16 Aralık 2013 06:00

Devlete adanmış bir yaşam

Teoman Koman da öldü. Devlete yaptığı onca hizmet sonrası kendisi için biraz da talihsiz olan bir dönemde hayatını kaybetti. Bundan on, onbeş sene önce ölse ana haber bültenlerinde hakkında methiyeler dizilerek uğurlanacak olan Koman, konseptin denk düşmemesi gereği devlete verdiği onca hizmete karşın ardından hakkında olumlu pek birşey söyleyenin olmadığı bir dönemde öte tarafa uğurlanacak.

Devlete adanmış bir yaşam
Paylaş

Semih HİÇYILMAZ

Teoman Koman da öldü. Devlete yaptığı onca hizmet sonrası kendisi için biraz da talihsiz olan bir dönemde hayatını kaybetti. Bundan on, onbeş sene önce ölse ana haber bültenlerinde hakkında methiyeler dizilerek uğurlanacak olan Koman, konseptin denk düşmemesi gereği devlete verdiği onca hizmete karşın ardından hakkında olumlu pek bir şey söyleyenin olmadığı bir dönemde öte tarafa uğurlanacak.

Teoman Koman görev yaptığı her kademede icraatlarıyla tartışılan bir isim olmuştu. MGK Sekreter Yardımcılığı, MİT Müsteşarlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, MGK Üyeliği... Her görevi ve yaptıkları, döneminde gizli gizli, gözden düştükten sonra ise şiddetle tatışılan bir isimdi Koman. 28 Şubat döneminde yaptıkları, JİTEM’e sahip çıkışı tam da bir devlet görevlisinin devletine ve icraatlarına sahip çıkışı şeklinde olmuştu. Görevinden aldığı gücü her zaman devletin bekası için kullanmayı bilmişti. Susurluk sonrası Meclis Araştırma Komisyonu kendisini dinlemek için çağırdığında ‘Siz kim oluyorsunuz da devletin koca generalini çağırıyorsunuz’ diyerek rest çekmiş ve ifade vermeyi reddetmişti. Bugün mangalda kül bırakmıyanlar da o zaman ‘Aman paşam, yanlış anladın, biz seni bir kahve içmeye çağırmıştık’ diye çark etmişti. Paşa, yine o zamanlar JİTEM ve Veli Küçük’e de sonuna kadar sahip çıkmış, verdiği her görevi tatışmasız yerine getiren Veli Küçük’ün hırpalanmaması ve devlet sırlarının ortaya saçılmaması için gereken her şeyi yapmıştı.

Susurluk Araştırma Komisyonu Başkanı Refah Partisi Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış, o dönem MUSİAD’da yapılan bir toplantıda basının karşısında ‘Koman bir mektup göndererek komisyonu tehdit etti’ demişti. O toplantıda bulunan Evrensel gazetesi muhabiri anlattıklarını ertesi günkü gazetede ‘Koman bizi tehdit etti’ şeklinde manşetten duyurmuştu. Üstelik toplantıda onlarca gazeteci olmasına rağmen bu haber bir tek Evrensel’de yer almıştı. Sonraları Koman, Komisyon Başkanı hakkında bu haberden ötürü dava açmış, bugün aslanlar gibi kükreyenler o gün bir fare misali saklanacak delik aramış ve bizden ‘Ne olur benim söylediğimi söylemeyin’ diye rica üstüne ricada bulunmuştu. Sonuçta da devletin mahkemesi devletin prensiplerine sadık kalarak, tehdit edeni ve tehdit edileni değil ama haber yapanı suçlu bulmuş ve Evrensel’e para cezası vermişti yaptığı habercilikten ötürü.

Teoman Koman’ın icraatları bir yazı kapsamına sığmayacak boyutta. Bunların herbirini de geniş geniş anlatmak da elbette gerekli. Ardından bunlarla ilgili birçok yazı da yazılacak gazetelerde. Ama kim ne derse desin tüm sadık hizmetkarının dediği gibi Koman da aynı şeyi söylemiştir: ‘Ne yaptıysam devlet için yaptım!’ Bugün onu tartışırken 28 Şubat icraatlarını yerden yere vurmak ama faili meçhulleri ve JİTEM’i es geçmek tam da günün konsepti gereği devlete ve icraatlarına sahip çıkan ama ömrünü dolduran uygulamalara ve görevlilere, iltihaplara vurulan neşter misali vurmaktır.

Ama unutulmasın ki konseptler gelip geçici devlet bakidir. Dün Mustafa Muğlalı’yı 33 Kürt’ü kurşuna dizdiği için müebbet hapse mahkum edenler sonrasında heykelini dikmiş, kışlalara ismini vermiştir. Bugün 28 Şubat ve Ergenekon davalarında devletin yasa dışı işlerinin tümü yagılanmamaktadır. Davalarda, bugün iktidarda olanların beğenmediği icraatlar yargılanmaktadır. Davada yargılanan Veli Küçük ve Doğu Perinçek’in savunma tanığı olarak Teoman Koman’ı çağırmaları boşa değildir.

Muhalif olduğunu iddia eden bazı gazetelerde kontra tetikçiliğinin öncülerinden Topal Osman hakkında methiyeler okudukça, yarın da birilerinin ‘Teoman Koman’ın torunuyum’ diye ortaya çıkmasına da şaşmamak gerekir.

Harp Okulunun bahçesinde Mustafa Muğlalı heykelinin karşısındaki çimlerin üstü boş duruyor. Oralara daha çok heykel sığar.

Teoman Koman gibilerinin erkenden gidişi karşısında bu dünyadayken mazlumların ahının hesabı sorulamadan gittiği için insanın içini bir burukluk kaplıyor. Ama, ‘Öte dünyada da elimiz yakanda’ diyenlere katılmamak da mümkün değil. 

ÖNCEKİ HABER

Belediye işçileri sözleşmeyi yetersiz buldu

SONRAKİ HABER

Pınar Karşıyaka-Galatasaray Lıv Hospıtal: 58-71

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...