23 Aralık 2013 06:00

İnsan başkasının acısını çekiyorsa insandır

Devrim Evin, hatırlarsanız izlenme rekorları kıran ‘Fetih 1453’ filminde Fatih Sultan Mehmet karakterini canlandırmıştı. İstanbul Valiliği'nin düzenlediği fetih kutlamalarına davet edilen Evin, kutlamalara gitmek yerine ‘Çapulcularla’ birlikte olmayı tercih etmişti.

İnsan başkasının acısını çekiyorsa insandır
Paylaş

Halil İMREK
Adana

Devrim Evin, hatırlarsanız izlenme rekorları kıran ‘Fetih 1453’ filminde Fatih Sultan Mehmet karakterini canlandırmıştı. İstanbul Valiliği'nin düzenlediği fetih kutlamalarına davet edilen Evin, kutlamalara gitmek yerine Gezi direnişinde ‘Çapulcularla’ birlikte olmayı tercih etmişti.  Devrim Evin, bu sefer “Yunus Emre Aşkın Sesi” filminde oynuyor. “İstanbul’un Fatihi Sultan Mehmet’ten, gönüllerin Fatihi Yunus Emre’ye” diyen Evin’le Yunus’u, yeni projelerini konuştuk sohbetimiz Gezi'ye de günümüzün yolsuzlukla ifşa olan beylerine de geldi…

Fatih Sultan ve Yunus Emre iki farklı duruş. Fatih, sarayı temsil ederken, Yunus Emre halkı temsil ediyor...
Benim okumalarımda, Fatih Sultan Mehmet, 19 yaşında yedi dil bilen, ciddi bir felsefe ve edebiyat kültürü olan, çok farklı bir adam. Döneminin ilerici, devrimci özelliklerini taşıyor. Benim algıladığım Fatih’le birilerinin algıladığı Fatih arasında ciddi fark var. Dönemin koşulları içinde değerlendirmek gerek.

Yunus Emre’ye gelince…
Yunus Emre, bir halk ozanı, büyük bir derviş. Yunus Emre; maddi, ahlaki ve dini her türlü sömürünün karşısında duran, barışı ve sevgiyi savunan bir adam. 13’üncü yüzyılda; Türkmen olarak Moğol istilasını yaşamış, savaş, katliam görmüş biri. Türkmen halkının dili, vicdanı, her şeyi. Yaşadığımız coğrafyanın en önemli filozofu. Böyle bir insana can vermek benim için gerçekten büyük mutluluk.

Yunus Emre, ezen ve ezilen meselesi üzerinden bakıyor. Ezilenlerin yanında saf tutuyor. Beylerle hareket etmiyor. Mollalarla büyük çatışmalara giriyor. Mollalar, beylerin kucağındayken; Yunus Emre halkın yanında oluyor. Bütün şiirleri Mollalar tarafından yakılıyor, yok ediliyor. Ama halk onun şiirlerini ezberliyor, dilden dile aktarıyor. Anadolu’da yedi ayrı yerde mezarı olduğu söyleniyor. Bu da onun halkın ozanı olduğu ve halkın onu sahiplendiğini gösterir.

Ben genelde seçiciyim. Tesadüfen bir oyunu oynamıyorum. Yunus Emre rolünün bana gelmesi tesadüf olabilir. Ama benim bunu kabul etmiş ve oynuyor olmam tesadüfî değil.

YUNUS’U OLDUĞU GİBİ ELE ALDIK


Mutasavvıf Halk Şairi Yunus Emre bâtınî bir inanç olarak o günün resmi din anlayışı ile çok uyumlu değil. Bugün ise Yunus Emre resmi İslamın içerisinde tarif ediliyor. Filmde asıl Bâtınîlik mi öne çıktı yoksa bugünkü tanımlama biçimi mi?

Bugün en büyük problemi Yunus Emre’yi herkesin kendi istediği şekle şemaile çekerek anlatması veya tarif etmesi. Yunus Emre’yi herhangi birilerinin tanımlaması, politik malzemesi olarak ele almadık, tamamen olduğu gibi ele aldık.

‘Nedir olduğu gibi Yunus Emre?
Yunus Emre bir yolculuğa çıkıyor. Bu ilahi bir aşk yolculuğu. Bu yolculuk esnasında dünyevi aşkla bir çatışma yaşıyor. Bir hesaplaşmaya giriyor. Bu yolculukta kendini arıyor: Karşılaştığı aslında aradığı her şeyin kendisinin içinde olduğu. Tanrının bile kendisinin içinde olduğu. Filmde Yunus’un iç yolculuğundaki kendisini bulma, yani varoluş hikâyesini anlatıyoruz.

İNANÇ, ÇIKAR ELDE ETME HALİNE DÖNDÜ

Gazetemiz duyurmuştu. Yunus Emre’nin ünlü şiiri 10. sınıf ‘Türk Edebiyatı Ders Kitabı’nda sansürlendi. “Cennet cennet dedikleri/Birkaç köşkle, birkaç huri/İsteyene ver onları/Bana seni gerek seni/” dörtlüğüne yer verilmedi. Bu sansür için ne dersiniz?
Yunus’un felsefesine göre tanrıdan korkulmaz, tanrı sevilir. Vaat bekleyerek, ödül isteyerek inanç olmaz. Bugünün dünyasında bu daha çarpık hale geldi. Bir gösterişe, inançtan çıkar elde etme haline döndü. Tabii ki Yunus’a sansür uygulayacaklar. Kendi dünya görüşlerine kendi inançlarını herkese kabul ettirme güdüsü ile Yunus Emre’ye bile sansür uyguluyorlar.

Yunus Emre, bir lokma, bir hırka anlayışı ile hareket ediyordu. Bu çizginin devamında olduğunu iddia edenlerin son kapışmasını ve yolsuzluk operasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Onlara Yunus’un sözleri ile cevap veriyorum. Bu dünya kimseye kalmaz .
Ne ekersen biçersin
Döktüğünü içersin
Bir gelirsin bir geçersin
Gerisi bahanedir .
Yunus Emre dediğiniz gibi bir lokma ekmek, bir hırka felsefesi ile yaşıyordu. Bugünkilerin onunla uzaktan yakından ilgisi yok. Bunların yolu ile Yunus’un yolu çok farklı. Bunlar kendi ceplerini doldurma peşindeler. Ruhlarını terbiye edemedikleri için. Midelerini dolduruyorlar.  Yunus’u işlerine geldiği gibi anlıyorlar.

Yunus Emre’yi Hakan Balamir daha önce oynadı. 1973 yılında, 1974 yılında da ödül aldı sanırım…
O filmle bizimki çok farklı. Onlar biraz biyografik almışlar. Bizim filmde Yunus’un felsefesi anlatılmaya çalışılıyor. Anadolu coğrafyasında 16 şehirde, dört mevsimde çektik. Yunus’un iç yolculuğuna Anadolu yolculuğunu katarak ve dört mevsimdeki değişim ve dönüşümü de yansıtarak yaptık.

‘BUGÜN DE OLSA GEZİ’DE AYNI  TEPKİYİ VERİRDİM’

Siz de Gezi eylemlerine katılan sanatçılardansınız. Gezi için neler söyleyeceksiniz?
Önemli bir halk hareketiydi. Eskiden işçiler bir yerde, atanamayan öğretmenler başka yerde, sanatçılar başka yerde sesini duyurmaya çalışırdı. Haksız yere tutuklananlar veya Bu gruplar Gezi’de birleşti. Demokratik bir ülkede olması gereken eleştirme ve eylem hakkını, polis baskı ve şiddetle bastırmak isteyince çok kötü sonuçlar doğdu. Gençler hayatını kaybetti, gözünü kaybeden oldu. Halen ne için içerde olduğunu bilmeyip 6,7 aydır cezaevinde olanlar var.
Baskılardan doğal olarak biz sanatçılarda nasibimiz aldık. Bugün aynı şey olsa aynı tepkiyi veririm. Sadece sanatçı olarak değil insan olarak bu tepkiyi veririm. İnsan birinin acı çektiği yerde acı çekmiyorsa o zaman insan değildir zaten. Bir insanın derdini dert edinip orada bulunuyorsam o zaman insanım. Gerçek anlamda vicdanlı olan insan susmaz.

2014 EVİN’İN YENİ PROJELERİNİN YILI OLACAK

* Bulgar Yazar Radiçkov’un ‘Bir İnsan, Bir Ağaç, Bir Köpek’ isimli tek kişilik oyununun, 14 Ocak’ta Adana Devlet Tiyatrosunda prömiyeri yapılacak.
* Türkiye’de ilk kez tiyatrosu sahnelenen ‘Rain Man’ İstanbul’da devam ediyor.
* Zeliha Berksoy’la Nazım’ın Kuvaiye destanı oyunlaştırılacak.
* İlk televizyon dizisi başlıyor. Tomris Giritlioğlu’nun yeni başlayacak ‘Her Sevda Bir Veda’ adlı televizyon dizisi, ocak ayında yayına girecek.
* Ufukta üçüncü bir film var. Şeh Bedrettin’in hayatı çekilecek. Anadolu coğrafyasındaki halk hareketleri, isyanlar ele alınacak.

ÖNCEKİ HABER

Grev bitti, gerekçeleri sürüyor!

SONRAKİ HABER

Yasaları çiğniyor, yargıya müdahale ediyorlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa