29 Aralık 2013 07:43

Bilim özgürlüğü

“Özgürlük zorunluluğun kavranmasıdır” der Engels. Ama yalnızca bu kadarla kalmaz; onu, doğa yasalarının koyduğu zorunluluğun kavranılmasından öte bir şey olmayan o yasaların bilgisinin edinilmesiyle kazanılacağı düşlenen bağımsızlıktan ibaret görmez.

Bilim özgürlüğü
Paylaş

Kenan ATEŞ*

“Özgürlük zorunluluğun kavranmasıdır” der Engels. Ama yalnızca bu kadarla kalmaz; onu, doğa yasalarının koyduğu zorunluluğun kavranılmasından öte bir şey olmayan o yasaların bilgisinin edinilmesiyle kazanılacağı düşlenen bağımsızlıktan ibaret görmez. Daha ötesi, özgürlüğü, bu yasaların -ki bu yasalar da hem dış doğa yasaları hem de insanın maddi ve manevi varlığını yöneten yasalardır- bilinmesinde ve bu yolla ortaya konulan bilginin belirli erekler için yöntemli bir biçimde kullanılmasında görür. Yani insan, kafasına estiği gibi davranmakla özgür olmaz; aksine doğa yasalarının bilgisini edinerek, o yasaların kendisini sınırladığı zorunlu engelleri bilinçli bir biçimde ortadan kaldırmakla özgür olur. Kısacası, özgürlük, insanın gece yarısı istediği zaman sokağa çıkıp istediği gibi davranabilmesinde değil, kışın eksi 24 derecede soğuktan çaresizce titrerken bilgisine ulaşıp ateşi bularak soğuktan korunmasında; kuşlar gibi uçamayan insanın uçak yapıp binlerce kilometre uçabilmesinde; denizaltı yaparak ya da tüp takarak denizin derinlerinde dolaşabilmesindedir; yani bu anlamda doğayı yenmesindedir. Bu yüzden de özgürlük, kendimiz ve dış doğa üzerinde, doğal zorunlulukların bilgisi üzerine kurulu egemenliğe dayanır.

Görülüyor ki, özgürlüğün edinilmesinde temel taş doğanın zorunluluklarının bilince çıkarılması, o yasaların bilgisinin edinilmesidir. Bu bilgiyi de insana ancak bilim verebilir. Çünkü doğanın yasalarının bilinmesi çabası bilimin ta kendisidir. İnsan ancak bilimsel bilgi edinerek o yasaların bilgisine ulaşabilir. Bu bağlamda, özgürlüğün edinilmesinde bilimin etkisi dolaylı değil doğrudandır. Ama bu bilgiyi üretebilmesi için bilimin kendisinin (ve bilim yapan bilim insanının) de özgür olması gerekir. Özgür olmayan bilim kadük kalmıştır, bir şey üretemez. İlk bulduğu fırsatta oradan kaçar. Tarih bunun örnekleriyle doludur.

Bilim özgürlüğü sanıldığının aksine sadece araştırma yapan bilim insanının rahat bırakılması, üzerinde baskı hissetmemesi durumu değildir. Bu özgürlük aynı zamanda, bilim yapabilme özgürlüğüdür; araştırmacının araştırma yapabilecek koşulları bulabilmesi ve araştırması sonucunda ürettiği bilgiyi rahatça açıklayabilmesi, yayabilmesi özgürlüğüdür. Bilgi üretecek ve ürettiklerini açıklayacak koşulları bulamayan bilim istediği kadar rahat bırakılsın, istediği kadar üzerinde bir baskı olmasın yine özgür değildir. Üretemez çünkü. Böyle olunca bilim özgürlüğünün üç olmazsa olmazı kendiliğinden ortaya çıkar. Bunlar: (1) Araştırma özgürlüğü; (2) Bilimsel üretim özgürlüğü; (3) Bilimsel bilgiyi yayma özgürlüğüdür.

ARAŞTIRMA ÖZGÜRLÜĞÜ

Bilim denilen şey araştırma yapmaktır, bir sorunun peşine takılıp gitmektir. İstediği konuda araştırma yapamayan; kafasına takılan sorunun peşine düşemeyen, o sorularının yanıtını bulmak için yola çıkamayan araştırmacı özgür olabilir mi? Çünkü bilim özgürlüğünün kıstaslarından başta geleni özgürce araştırma yapabilme, araştırma konusu ve sorusunu özgürce kendisinin belirlemesidir. Bu hak ve olanakların olmadığı bir yerde bilim özgürlüğünden söz edilemez. Oysa ülkemizde belli konularda, özellikle de Kürt ve Ermeni sorunu konularında araştırma yapmak neredeyse olanaksızdır. İsmail Beşikçi’nin, Müge Tuzcuoğlu’nun başına gelenler ortadadır. Doğa bilimlerinde de durum farklı değildir. Örneğin biyoloji veya sağlık bilimlerinde bu kadar açıktan olmayan dolaylı bir kısıtlama gözlenir.

Doğa bilimlerinde araştırma yapmak büyük bütçeler, belli miktarda maddi destekler gerektirir. Bu destekler olmadan araştırma yapılamaz. Belirtilen destekleri TUBİTAK gibi kurumlar aracılığıyla devlet, Avrupa Birliği fonları; Üniversitelerin BAP denilen Bilimsel Araştırma Programları ve yurt dışında çok uluslu kimi büyük ilaç tekelleri verirler. Ülkemizde sadece TUBİTAK ve BAP’lardan destek sağlanır. AB ve ilaç tekellerinden destek almak neredeyse olanaksızdır. Bu destekleri veren kurum ve kuruluşlar, çoğu kere sadece belli konularda yapılacak araştırmalara para verirler. Hangi konularda para verileceği aylar öncesinden “çağrı” denilen konu başlıklarıyla ilan edilir. Araştırmacının araştırma konusunu o konu başlıklarından birine uydurmaktan başka yolu yoktur. Araştırmacı böylece, belli konularda araştırma yapmaya ince yollardan zorlanmış olur. Hiçbir yerde devlet, al şu parayı istediğin konuyu araştır, ya da istediğin araştırmayı yap, faturanı gönder demez. Hele bizde hiç demez.

BİLİMSEL ÜRETİM ÖZGÜRLÜĞÜ

Bilim özgürlüğü aynı zamanda bir araştırma kurumu ve ortamında çalışabilme, araştırma için gerekli koşul ve araç gereçlere sahip olma hakkı ve özgürlüğüdür. Araştırmacı olarak iş bulamayan, bir işi, kadrosu olmayan işsiz bir bilim insanı nasıl bilim yapabilir? Bilim insanı olmanın öğrenildiği doktora eğitimini yapmakta olan, bağımsız araştırmacı yetki ve diplomasını alacak pek çok araştırma görevlisi yarın ne olacağını bilemez durumda. 2013 yılı, araştırma görevlisi ve asistanların kadro talepli eylemleriyle dolu geçti.
Kaldı ki, iş bulmak da yetmez. Laboratuvarı, bir bench’i (üzerinde deney yapılan laboratuar tezgahı), deneyleri için araç gereçleri, deneyinde kullanacağı sarf malzemeleri, enzimleri, solüsyonları, kimyasal maddeleri, tüpü, şişesi, hatta bir bilgisayarı bile olmayan, kendisine bu temel malzemeler sağlanmayan bir bilim insanı araştırma yapabilir mi? Araştırma yapamayan, araştırma olanaklarını bulamayan bir bilim insanı özgür olabilir mi? Ülkemizin üniversiteleri olanak bulamadığından boş oturan araştırmacılarla doludur. Bir oda, bir bilgisayar bile verilmez araştırmacıya çoğu kere. Sadece proje yaz, TUBİTAK’tan, AB’den, şuradan buradan para bul denilir. Oralardan para almak da, aslanın ağzından yiyeceğini almaktan kolay değildir.

BİLİMSEL BİLGİYİ YAYMA ÖZGÜRLÜĞÜ

Bilimde sadece araştırma yapıp bilgi üretmek yetmez. Bilim insanı ürettiği bilimsel bilgiyi açıklamak, yaymak, bulduklarını başkalarına öğretmek ve anlatmak zorundadır. Bu da günümüzde, üretimini bilimsel dergilerde yayınlamakla, yanı yayın yapmakla ve bilimsel toplantı, sempozyum, konferans ve kongrelere katılmakla olur. Yayını yapılmamış bir bilgiyi bilim dünyası bilgi kabul etmez. Çünkü açıklanmamış, sadece araştırmacının kendi kafasında ya da çekmecesinde duran bilgi bir işe yaramaz. Bilimsel bilginin üretimi süreci kesintiye uğramış, sonlanmamış olur zira. Bu yüzden bilimsel üretimini yayınlama ve bilimsel toplantılarda açıklama olanaklarını bulamayan bir bilim insanı hala özgür değildir.
Ülkemizdeki bir araştırmacının bu bakımdan da eli kolu çoğu kere bağladır. Her şeyden önce iyi İngilizce bilmesi gerekir. Çünkü bilimsel üretimini İngilizce yayınlamak zorundadır. Türkçe bilimsel dergiler neredeyse hiç yoktur. Olanlar da, okuyucusu adeta hiç olmayan, kalitesiz, bilim dünyasının dikkate almadığı dergilerdir.
Ülkemiz, bilim özgürlüğünün bu üç olmazsa olması açısından da önceki yıllarda olduğu gibi 2013’te de sınıfta kalmıştır. Özgürlüğün sağlanmasının temel taşlarından olan bilimin kendisinin özgür olmadığı bir yerde genel olarak özgürlükten söz edilebilir mi? ı

* Yard. Doç. Dr.

ÖNCEKİ HABER

Üniversiteler hâlâ akademik özgürlüğe muhtaç

SONRAKİ HABER

Ey büyücü hürriyet!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...