29 Aralık 2013 06:00

Roboskili anneler: İki yıldır biz de yaşamıyoruz

Roboskî’ye bombaların yağdığı 28 Aralık 2011’de sadece 34 kişi ölmedi. Dosyamızın ikinci gününde Roboskî’nin acılı anne ve eşlerine kulak veriyoruz.

Roboskili anneler: İki yıldır biz de yaşamıyoruz
Paylaş

DOSYA: KAPANMAYAN YARA ROBOSKÎ

HAZIRLAYANLAR: CUMHUR DAŞ, ROJHAT YEŞİLÇINAR


Roboskî’ye bombaların yağdığı 28 Aralık 2011’de sadece 34 kişi ölmedi. O gün geride kalanların üstüne unutulmayacak, dinmeyecek bir acı çöktü, umutlar, hayaller ve gelecekler de katledildi. Anneler, babalar, ağabeyler, ablalar, kardeşler, eşler… Bu yükü nasıl taşıyabiliyorlar? Bu acıya nasıl dayanılır? Bu düşüncelerle bize eşlik eden Hüseyin Encü ile birlikte yürüyoruz Roboskî’de. Yolda okuldan çıkan ilkokul öğrencileriyle karşılaşıyoruz. Kimi gülerek, kimi büyük bir ciddiyetle poz veriyor objektifimize. “Bir uçak ya da helikopter sesi duyulsa çocuklar uykularından korkarak uyanıyor” diyor Hüseyin.

ÖLENLERİN HER BİRİ CİĞERİMİZDEN KOPTU

Gittiğimiz evde bizi katliamda ölen Hüsnü, Savaş, Erkan, Bilal ve Mahsun Encü’nün aileleri karşılıyor. Selamlaşmanın ardından Vahit Encü başlıyor konuşmaya. Vahit, katliamda 27 yaşındaki ağabeyi Hüsnü’yü, 15 yaşındaki kardeşi Savaş’ı ve 13 yaşındaki yeğeni Erkan’ı yitirmiş. Ölen 34 kişinin fotoğraflarının yer aldığı tablo asılı bu evde de. Fotoğrafları göstererek, “Hepsi bizim ciğerimizden koptu” diyor. İki yıldır ailelerin bir birine tutunarak ayakta kaldığını anlatan Vahit, “Ama hayat bizim için çok değişti. İki yıldır hep onların anılarıyla yaşıyoruz. Nereye gitsek nereye baksak onlar aklımıza geliyor. Eskiden düğünler vardı. Ama artık bir eğlence de yapılmıyor. Bir yerde 4-5 kişi toplansak onlardan bahsediyoruz” diyor. Köyde sürekli baskı altında olduklarını söylüyor Vahit. “Askerler tarafından halen tehdit ediliyoruz. ‘Mezarlığa gitmeyin, eylem yapmayın’ deniyor. Biz adalet isterken devamlı bizi eziyorlar. Olay ilk olduğu zaman faillerin hemen bulunacağını düşünüyorduk. Ama şimdi ne adalet ne mahkeme var. Dosya askeri yargıya gittikten sonra da iyice umudumuzu kestik” diyor.

GECE GÜNDÜZ AĞLIYORUZ

16 yaşındaki Bilal Encü’nün annesi Halime Encü ise “İki yıldır sanki yaşamıyoruz” diyor. Hâlâ yas içinde olduklarını söyleyen Halime Encü, “Bilal, sınıra babasıyla gidip geliyordu. Babası gözlerinden hastalandıktan sonra tek gidiyordu. Evin yükünü taşıyordu. Okuyup, babasını tedavi ettirmek istiyordu. O günden sonra hayatımız karardı. Gece gündüz ağlıyoruz. Çocuklarımızı öldürenlerin nasıl para çaldıklarını şimdi görüyoruz. Bize kendi kirli paralarını vermek istediler. Biz yoksuluz, ama onların tazminatlarını da kabul etmiyoruz. Failleri istiyoruz” diyor.

FORMASINI GİYEMEDEN ÖLDÜ...

Hüsnü Encü’nün annesi Halime Encü ile konuşuyoruz. Halime teyze elinde katliamda öldürülen diğer oğlu Savaş ve torunu Erkan’ın top oynarken giydikleri formaları göstererek, “Top oynamayı çok seviyorlardı. Kendilerine forma yaptırdılar. Ama iki ay sonra bu olay yaşandı.  Hayallerini gerçekleştiremediler” diyor. Adalet istediklerini söyleyen Halime Teyze, “Biz hep mücadele vereceğiz. Onların bir suçu yoktu. Çocuklarımızı paramparça ettiler. Her bir cesetten birkaç parça kaldı” diyor.  

Katliamda öldürülen 16 yaşındaki Mahsun Encü ise formasını hiç giyememiş. Mahsun’un annesi Reyhan Encü elindeki formayı göstererek, “Top oynamayı çok seviyordu. Forma siparişi vermişti, Mahsun şehit olduktan sonra geldi form. Giyemeden öldü” diyor. İki yıldır hep ağladıklarını söyleyen Reyhan Encü, “ Buna zor dayanıyoruz. Aileler ancak bir birinden teselli buluyor. Herkesin büyük acısı var. Benim oğlum çok efendi bir çocuktu. Arkadaşları çok seviyordu. Şoförlüğe heves ediyordu. Sınıra gittiği günün ertesi kız kardeşini doktora götürecektik” diyor.


OĞLUM BABA DİYECEK YAŞA GELDİ AMA...

Vahit’le sohbetimizi bitirdikten sonra odaya kucağında ki çocukla bir kadın giriyor. “Ağabey’im Hüsnü’nün eşi Semire ve çocukları Barış Hüsnü” diyor Vahit. Roboskî’de yeni doğan bir çok çocuğa katliamda hayatını kaybedenlerin isimleri verilmiş. Kucağında Barış Hüsnü olan Semire Encü ile konuşuyoruz. Semire’nin hikayesini bizim anlatmamız pek kolay değil. Sözü Semire’ye bırakalım; “Hüsnü ile 9 yıllık evliliğimizde çocuğumuz olmamıştı. Toprak bir evde yaşıyorduk. Maddi sıkıntılar yüzünden eşim sınıra gidip geliyordu. Bazen iyi bazen kötü günlerimiz oluyordu. Bir çocuğumuz olmasını çok istiyorduk. Ben Adana’da tedaviye gidip geliyordum. Çok para gidiyordu. En son kontrole katliamdan 14 gün önce gittik. Doktor 40 günlük hamile olduğumu söyledi. Eşim çok mutlu oldu. Herkese çocuğumuz olacağını sevinerek söylüyordu. Ama çocuğunu göremeden öldürdüler onu. Katliamdan 7 ay sonra çocuğumuz doğdu. Bir oğlum olacağını ve ona babasının adını vereceğim hiç aklıma gelmezdi. Roboski’ye barış getirsin diye nüfus cüzdanına Barış Hüsnü diye yazdırdım. Oğlumun 2 yaşına girmesine az kaldı. Artık baba diyecek yaşa geldi. Gözleri babasını arıyor, fotoğraflarını öpüyor. Hem benim için hem oğlum için çok büyük bir acı. Buna dayanmak çok zor. Psikolojimiz darmadağın. Geceleri uyuyamıyoruz. Oğlum sürekli hasta oluyor. Geceleri sürekli ağlıyor. Bende onunla ağlıyorum, kahroluyorum. Bir gelecek kuramıyoruz. Şimdi tek isteğim faillerin açığa çıkması, hesap vermeleridir. Oğlumu babasız büyütüyorum. Bu katliamı yapanlar hesap versin. Oğlumu babasız bırakmaya hakları yoktu.”

YARIN: ‘Kaçak’ dedikleri ekmek kapımız

ÖNCEKİ HABER

Polis, \'hırsız var\' diyenlere Tuzluçayır\'da da saldırdı

SONRAKİ HABER

Fatma Şahin önce bu belgeleri açıklamalı!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...