10 Aralık 2013 18:00

'Bu bütçe meşru bir bütçe değildir'

2014 bütçe kanunu tasarısı görüşmeleri sırasında TBMM'de konuşma yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Geçen yıl ben yine Sayıştay raporları gelmedi diye bu kürsüden itiraz ettim. 132 rapor düzenlendi. Birisi bile Meclis'e gelmedi. Yürütme organı, yasama organına hesap vermek istemiyor. Bunun için sakladılar' dedi.

\'Bu bütçe meşru bir bütçe değildir\'
Paylaş

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2014 yılı bütçe görüşmeleri sırasında TBMM'de konuşma yaptı. Sayıştay raporlarının TBMM'ye gelmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Sayıştay raporları, TBMM'ye gelsin dedik. Bu duyurumuz maalesef yayınlanmadı. Hükümetten korktular. Sayın Başbakan ürkermiş, kızarmış. Sayıştay raporları TBMM'ye gelmek zorundadır. Hesap vermek bir iktidar için onurdur. Namuslu bir görevdir. Ama siz hesap vermekten korkan bir hükümeti destekleyeceksiniz en büyük endişem bu. Hesap vermeyen bir hükümet, yolsuzluklara bulaşmış hükümet demektir" dedi.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis Genel Kurulu’nda, 2014 Yılı Bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:

"Bugün billboardlarda bizim bir ilanımız olacaktı. İlanımız şuydu değerli arkadaşlar: ‘Vatandaş vergisini veriyor, Hükümet de hesabını verecek.’ Ve Başbakan’a bir çağrı vardı ‘Sayıştay raporları Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelsin’ diye. Bu duyurumuz, üzülerek söylüyorum, maalesef yayımlanmadı, Hükümetten korktular. Efendim, Sayın Başbakan ürkermiş, Sayın Başbakan kızarmış. Elinizi vicdanınıza koyup düşünün, vatandaşın vergi ödediği bir ortamda Hükümet hesap vermeyip de ne yapacak? Bunu istemek ne zamandan beri suç olmaya başladı?Bunu yayımlamak ne zamandan beri korkunun bir unsuru haline gelmeye başladı?

‘SAYIŞTAY’IN RAPORU DA MECLİSE GELMEK ZORUNDADIR’

Bir vatandaşın en doğal hakkı şudur demokrasilerde: ‘Benim ödediğim vergileri nereye harcadınız?​’ Demokrasinin çıkış kaynağı da budur. Bir yurttaş bunu sormayıp da neyi soracak? Vergi bir insanın yaşamında bu kadar önemlidir. Mademki vergi ödüyor bu vatandaş, bu vergilerin nereye harcandığını da sorma hakkına sahiptir. Nasıl öğrenecek bunu? Çağdaş demokrasiler bunun yolunu bulmuşlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetimi doğrudan Başkanlığa bağlı olan Sayıştay’a vermişler. Bizim adımıza, yasama organı adına denetim yapacak olan kurum Sayıştay’dır ve Sayıştay’ın raporu da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelmek zorundadır.

‘BU HÜKÜMET HESAP VEREN BİR HÜKÜMET DEĞİLDİR’

‘Bütçe yasasını getirip torba yasa gibi on dakikada Parlamentoda geçiremezsiniz’ diyor Anayasa.

Hesap vermek bir iktidar için zül değildir, hesap vermek bir iktidar için onurdur, namuslu bir görevdir hesap vermek, tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmaktır hesap vermek ama siz hesap vermekten korkan bir Hükümeti destekleyeceksiniz, en büyük endişem bu. Bu Hükümet hesap veren bir Hükümet değildir. Hesap vermeyen Hükümet ‘yolsuzluklara bulaşmış Hükümet’ demektir.

‘BU RAPOR NİYE GELMİYOR’

Kamu idarelerine ilişkin denetim raporları, şu: Gümrük ve Ticaret Bakanlığının denetim raporu, gerçek denetim raporu, gerçek denetim raporu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelen rapor hangisi? Şu, arkadaşlar. İkisini gösteriyorum size.

Şimdi, kul hakkı yemenin günah olduğunu söylüyorsunuz değil mi? Şu soruyu niye kendinize sormuyorsunuz: Bu rapor niye gelmiyor da bu rapor geliyor?

Ben sizin vicdanınıza sesleniyorum. ‘Kul hakkı yemeyeceğiz’ diyorsunuz, peki nasıl yemeyeceksiniz arkadaşlar? Bana bir Allah'ın kulunun çıkıp izah etmesi lazım.

‘SUÇLULARDAN BİRİSİ DE TBMM KOLTUĞUNDA OTURAN ÇİÇEK'TİR’

Geçen yıl itiraz ettik ‘Ya aradan bir yıl geçti kardeşim, niye gelmiyor?​’ diye. Ben, bu kürsüden, yine ‘Sayıştay raporları gelmedi’ diye itiraz ettim.

Ne oldu biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 132 rapor düzenlendi, 132 rapor; 1'i bile Meclise gelmedi. Suçlulardan birisi de kimse kusura bakmasın-Türkiye Büyük Millet Meclisi
koltuğunda oturan Sayın Cemil Çiçek'tir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinden, milletvekillerinden Sayıştay’ın raporu hangi gerekçeyle saklanır? Tertemiz olsa bütün raporları önümüze koyarlar, içinde kirli sayfalar var.

‘BU BÜTÇE MEŞRU BİR BÜTÇE DEĞİLDİR’


Bu bütçe meşru bir bütçe değildir. Bütçesi meşru olmayan bir hükümetin, parlamentoda hesap vermeyen bir hükümetin meşruiyeti her zaman tartışılır. Sayıştay da Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermeyerek o da ayrı bir suç işlemiştir.

Siz el kaldırıyorsunuz, bunları aklıyorsunuz. Vicdan sahibi olan herkese, herkesin vicdanına seslenmek istiyorum: Bunlara oy verip el kaldırmak… Yasama organına değer vermeyen bir iktidara hangi gerekçeyle siz değer vereceksiniz, el kaldıracaksınız ve bunların bütçesini aklayacaksınız?

‘BU HÜKÜMETİN ÇOK DEFOSU VAR’

Bu hükümetin çok defosu var. Sayın Başbakan kalktı, 19 Kasım 2013'te bir konuşma yaptı AKP Grubunda. Efendim, diyor ki konuşmasında, ‘Amerika Birleşik Devletlerinde, Oregon'da, 5 bin kişiye su temin edecek depo ve tesisatın kurulması için TİKA'yı devreye koyduk’. Oregon'da bir Kızılderili kabilesi var, Kabile Şefi Moses, buna 200 bin dolarlık çek vermişler, Kızılderililer su içsin diye. Ama biz de baktık ya, bu Kızılderili kabilesinin nesi var, nesi yok diye. Kendi İnternet sitelerinden okuyorum:Tatil köyleri var. Kumarhaneleri var.
Orman ürünleri işletmesi var. Plazaları var.Kompozit ürün fabrikaları var.Risk sermayesi şirketleri var. İnanamayacaksınız, Oregon'un en büyük barajlarına da sahipler bunlar ve siz oraya su götürüyorsunuz.

Kızılderili kabileye su götürmek için 200 bin dolar para harcayan şu hükümete sormak isterim: Ordu merkeze bağlı Gökömer köyünde su yok. Antalya Gazipaşa'ya bağlı Küçüklü'de su yok arkadaşlar.

TİKA ne yapmış sonra? Tunus'a da yardım yapmış. 6 adet TOMA aracı göndermiş oraya. Toplumsal olay kalkanı göndermiş polisler kalkan kullansınlar diye, vücut koruyucu kalkan göndermiş, Robocop elbiseleri. Poliüretan cop göndermiş Tunusluları iyice dövsünler diye ve bir de 5 bin adet de kelepçe göndermişler.

‘HÜKÜMET KADAR HALKI ALDATMA KONUSUNDA BECERİKLİ’


Yalnız bu Hükümeti takdir ediyorum. Bakın, Hükümet kadar halkı aldatma konusunda becerikli, ben Türkiye'de böyle bir Hükümet görmedim. Müthiş bir şey.
2003-2013 arası ortalama büyüme yüzde 4,8. 5,1; 1946-2012, darbeler oldu, moratoryum ilan edildi, 5 sente muhtaç dönemler yaşandı, ortalama büyüme 5,1; şimdi 4,8.
4,8 büyümek için kaç lira kaynak kullanıldı? 2003-2013 arasında bu hükümetlerin kullandığı kaynağı söylüyorum: 133 milyar dolar iç borç kullandılar, 2013'ün ilk altı ayı için verdiğim rakam. 238 milyar dolar dış borç kullandılar 2013'ün ilk altı ayı için. 50,5 milyar lira özelleştirme yaptılar 2013'ün Kasım ayı itibarıyla. 1 trilyon 257 milyar dolar vergi topladılar Ekim 2013 itibarıyla. Toplam 1 trilyon 678 milyar dolar kaynak kullanıldı 4,8 büyümek için.”

BAŞBAKAN ARZU EDERSE SADECE EKONOMİYİ KONUŞMAK ÜZERE BU PARLAMENTODA YAN YANA GELEBİLİRİZ’

İktidar sıralardan gelen tepkiler üzerine CHP Genel Başkanı, “Gelirsiniz burada konuşursunuz. Açık çek veriyorum, Sayın Başbakan arzu ederse sadece ekonomiyi konuşmak üzere bu Parlamentoda yan yana gelebiliriz, arzu ederse, Sayın Başbakan da arzu ederse” diyerek çağrıda bulundu.

‘SEN BU ÜLKEYE SAMAN İTHAL EDEN BİR BAKANSIN’

CHP liderinin “Dünyanın en pahalı akaryakıtını satıyorsunuz bu çiftçiye, en pahalı gübresini satıyorsunuz, en pahalı ilacını satıyorsunuz. Bakın, 34 milyon hektar arazi şimdi ekilmiyor 2002'den bu yana, 34 milyon hektar arazi, 2 Trakya büyüklüğünde. Niye ekilmiyor?​” sözüne Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı, “Tamamı 24 milyon hektar” diyerek yerinden karşılık verdi.

Meclis Başkanı Cemil Çiçek de, “Sayın Bakan, bakanların söz atması âdetten değildir. Kusura bakmayın” diyerek araya girdi.

Kılıçdaroğlu da, “Sayın Bakan, kusura bakma, sen bu ülkeye saman ithal eden bir bakansın, saman, saman; saman ithal eden bakansın” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı konuşmasına şöyle devam etti:
“2002'de icra dosyası ne kadar biliyor musunuz, 8 milyon 266 bin icra dosyası. 2012 sonuna, devri iktidarınıza geçiyorum: 21 milyon 6 bin. Güllük gülistanlık olan bir Türkiye'nin icra dairelerinde 21 milyon dosya var.

Gerçekten şu hükümete hayranım, gerçekten hayranım, gerçekten profesyonel bir iş yapıyor. Ya, siz hiç dünyada, dünyada, bakın- icra dairelerini törenle açan bir iktidar duydunuz mu?
Vatandaş da borçlandı gırtlağına kadar. 2002, vatandaşın bankalara borcu 6,6 milyar lira. Geçiyorum 2013 Ekim ayına, vatandaşın borcu 6 milyar değil, 322 milyar lira.”

‘BİTLİS'İN SORUNU YOK MU?​’


AKP sıralarından gelen “Stokları var” sözüne de CHP Genel Başkanı, “Vatandaşın stokları var, diyor. Buradan bütün vatandaşlar duysunlar -sizin söyleminizi dile getiriyorum- 'Vatandaşın stoku var, o nedenle borçlanıyor' diyor.

Hangi bölgenin milletvekilisiniz Beyefendi siz? Bitlis Milletvekili, güzel.
Bitlis tütünü ne oldu? Bitlis fabrikası ne oldu? Bitlis'in sorunu yok mu? Ne oldu Bitlis'in beş minaresi?​”

‘TAMAMI BENİM ALIN TERİMİN ESERİYDİ’


CHP Genel Başkanı konuşmasına şöyle devam etti:
“Ne diyordu? ’Yırtık ayakkabıyla siyasete girdik.’ diyordu. Şimdi dünyanın en zengin başbakanlarından birisi. Nasıl oluyor bu arkadaşlar?

Ben yırtık ayakkabıyla siyasete girmedim. Göreve başladığım andan itibaren, İstanbul Belediye Başkanlığı dâhil, Sayın Başbakandan daha fazla aylık aldım ben. Ama ben öyle dünyanın en sayılı, en zengin kişilerinden birisi değilim. Milletvekili seçildiğim gün de mal varlığımı İnternet siteme koydum çünkü tamamı benim alın terimin eseriydi.

‘VERGİ DENETİMİNİ SİYASETİN DIŞINA BIRAKACAĞIZ’

Vergi denetimini bir silah olarak kullanıyorsunuz. Gelir İdaresi Başkanlığını yeniden yapılandıracağız Vergi denetimini siyasetin dışına bırakacağız. Vergi ödeyen her vatandaşı saygıyla anacağız.

Merkez Bankası kesinlikle özerkleştirilecek. Merkez Bankası başkanları konuşmazlar, fazla konuşmazlar, siyasete bulaşmazlar, sıcak siyasetin dışında kalırlar; itibarı bu yüzdendir Merkez Bankası başkanlarının.

Burada eleştiriyoruz ama bu Parlamentoya bir kesin hesap komisyonu gerekiyor, kesin hesap komisyonu yani bütçe gerçekleşmelerini tartışacak bir kesin hesap komisyonu. Bizim düşüncemiz şu Cumhuriyet Halk Partisi olarak: Kesin hesap komisyonu kurulmalı ve onun başkanlığı mutlaka muhalefete verilmeli çünkü iktidar hesap vermeli.

Kesinlikle, kesinlikle siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. Siyasi ahlak yasasının olmadığı bir parlamentoyu kabul etmiyoruz. El kaldırıp indirme mekanizmasının dışına çıkaracağız bu Parlamentoyu, söz veriyoruz.

BENCE, BAKANLARI DIŞARI ÇIKARSIN, KORUMALARLA BURAYA OTURSUN


Vatandaş konuşmaktan korkuyor, iş adamı konuşmaktan korkuyor ama Başbakan da korkuyor. Bir yere gidiyor, valileri var ya, sıkıyönetim ilan ediyorlar o ilde, Başbakan gelecek, sokağa çıkmak yasak. Başbakan gelecek, bunlar eylem yapabilir, onları gözaltına alın. Başbakan gelecek, valiler seferber. Hangi çağda yaşıyoruz? Parlamentoya gelirken bile Sayın Başbakan 150 korumayla geliyor. İnsaf ya, insaf, 150 koruma… Bence, bakanları dışarı çıkarsın, korumalarla buraya otursun! Siz gerçek tabloyu öyle görün! Bir kısmı ayakta kalacak ama başka çaresi yok, 150 kişilik yer yok burada! Böyle bir tablo olabilir mi? Emin olun, Kenan Evren bile bunu yapmadı, Kenan Evren döneminde bile bunlar olmadı.

İstihbaratla devlet yönetilmez arkadaşlar. Devleti yönetecek adamın yüreğinde önce insan sevgisi olacak, önce budur, kural budur.

Gençler eylem yaptı. Ne oldu? Çadırlarını yaktınız o çocukların çadırlarını. Ne oldu? fiyakasını bozdular, mizahla bozdular fiyakasını.

Senin TOMA'larından, biber gazından, kelepçenden, polisinden mi korkacaklar? Asla korkmazlar, onlar bu ülkenin çocukları çünkü. Korkmadılar zaten, tarih yazdılar onlar. Korkan, burada oturan Başbakan, korkan bu.

‘ELİNDE BELGE VARSA, BİLGİ VARSA, DOKÜMAN VARSA NEDEN GÖTÜRÜP VERMİYORSUN BUNLARI?​’


Son zamanlarda bir şey daha çıktı: ‘Elimde belge var, açıklayacağım’. Bir Başbakana ne yakışır? Doğruları söylemek yakışır. Elinde belge varsa, bilgi varsa, doküman varsa neden götürüp vermiyorsun bunları? Böyle bir olay varsa savcının harekete geçmesi lazım. Şu iktidar niye oturuyor burada? Bunlar niye oturuyor burada?

‘DOĞAL GAZI HANGİ GEREKÇEYLE KARNEYE BAĞLADINIZ?​’

Çok basit bir soru sormak isterim: 2013, Ankara'da…doğal gazı hangi gerekçeyle karneye bağladınız? Bunu öğrenmek istiyorum. Savaş hâli mi var? Yok. Doğal gaz sıkıntısı mı var? Yok. Doğal gazı, niye karneye bağlıyorsunuz Ankara'da? E, herhalde mantıklı bir cevabı öğrenmiş olacağız.

Dış politika da iflas etti, dış politika da. Ben, Dışişleri Bakanı için ‘çapsız’ sözcüğünü kullanmıştım, kendisi de mahkemeye verdi beni. ‘Çapsız’ sözcüğünü kullandım, ya, galiba biraz yanlış yapmışız. Çünkü ‘Komşularla sıfır sorun’ deyip de bir süre sonra bütün komşularla kavgalı hâle gelmek için bir adamın çapının olması lazım, o çap da onda var.

TIR ŞOFÖRÜNÜN İFADESİNİ OKUDU

Suriye konusunda en son bir tır yakalandı, uyuşturucu ihbarı nedeniyle yakalandı. Baktılar ki içinde Suriye'ye gidecek bir sürü silah var. Tır şoförünün ifadesini okuyorum arkadaşlar, mahkemede verdiği ifadeyi: ‘Ben bu malzemeleri daha önce iki defa Reyhanlı'ya götürüp teslim ettiğim yer jandarma kontrolünün korumasında olan, etrafı çevrili bir yerdi. Zaten, oraya girebilmek için jandarma kontrolünden geçiyordum. Ancak, o aracı aramadılar, kasasına bakmadılar, bizim tırı götüren önde bir araç duruyordu, o araçla konuştular. Sonra, o karakol binasının 200 metre ötesinde etrafı çevrili bir alana bu yükü boşalttım. Boşalttığım yüklerin hepsi ambalajlı ve sarılıydı.’

‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNE YASA DIŞI ÖRGÜTLERE SİLAH SAĞLAMAK DÜŞER Mİ?​’

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine yasa dışı örgütlere silah sağlamak düşer mi? Bu, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin yani bu Hükümetin meşruiyetini tartışma konusu yapmaz mı bütün dünyada? El Kaide'yle iş birliği yapıyorsun. Niye yapıyorsun sen? Suriye'de akan her kanın sorumlusu işte bu Hükümettir. Her damla kanın sorumlusu bu Hükümettir.

Mısır'da darbeye karşıyım, dedi; eyvallah. Biz de darbeye karşıyız. Ben, yalnız merak ediyorum: Mısır'da güzel, darbeyi eleştiriyorsun. El Ezher Şeyhi'ni lanetledi Sayın Başbakan. Mısır'da asıl derin kırılma yaratan budur. Ben bir soru sormak istiyorum, gelip bu kürsüde cevap vermesini istiyorum. Darbeye karşısın; eyvallah. Ömer El Beşir'i sen hangi gerekçeyle Türkiye'ye getirdin, altına kırmızı halı serdin? Ömer El Beşir, tuğgeneral rütbesiyle darbe yaptı Sudan'da. 4 Mart 2009'da Savaş Suçları Mahkemesinde yargılandı ve mahkûm oldu.

‘DIŞİŞLERİ BAKANINI O TIR ŞOFÖRÜNÜN YANINA OTURTUN’

Bir Dışişleri Bakanı getirdiler felaket.Benim bir tavsiyem var Sayın Başbakana: mademki Suriye'de El Kaide militanlarına silah gönderiyorsunuz, bundan sonra size tavsiyem Dışişleri Bakanını o tır şoförünün yanına oturtun, uyuşturucu ihbarı bile gelse polis onu aramaz ve böylece hiç değilse gün yüzüne çıkmadan silahları siz El Kaide'ye göndermiş olursunuz.”  (Ankara/ANKA)
 

ÖNCEKİ HABER

TOKİ’ye tencere tava çaldılar

SONRAKİ HABER

Saklıkent HES’ten kurtuldu!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...