasete sıvanmış, bağımsız gazetecilik ve özgür haber için mücadele vereceklerine birbirlerinin boğazını sıkıp, birbirlerini ihbar etmekle meşguller.
2014 eşiğinde gazetecilik için karamsar bir tablo. Ceza ve Terörle Mücadele Kanunlarında iyileştirmeler gerçekleşemediği için gazeteciler cezaevlerinde çile dolduruyor. Ama bu sizleri bizleri ürkütmesin. Alternatif ajansları, gazeteleri, internet portalları, blogları ile yepyeni bir gazeteci kuşağı terü taze geliyor. Bakmayın sayılarının azlığına. Onlar tüm medyayı sallayacaklar. Tüm zorlukları şimdiye dek aştık yine aşacağız. Geziden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yeter ki meslek etiğini özümsemiş, nesnel haberciliğin peşinde koşmanın heyecanını yitirmemiş, örgütlü olmaktan çekinmeyen, donanımlı genç gazeteciler birlik olmanın değerini fark etsinler. Dürüstçe yapıldığında bu mesleğin ne denli onurlu ve keyifli bir meslek olduğunun ayırtına da varacaklar.

Evet, dostlar yeni yıl özgür, bağımsız ve bağlantısız gazeteciliğin yılı olsun ve hep birlikte koşullar ne olursa olsun şunu söyleyelim: İnadına Gazetecilik. ı

* TGC Başkanı

ÖNCEKİ HABER

İrade, ifade ve vicdan vesayetleri

SONRAKİ HABER

21. yüzyıl kadınların ve halkların öncülüğünde özgürlük yüzyılı olacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...