27 Aralık 2013 07:17

Unutursak kalbimiz kurusun

Bundan 2 yıl önce, soğuk bir Aralık gününde, Türkiye tarihinin en büyük katliamlarından birine uyandık... Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı sınır köyü Roboskî’de TSK’ye ait savaş uçaklarının gece yarısı yağdırdığı bombalar, çoğu çocuk 34 köylünün bedenlerini parçaladı.

Unutursak kalbimiz kurusun
Paylaş

Erdal İMREK
İstanbul


Bundan 2 yıl önce soğuk bir Aralık gününde, Türkiye tarihinin en büyük katliamlarından birine uyandık... Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı sınır köyü Roboskî’de TSK’ye ait savaş uçaklarının gece yarısı yağdırdığı bombalar, çoğu çocuk 34 köylünün bedenlerini parçaladı.

28 Aralık 2011’de gerçekleşen katliamın ardından uzun süre sessiz kalan bir çok gazete ve televizyon daha sonra ölenlerin ‘kaçakçı’ olduğuna özel bir vurgu yaparak katliamı meşrulaştırma çabasına girişti. Hükümet yetkilileri, 34 köylünün ölümü hak ettiğini ima eden açıklamalar yaptı. Aradan geçen 2 yılda, katliamın sorumlularından teki bile gözaltına alınmadı, yargı önüne çıkarılmadı. Katliamı protesto eden onlarca kişi ve Uludere kaymakamını tartaklayan Roboskîliler tutuklandı. Adalet isteyen ailelere soruşturmalar açıldı. Meclis’te katliamı araştırmak üzere kurulan ve çoğunluğu AKP’li vekillerden oluşan komisyonun hazırladığı raporla katliamın üzeri örtülmek istendi. Soruşturmaya gizlilik kararı kondu, dosya Askeri Mahkemeye gönderildi. Hafızalara kazınan yanyana dizilmiş 34 ceset, katırlarla taşınan ölüler, katliamın arkasında duran bir hükümet... Adalet arayışlıyla geçen iki 2 yıl... Yarın katliamın 2. yıl dönümü. Roboskî’de ve Türkiye’nin dört bir yanında bir kez daha adalet talebi haykırılacak. Unutursak, kalbimiz kurusun denecek...

ÇOĞU ÇOCUK 34 ÖLÜ
28 Aralık 2011’de Roboskî köyünde saat 21.20’de Federal Kürdistan Bölgesi’ne geçerek sigara ve mazot getiren çoğu çocuk 34 Kürt, dönüş yolundayken Diyarbakır’dan kalkan F-16 savaş uçakları tarafından bombalandı. İlk bilgilere göre 20’ye yakın ölü vardı. Gazete ve televizyonlar sessizdi. Köyden gelen bilgilere göre, Servet Encü isimli köylü bombardımandan kurtulmuş ve köye ulaşarak olan biteni anlatmıştı; “Jetler bizi bombaladı. Herkes parçalandı.” Sabah saatlerinde olay yerine ilk gidenler köylüler oldu. Saatlerce katliam bölgesine ne bir ambulans yollandı ne de her hangi bir yetkili. Ölenlerin sayısının 20 değil, 34 olduğu anlaşıldı. Kırmızıya boyanmış karlar arasında 19’u çocuk 34 köylünün parçalanmış bedenlerini aileler topladı. Çocuklarının, eşlerinin, kardeşlerinin cesetlerini kollarını, katırlara yüklediler. Devlet hâlâ yoktu...

MEDYA SUS PUS!
‘Türk basını’ sessizliğe gömülmüştü. 29 Aralık’ta öğleden sonra yani katliamın ortaya çıkmasından 1 gün sonra bazı haber sitelerinde savaş uçaklarının bombardımanı ‘iddia’ olarak veriliyordu. Yaratılmak istenen ilk algı, öldürülenlerin PKK’li olduğu yönündeydi. Türkiye gazetecilik tarihine kara bir leke daha ekleniyordu.

HÜKÜMET KATİLLERE TEK SÖZ ETMEDİ
Katliamın üzerinden bir gün geçmiş, hükümet yetkilileri açıklama yapmamıştı. Nihayet ilk açıklama AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’ten geldi.  Çelik, “Hayatını kaybedenlerin orada neden bulunduklarının açığa çıkması gerektiğinden, operasyon kazasından’ söz ediyordu. Katliamı meşrulaştırmak için PKK’lilerin yaptığı karakol baskınlarını hatırlatıp, “Oralarda da silahlar katırlarla taşınmıştı” diyordu. Başbakan Erdoğan da bu argümanı ağzından düşürmedi.

AİLELERİN YÜZÜNE BAKAMADILAR
Katliamdan 5 gün sonra Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Bakanlar Cevdet Yılmaz, Mehdi Eker köye gitti. Ancak yetkililer katliamda öldürülenler için kurulan taziye çadırı yerine ölenler arasında yakın akrabası olmayan ve tepki görmeyeceklerinden emin oldukları bir evi ziyaret eti. Gazete ve televizyonlar bu kez tam kadro yayındaydı. Haberlere göre ‘hükümet yetkilileri köylülerin acısını paylaşmıştı.’
Olayın hemen ardından durum buydu... Yarın tam iki yıl olacak. Hükümet cenahında değişen bir şey yok. Ailelerin adalet arayışı ve mücadelesi ise sürüyor...


AKP’Lİ ÜYELERİN İNİSİYATİFİNDEKİ KOMİSYON; ‘OLAYDA KASIT YOK’ DEDİ
Katliamın ardından kamuoyu baskısının ardı arkası kesilmeyince Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde Uludere Alt Komisyonu kuruldu. Komisyon çalışmaları boyunca BDP’li ve CHP’li üyeler, AKP’li üyelerin olayın üzerini örtmeye ve hükümetin sorumluluğunu karartmaya çalıştığı yönünde eleştiriler yaptı. Raporun açıklanması aylarca ertelendi. Nihayet 2013 Martında BDP ve CHP’lilerin itirazlarına rağmen AKP’li üyelerin hazırladığı rapor açıklandı. Hükümetin ve TSK’nın ‘aklandığı’ 84 sayfalık raporda, “Tüm Türkiye’yi derinden üzen bu olayla ilgili araştırma ve incelemelerde; olayın kasten yapıldığına yönelik herhangi bir delil elde edilemediği görüş ve kanaatine varılmıştır” denildi.


ERDOĞAN KATLİAMIN ARKASINDA DURDU
Başbakan Erdoğan katliama ilişkin ilk açıklamasında, “Bu ana kadar da benim edindiğim bilgiler bu tür kaçakçılıkları 3-5 kişilik, bilemedin 10 kişilik gruplar yapar. Katırlar fazla olur. Burada 40 kişilik bir grubun olması Gediktepe ve Hantepede’ki alınan talihsiz neticelerde de silahlar bu tür hayvanlarla taşınmıştı bunu akıllara getiriyor. O zaman ‘Niçin müdahale edilmedi’ diye herkes bunu eleştirmişti” diyordu. Erdoğan gerekli incelemeleri yapacaklarını söylüyordu, yüzünde donuk bir ifadeyle. Başbakan’ın bundan sonraki açıklamaları da bu minvalde oldu. Başbakan konuya ne zaman değindiyse, katliamın sorumlularının açığa çıkarılması için mücadele edenlere yüklendi. Aynı Erdoğan, Roboskî olayına ilişkin “Medyaya rağmen Genelkurmay’a teşekkür ediyorum” dedi. Olayı ‘katliam’ şeklinde veren gazete ve televizyonları hedef alan Erdoğan, katliamı meşru gören demeçler verdi. “Terörle mücadele kararlılıkla sürecek” dedi. Erdoğan, NTV’de katıldığı bir programda ise “Burada 34 kişi deyip bunların sivil olduğuna karar vermek için yargı kararlarını beklemek lazım. Bunlar hep sivil olarak gösteriliyor. Netice çıkmadan kalkıyorlar bize özür dileyeceksin diyorlar” dedi. Erdoğan kednisinden beklenen ‘özürü’ ise hiç dilemedi. Bir kez olsun TSK’yı suçlamadı. Roboskîli köylüler Başbakan’ın konuşmalarına ilişkin yaptıkları açıklamalarda, “Her ağzını açtığında ciğerimize bir kez daha ateş düşüyor” demişlerdi. 


İ. NAİM ŞAHİN: ÖZÜR DİLENECEK BİR ŞEY YOK
Bu günlerde AKP’den istifa etmesiyle gündeme gelen dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, 23 Mayıs’ta  bir televizyon programında 34 sivil yurttaşın yaşamını yitirdiği bombardımanın emrini görüntüleri izleyen komutanın verdiğini söyledi. Roboskî konusunda özür dilenecek bir şey olmadığını söyleyen Şahin, “O gençlerimiz orada olmamalıydı. Kaçakçılık emrini bizzat BDP veriyor” şeklinde akla ziyan açıklamalar yapmıştı. Köylülerin kaçakçılık yaparken vurulduklarını ve sağ yakalanmış olmaları durumunda da kaçakçılıktan yargılanacaklarını söyleyen Şahin’in “Kaçakçılık olayı gölgede kaldı. O bölge KCK’nın kontrolünde bir bölgedir. Bölücü terör örgütünün sıktığı kurşun, giydiği giysi, ayakkabı parayla alınıyor. Bu gençler figüranlardır. Filmin baş aktörleri vardır” şeklindeki sözleri büyük tepki çekmişti.


ÇOCUKLARI KATLEDİLEN ANNELER, ASKERLERİN YARDIMINA KOŞTU
21 Ağustos’ta yaşanan bir olay Roboskî’yi yeninden gündeme getirdi. Gülyazı Karakolu’ndan Uludere’ye giden askerleri taşıyan aracın şarampole yuvarlanmasının hemen ardından olay yerine ilk gidenler katliamda yaşamını yitirenlerin aileleri oldu. Roboskîliler, hurdaya dönen aracın içindeki askerleri çıkardı. Yaralı askerleri hastaneye taşıdı. Katliamda evlatlarını yitiren annelerin yaralı askerlerin başlarını dizlerine koyup teselli etmeye çalıştıkları görüntüler hafızalara kazındı.


PARAYLA KAPATMAYA ÇALIŞTILAR
Bakanlar Kurulu, yaşamını yitirenlerin ailelerine tazminat verme kararı aldı. Ailelere 123’er bin lira verileceği açıklandı.Bir çok gazete ve televizyon ailelerin tazminatları aldığı şeklinde haberler yaptı. Başbakan Erdoğan, tazminat ödeyecek olmakla övündü. “Bu para vatandaşlarımızın analarının ak sütü gibi helaldir” dedi. Ailelerin tepkisi “Biz kan parası değil, katillerin hesap vermesini istiyoruz” diyerek parayı reddetti. AKP’li bakanlar, “PKK aileleri tazminatları almamaları konusunda tehdit ediyor” şeklinde akla ziyan açıklamalar yaptı. Ailler iddiayı yalanladı.


KOMUTANA MADALYA!
RoboskÎ katliamındaki sorumluluğuyla gündeme gelen Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet Erten’e 7 Aralık 2012’de başarı madalyası verildi. Kamuoyu tepkisi nedeniyle bir açıklama yapan Genelkurmay Başkanlığı, madalyanın verilmesinin ‘rutin’ bir işlem olduğunu savundu.


‘YİNE ÖLDÜRÜRÜM’
Roboskîli korucular, Gülyazı Tugay Komutanı Abdullah Paşa ile yaptıkları toplantıda kendilerinin tehdit etiğini açıkladılar. Korucular, Paşa’nın kendilerine “Bunu unutun. Kazaydı. Devlet kaza yaptı. Kapatın. Diyelim ki ben yaptım, ne olcak? Siz devlete karşı ne yapabilirsiniz ki? Ben öldürdüm, Burada yaşayan her kim kaçakçılık yaparsa gerekirse bir daha öldürürüm. 50 lira için kaçakçılık yapıyordunuz, bakın devlet sizlere 120 bin TL veriyor almıyorsunuz” dediğini aktardılar.


DOSYA ASKERİ MAHKEMEDE
Katliam soruşturmasında bir arpa boyu yol alınamazken, gizlilik kararı konan dosya Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’ndan Adalet Bakanlığı tarafından alınarak Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’na gönderildi. Böylece soruşturma, katliamı gerçekleştiren askerlerin mensubu olduğu Genelkurmay’a bağlı bir mahkemeye teslim edilmiş oldu.


YARGI, MAĞDURLARI HEDEF ALDI
Katliamın üzerinden 3 gün geçmesine ve taziye çadırı açılmasına rağmen herhangi bir Hükümet yetkilisinin uğramadığı Roboskî’ye Uludere Kaymakamı Naif Yavuz gönderildi. Yakınlarını yitiren aileler sadece acılı değil, öfkeliydi de. Halk kaymakamı yuhaladı ve tartakladı. Tepki bir devlet yetkilisi şahsında hükümeteydi. 34 kişiyi katledenler konusunda hiçbir adım atmayan yargı, kaymakamı tartaklayanların köylüleri cezalandırmak için hiç beklemedi. Katliamda yaşamlarını yitirenlerden 8 kişi gözaltına alındı, 5 kişi ‘Kasten adam öldürmeye teşebbüs’ iddiasıyla tutuklanarak, Şırnak Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.


‘TALİMAT GELİR İŞİMİZİ YAPARIZ’
Katliamla ilgili ismi sık sık telafuz edilen Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanı Korgeneral Veysi Ağar, katliamın sorumluları ile ilgili ‘sınır ötesi operasyon kararı verenleri’ işaret etti. “Uludere olayının benimle ilgisi yok. Talimat gelir, biz görevimizi yaparız. Beni hedef tahtasına koydular, gelen giden vurdu. Bu iddialardan sonra emekli oldum ve hayatım tehlikede” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Öz İplik-İş\'te 98 bin TL\'lik kredi buhar oldu

SONRAKİ HABER

2 vekil daha AKP ile yolları ayırdı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...