01 Aralık 2013 09:41

Hindistan’dan kareler

Hayatımda hiç bu kadar muzu bir arada görmemiştim. Yol kenarlarında hindistan cevizi satan seyyar satıcılar var. Yolcu taşıyan otobüsler sanki kamyondan bozma yapılmış. En az kırk, elli yıllık görüntüleri var. Hepsi camsız, hava sıcak olunca cama ihtiyaç kalmamış!

Hindistan’dan kareler
Paylaş

Seyit ASLAN*

Yolumuzun Hindistan’a düşeceği belli olunca gideceğimiz bölgeye dair biraz araştıralım bakalım nasıl bir yere gidiyoruz dedik. Malum teknoloji gelişti, Google’den arama motoruna Kerala yazınca karşınıza deniz kenarı, ağaçları ve yeşili bol bir görseller zinciri çıkıyor. Hani o tatil cennetleri diye turizm firmalarının dergilerini süsleyen resimler ve görseller. Oralar biraz sıcakmış ama olsun, yine de başka bir ülke ve yer görmek güzel olacak diye dert etmiyorsun.
24 saatlik bir yolculuk sonunda Kochin havaalanına varıyoruz. Uçaktan iner inmez yüzünüze vuran sıcak hava nefes alamaz hale getiriyor Şaşırtıcı bir biçimde inanılmaz sıkı bir pasaport kontrolü var. Bu durum daha uçakta başlıyor. Hostes elimize bir form tutuşturuyor, nereden geliyorsunuz, nereye gidiyorsunuz, nerede kalacaksınız, vize süreniz, numaranız dahil her şeyi yazdırıyorlar. Hava alanında pasaport kontrolü birkaç soru sonrası bitiyor. Ama daha bitmedi, sanki yeniden uçağa binecekmişiz gibi bir muamele, iki görevli, sağlı sollu pasaportlara bakıyor. Bitmek bilmeyen kontroller sonrasında nihayet çıkıyoruz.
Dışarı çıktığımızda bizi NTUI (Yeni Sendikal İnsiyatif) Konfederasyonundan bekleyenler vardı. Güleç ve sevecen biri karşıladı bizi. Yükledik çantalarımızı kalacağımız yere gidiyoruz. Gecenin dördü, yolda bir karmaşa, bir trafik sormayın gitsin. Araçlar adeta korna yarışına giriyor, her ama her araç korna çalıyor. Yollarda çizgi yok, olanlar da belirsiz. Kim hangi şeritten gidiyor, yol önceliği kimin belli değil. Burnunu çıkaran, önce yola giren kimse yol onun oluyor. Kaldırım yok, trafik ışığı yok. Gece karanlık da olsa, yolların bakımsız olduğunu görmek mümkün oluyor. Aracımız gideceği yere doğru ilerlerken, emekçi mahallelerinden geçiyoruz. Binaların dökük, sıvasız, boyanmamış ve yıpranmış görüntüleriyle karşılaşıyoruz. Yani o Google arama motorunda çıkan resimlerle hiçbir ilgisi olmayan yerler.

MİSAFİRE AYRICALIK: YUMURTA

Kalacağımız yere vardığımızda, görevli yarı uyur yarı uyanık halde karşıladı bizi. Şaşkın bakışlarıyla bizi süzdükten sonra, kalacağımız odaların anahtarlarını verdi. Sabah olmak üzereydi. Birkaç saatlik uyku ve dinlenmeden sonra kahvaltı etmek üzere aşağıya indik. Hemen bitişikte bulunan yatakhaneler vardı ve burada kalan kadınların esmer gülüşleriyle selamlaşarak yemek yenen yere gittik. Büyük ve boş bir hangar gibiydi yemekhane. Kadınlar çocuklarıyla kahvaltı ediyor. Kahvaltı da, suda pişmiş pirinç, bir bardak süt ve bir muz. Biz misafir olduğumuz için ayrıcalık tanıdılar, yanına bir yumurta eklediler.
Kahvaltıdan sonra meraktan, biraz çevreyi kolaçan edelim dedik. Yürüyerek kaldığımız yerin merkezi Aluva’ya doğru yola çıktık. Dikkatimizi çekti; bütün dükkanlar kapalı, tek tük açık yerler var. Acaba ‘hava sıcak, siesta mı yapıyorlar’ diye düşündük.

GREV VAR

Ama şehir merkezine yaklaştıkça polis görmeye başladık. Kesin bir şey var ama ne? Sağa sola soruyoruz, kimse tam bilmiyor ne olduğunu. Şehrin merkezine vardığımızda tüm dükkanların kapalı olduğunu gördük. Bölge hükümeti yeni bir yasa çıkarıyormuş. Yeni imar alanlarına imkan tanıyarak doğayı tahrip edecek ve nehri etkileyecekmiş bu yasa. Bu nedenle halk kepenk indirmiş. Bize söylenen bu.

YÜRÜYÜŞ BAŞLADI

Ertesi gün NTUI’nin yürüyüşü olacak, biz de katılacağız. Yürüyüş yerine gitmek üzere bu sefer araba geldi ve bizi aldı. Yola koyulduk. Kapalı olan dükkanların hepsi açıktı. Manavlar ve bakkallar ağzına kadar muz dolu. Hayatımda hiç bu kadar muzu bir arada görmemiştim. Yol kenarlarında hindistan cevizi satan seyyar satıcılar var. Yolcu taşıyan otobüsler sanki kamyondan bozma yapılmış. En az kırk, elli yıllık görüntüleri var. Hepsi camsız, hava sıcak olunca cama ihtiyaç kalmamış!
Kongre için başka illerden gelen delegeler. Renkli ve coşkulu bir hava esiyor, toplanma yerinde. Kadınlar ulusal kıyafetleriyle korteje ve yürüyüşe renk katıyorlar. Kimilerinin sırtlarında çocukları, yalınayak ve terlikle yürüyüşe gelmişler. Aklıma Newroz kutlamalarındaki Kürt kadınları geliyor.

YOKSULLUK HİÇ KAYBOLMUYOR

Bir grup dansçı kadın coşkulu bir müzik eşliğinde tüm dikkatleri üzerine çekiyor.  Kadınların ellerinde pankartlar. Sorduğumuzda farklı dillerin olduğunu ve herkesin kendi dilinde yazdığını bu nedenle hepsinde ne yazdığının bilinemeyeceği söyleniyor. Yürüyüşteki erkekler de ulusal kıyafetleriyle katılmışlar. Kimi yalın ayak, kimi terlikle. Başta tekstil işçileri, metal işçileri, inşaat işçileri olmak üzere çeşitli iş kollarından işçiler yürüyüşteki yerini alıyor. Seks işçisi kadınlar da kortejde. Kortejin sonunda LGBT bireyler, çok renkli şemsiyeler ve danslarıyla yer almış. Bir o yana, bir bu yana dans edip duruyorlar. Yürüyüş güzergahı dar yollar ve sokaklardan geçerek devam etti. Buradaki yoksulluk her halinden belli oluyor. Yol kenarlarında bekleyen, yürüyüşü merak edenlerin halleri bu yoksulluğu anlatmaya yetiyor. Kortejde yürüyenlerden yoksulluğu daha yakından görüyorsunuz. Yol güzergahı boyunca açık olan dükkanlar, eski Anadolu bakkallarına benziyorlar. Her şey üst üste atılmış durumda. Yol kenarları bakımsız, dükkanlar biçimsiz, insanlar yoksul bir vaziyette...

* DİSK/Gıda-İş Genel Sekreteri

ÖNCEKİ HABER

Halının altından taşan pislik!

SONRAKİ HABER

Yıkamak için yaşamak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...