24 Kasım 2013 22:22

Mesele cinsiyet mi zihniyet mi?

Eğer devlet gerçekten şiddeti sonlandırmak isteseydi koruma talep eden kadın sokak ortasında korunmak istediği kişi tarafından öldürülmezdi. Katili komik cezalara çarptırılıp cinayet işlemeye aday erkekler cesaretlendirilmezdi

Mesele cinsiyet mi zihniyet mi?
Paylaş

Zülal  KOÇER
AİBÜ
Bolu


25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve uluslar arası dayanışma günü. Abant İzzet Baysal Üniversitesi’ndeki arkadaşlarla bu günün önemi üzerine yolla çıktığımız sohbetimizde;  Türkiye’de kadına yönelik şiddeti, şiddetin nedeninin ne olduğunu ve şiddete çözüm noktasında devletin politikalarını, önlemlerini, çözümün nasıl olacağını konuştuk.
Tarih bölümü 2. sınıf öğrencisi Tolga Öz, kadına yönelik şiddetin hayatın her alanında devam ettiğini, günden güne artan şiddetin her yıl yüzlerce kadının ölümüne neden olduğunu söylüyor. Şiddetin nedeninin erkek olmadığını, topluma empoze edilen düşünce ve yaşayış tarzının dışa vurumu yani toplumsal zihniyet olduğunu düşünüyor. Devletin, bu soruna çözüm ürettiği görünümü vermeye çalıştığını fakat devlet koruması altındaki kadınların sokak ortasında öldürülmesinin bize gerçeği gösterdiğini ifade ediyor. Gerçek çözümün tarifini ise şöyle yapıyor: “Kadın platformlarının ve derneklerinin desteklenmesi gerekiyor. Evde, işte, sokakta yani hayatın her alanında eşit muamele görmeli kadınlar ve toplum bunu benimsemeli. Kadınların örgütlenerek mücadele etmeleri gerekiyor.”

KADINLAR MÜCADELELERİYLE BÜYÜK YOL KATETTİLER

İktisat 4. sınıf öğrencisi Umut Çayan Güneş, gericiliğin iktidarda olduğu ülkede kadına yönelik şiddetin bu kadar artmasının şaşırtıcı olmadığını söylüyor. Kadına yönelik şiddetin asıl kaynağının sistem ve onun yarattığı düzen olduğunu belirtiyor. Kadınların mücadeleleriyle kadın erkek eşitliği konusunda büyük yol katettiğini hatırlatıyor.
Sorun bu kadar görünür haldeyken devletin çözüm arayışı içinde olduğunu söylemenin mümkün olmadığını anlatıyor ve ekliyor; Çözüm erkeğin kadını, patronun işçiyi sömürmediği sosyalist düzende.

DEVLET SAMİMİ DEĞİL

Uluslar arası ilişkiler 3. sınıf öğrencisi Barış Alır, şiddetin sadece son 8 yılla sınırlı olmadığı, geçmişe nazaran iletişim olanakları daha fazla geliştiği için son yıllara dair bilgiye sahip olduğumuz tespitini yapıyor. Çoğu insanın dini kuralları suistimal edip kadınlar üzerinde egemenlik kurmaya çalıştığını bildiriyor.
Son olarak şunları söylüyor; “Eğer devlet gerçekten şiddeti sonlandırmak isteseydi koruma talep eden kadın sokak ortasında korunmak istediği kişi tarafından öldürülmezdi. Katili komik cezalara çarptırılıp cinayet işlemeye aday erkekler cesaretlendirilmezdi. Şu saate kadar yetişen nesil bu zihniyetle yetişti, ancak yeni nesil kadın erkek eşitliği benimsetilerek yetişmeli. Tabi devletin de samimi bir şekilde önlem alması, koruma taleplerine önem vermesi ve sığınma evlerini çoğaltması gerekiyor.”

ÖNCE SORUNU TANIMLAMAK GEREK

 Sosyal Bilgiler Öğretmenliği 3. sınıf öğrencisi Musa Ataç, kadına yönelik şiddette bahsettiğim küçük bir istatistik üzerine konuşmasına başlıyor. “Belirttiğin gibi her 3 kadından biri şiddete uğruyor ve son 8 yıldaki istatistiklere baktığımızda öldürülen kadın sayısı ürpertiyor. Bunları bir ülkenin politikasından bağımsız düşünemeyiz. Sürekli “Muhafazakar aile yapımız”  türevleri sözcükleri kullanan bir başbakanımız var. Bu söylemlerin bu katliamlarda, bu şiddette çok etkisi olduğunu düşünüyorum. Öldürenlerin ortak özelliği ise ‘erkek’ olmaları.”
Çözümü bulmak için önce sorunu tanımlamamız gerektiğini vurguluyor Musa. Sorunun kadının eğitimsizliği, işsizliği, yeteri düzeyde örgütlü olmaması, ekonomik bağımsızlığını kazanamaması, toplumsal duyarsızlık, ayrımcılık, erkek egemen kültür ve feodal yapıdan kaynaklandığını, dolayısıyla meselenin çözümü için bu saydıklarımızla mücadele etmek gerektiğini ifade ediyor.

ÖNCEKİ HABER

Genelkurmay Başkanlığı: Suriye füzeleri Türk f-16’sını taciz etti

SONRAKİ HABER

Bilsem bu halde olmazdım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...