13 Kasım 2013 06:00

Ocak tütsün diye...

İstanbul Şehir Tiyatrosu geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz Oyun Yazarı Turgut Özakman’ın Ocak isimli oyununun galasını yaptı.

Ocak tütsün diye...
Paylaş

Güler Cengiz

İstanbul Şehir Tiyatrosu geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz Oyun Yazarı Turgut Özakman’ın Ocak isimli oyununun galasını yaptı. Ocak, çalışan ama buna rağmen iki yakaları bir türlü bir araya gelmeyen bir ailenin, üç kuşak temsilcilerinin, hem bireysel olarak arzuladıkları hayatları, hem de yine ekonomik nedenlerle birlikte yaşamaya mecbur kalmalarının yarattığı çelişkileri ve mücadeleyi anlatıyor.

Oto tamircisi olan Tarık (baba), sürekli milyoner olma hayalleri kurar. Büyük oğul Nihat, okulu bitirmiş iş arayan, ama özgürce gezip dolaşma ve yaşamdan keyif alma hayalleri kuran şair ruhlu biridir. Ortanca oğul Fazıl, babanın sağ kolu, evin direği, sürekli babanın ardını toplayan ve kardeşlerinin okuması için fedakarca çalışan kişisidir. Küçük oğul Özcan ise hâlâ bir öğrencidir, evin haşarı çocuğudur. Safiye (anne), hem kocasının hiçbir sonuca ulaşmayan hayallerini, hem babayla çocuklar arasındaki gerilimi, hem de artık tamamen geçmişte yaşayan annesinin bitmez tükenmez vızıldanmalarını tolere eden bir kadındır. Sevda ise evin tek kızıdır. Ayağı aksaktır. Bu yüzden evde de neredeyse varlığı yok gibidir. Büyükanne ise artık geçmişle bugün arasındaki bağı koparmış, yaşamını bir gün mutlaka gelecek olan paşayı beklemeye adamıştır.

Aile bireylerinin her biri, kendi bireysel kurtuluşu için çabalar, her biri içinde bulunduğu durumdan kurtulmak isterler. Bunun için yarattıkları yalanlara bile inanır, sorgulamadan benimserler. Sıkıştıkları çemberden dışarıya, daha güzel, daha iyi, daha zengin bir yaşama adım atmaya çalışırlar. Ama bir türlü gidemezler.  Arada birbirlerini boğazlayacak raddeye gelseler de gidemezler. Çünkü aslında hepsi de birbirlerini içten içe anlar ve sever.
Bu sevgi onları bir arada tutar ve çelişkilerini uzlaştırır.

‘60’LAR TÜRKİYESİNDEN BİR AİLE ÖYKÜSÜ

Turgut Özakman, 1961 yılında yazdığı bu oyunun metninde Türkiye’nin Ortak Pazara girme olasılığını tahmin etmiş miydi? Yani sonraki yıllarda oyununa bu notu eklemiş miydi? Bilmiyorum. Ama eğer kendisi eklememişse, oyunun yönetmeni çok güzel bir reji çıkarmış ortaya. Yönetmen Yıldırım Fikret Urağ, ekonomik zorluklar içinde birbiriyle çatışan ama ayakta kalmak için birbirlerine tutunmak zorunda kalan bir ailenin öyküsünü bambaşka bir düzleme çekmiş. İki perdelik oyunun ilk perdesi, bir radyo haberi ile açılır. 12 Eylül 1963 günü Türkiye Ortak Pazara üyelik için Ankara anlaşmasını imzalamıştır. Bu anlaşmanın imzalanmasının nedenleri, bu sayede Türkiye’nin sağlayacağı ilerlemeler, faydalar sıralanır. Biraz uzun ve ayrıntılı verilen bu haber başta oyunla ilgisiz gibi durur. Özellikle ikinci perdenin açılışında verilen radyo haberleriyle pazılın parçaları yerli yerine oturur. Haber, Ortak Pazar üyeliği kabul olduğunda Türk insanının Avrupa da rahatça dolaşabileceğini, istediği ülkeye gidip çalışabileceğini falan müjdeler. Böylece yönetmen oyunun zamanında bir oynama yaparak onu 1963 yılına getirir.

Ocak, bacası her daim tütmesi gereken, toplumun en küçük yapı taşı olan aileyi simgelediğine göre, ailenin ruh hali, inanışı, yaşamı ve yaşamın zorlukları karşısındaki davranışları neyse toplumun ahvali de öyledir. Toplumun yapısı da aileyi şekillendirdiğine göre bu iki yapı birbirlerini etkiler. Ortak Pazar için imzalanan anlaşmanın şartlarında açıkça Türkiye’nin Ortak Pazara üye olamayacağı, anlaşmanın sadece gümrük indirimi ve kotanın düşürülmesiyle ilgili olduğu belirtilse de, ülkeyi yönetenlerce topluma farklı şekilde lanse edilir, toplum etkisi uzun sürecek boş bir hayale inandırılır.

Haberlerde ki ocağın (toplumun) babası olan devlet de, daha ileri, çağdaş ve güçlü bir devlet olmak için çabalar. Nihai hedefi budur. O da her şeyi yapar. Yani bazen kısa vadede küçük kazançlar için bazen de o esnada yönetimde bulunanların elde edeceği rantlar için yanlış kararlar alıp, toplumun geleceğine ipotek koyabilir. Ve bunu topluma öyle bir pazarlar ki, toplumun her bireyi büyük bir beklentiye girer ve devletin istediği güven ve itaate kendiliğinden razı olur. Aile bireyleri gerçekleşmeyeceğini bile bile, farklı bir yere gitme ve daha paralı bir işe girme umuduna tutunurlar. Radyo haberleriyle de toplumun, refahın çok yakın bir zamanda sağlanacağı yalanına nasıl ikna edildiklerini görürüz. Böylece oyun radyo haberini de işin içine katarak, bu ailenin içinde bulunduğu haleti ruhiyeyi daha iyi görmemizi sağlar. Oyun radyo haberlerinin toplumla dalga geçmesiyle kapanıyor. “Bekleyin 23 yıl sonra Ortak Pazara giriyoruz, ne kaldı ki şunun şurasında…” (İstanbul/EVRENSEL)


OCAK
Yazan: Turgut Özakman
Yöneten: Yıldırım Fikret Urağ
Sahne Tasarımı: Rıfkı Demirelli
Işık Tasarımı : Özcan Çelik
Kostüm Tasarımı: Zuhal Soy
Oyuncular: Aslı İçözü, Cengiz Tangör, Erkan Sever, Hakan Güner, Mahperi Mertoğlu, Mana Alkoy, Mehmet Soner Dinç

ÖNCEKİ HABER

HES şirketi köylülere kurşun yağdırdı!

SONRAKİ HABER

Ali İsmail için kütüphane kuruluyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...