12 Kasım 2013 15:42

HDP Meclis’te ilk grup toplantısını yaptı

Halkların Demokratik Kongresi (HDP) Meclis’te ilk grup toplantısını gerçekleştirdi. Grup kurmak için milletvekili sayısı yetmemesine rağmen, BDP kürsüyü HDP’ye verdi.

HDP Meclis’te ilk grup toplantısını yaptı
Paylaş

Halkların Demokratik Kongresi (HDP) Meclis’te ilk grup toplantısını gerçekleştirdi. Grup kurmak için milletvekili sayısı yetmemesine rağmen, BDP kürsüyü HDP’ye verdi. HDP Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü,  Aralarında Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan’ın da bulunduğu HDP bileşeni parti ve örgütlerin başkan ve yöneticilerinin, temsilcilerinin de katıldığı grupta söz alan Kürkçü uzun bir konuşma yaptı. Medyanın HDP’de eş başkanlık sistemini görmezden gelmesini eleştiren Kürkçü, HDP iktidarında asla ve asla devletin halkın efendisi olmayacağını, halkın devletin efendisi olacağını söyledi.

Konuşması sık sık alkışlarla karşılanan Kürkçü, çatışmasızlık sürecinin hükümete rağmen sürdüğünü, hükümetin adımlarının ileriye değil, geriye doğru olduğunu söyledi.
Barış sürecinin devamına ihtiyaç olduğunu belirten Kürkçü, "Endişe ediyoruz. Müzakere sürecinin olduğu gibi yürütülmemesinin en önemli sonucu geri çekilmenin durması oldu. Gerilla artık geri çekilmiyor. Ya bir silah patlasa. Bundan korunmak için ne gibi mekanizmalar var. Hükümetin yok. Varsa özgürlük hareketinin vardır" dedi.

Türkiye halkına çözüm sürecine taraf olması çağrısı yapan Kürkçü, “Bu süreçten çıkabilmek için toplum, STK'ler bağımsız barış girişimlerini ele almalıdır. Öcalan'ın ya da akillerin çağrısına gerek kalmadan yaşadıkları her yerde, her mahallede barış meclisleri gibi yapı kurmak için kolları sıvamalılar. Sosyalistler, demokratlar, halkçılar başka ne güne lazım. Barış barikatlarını örmek ve savaşın yolunu kapatmak her şeyden daha önemlidir"  diye konuştu.

Gazetecilere de “barışın sesi olmaları” çağrısı yapan Kürkçü, “Barış gazeteciliği için ne yaptınız?"  diye sordu. Barış gazetecilğinin hükümetin her ağzından çıkanı yazmak olmadığını vurgulayan Kürkçü, “Barışın peşinden koşanları eskiye göre ne kadar öne çıkardınız. Nereye baksak aynı tehditkar sözler. Zaten medyanın yüzde 75'i hükümet ve ona bağlı kapitalistlerin eline geçmiştir. Hükümetin ağzından çıkan her şeyi haber yapmak zorunda değilsiniz. Barış imkanı neredeyse ona bakacaksınız. Kim eşit yurttaşlık için girişimde bulunuyor ve müzakerenin gelişmesi için yeni kurumlar ortaya koyuyorsa kalemlerinizi oraya bırakmanızı bekliyoruz. Barış devlete ve hükümete verilmeyecek kadar ciddi bir meseledir" dedi.

'HÜKÜMET MİLLİYETÇİLİK GAZINA BASIYOR'

PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın "Barış kurucu" gücünün görülmesini isteyen ve Öcalan'ın Newroz'da yaptığı çağrı olmasaydı bugünlere gelinemeyeceğini belirten Kürkçü, "Öcalan'ın barışın bir sırat köprüsünde olduğuna dair yargısını yabana atmıyoruz. Bu köprüden geçmek temiz ve açık bir zihne, dengeyi bozacak bütün unsurları denklem dışına atmaya bağlıdır" dedi. Hükümeti “milliyetçilik gazına basmakmakla” eleştiren Kürkçü, açıklanan paketlerin de içinden “öksürük” çıktığını söyledi. Kürkçü, “Hükümet paketlerle öksürdüğü gibi bu paketten de öksürükten başka şey çıkmadı” dedi.

'KÜRDİSTAN'DA ÇÖZÜM YOKSA TÜRKİYE'DE DE YOKTUR'

Öcalan'ın toplumun farklı kesimleri ile temas kurabilmesini ve yaşamsal koşullarının düzeltilmesini çok önemsediklerini belirten Kürkçü, Hükümet’in farklı Kürt temsilcilerine farklı tavırlarını da eleştirdi. Hükümet Güney Kürdistan’ın seçkinleri ile görüşürken Barzani'nin Diyarbakır'da resmi bir misafir olarak ağırlamaya hazırlanırken, aynı misafirperverliğin PYD Lideri Salih Müslim’e de gösterilmesini istedi. “Hem Öcalan'ın aldığı barış inisiyatifi ile hem de Rojava'daki halk devrimi ile Ortadoğu statükosu değişmiştir” diyen Kürkçü, bu statüyü değiştiren mücadeleye dikkat çekti. “Kürdistan'da çözüm yoksa Türkiye'de de yoktur. Oradaki köy, uzak da olsa bizimdir hikayesi 1930'larda kalmıştır. Oradaki köyün yanına gideceğiz onunla olacağız" diyerek yerelleşmeye de dikkat çekti.

'HDP'NİN İMRALI'YA GİRMESİ ÇOK ÖNEMLİDİR'

Meselenin sadece adaya heyetlerin gitmesi olmadığını belirten Kürkçü, "Sırrı Süreyya Önder ile bu görüşmelere ilk günden beri müdahiliz. Arkadaşımızın müzakere heyetinin bir parçası olması ve HDP'nin İmralı'ya girmesi çok önemlidir. Bu, bizi barış mücadelesinin bir tarafı yapmıştır. HDP'nin dayandığı zemin de budur" diye konuştu.

Kürkçü bunun yetmeyeceğini ve halkın kendisinin devreye girmesi gerektiğini belirtti. Kürkçü şu değerlendirmeyi yaptı: "Gezi gençliğine yaraşan onun bunun askeri olmak değil barışın eylemcisi olmaktır. Ölmeyeceğiz, öldürmeyeceğiz,  hiç kimsenin askeri olmayacağız. Hükümetin gençliğe yönelik eylemi bundan dolayıdır. Bunlar geleneksel ahlakla ilgili değil gençleri bertaraf etmeye yönelik haçlı zihniyetin yaklaşımıdır.”

Öğrenci evlerine yönelik saldırıları tüm topluma yönelik olarak nitelendiren Kürkçü, Başbakan’ın “gençler bana emanet” sözüne de tepki göstererek, 18 yaşındaki gençliğin kimseye değil, kendisine emanet olduğunu söyledi. Hükümetin yeni bir teokratik düzen kurma peşinde olduğunu belirten Kürkçü, Başbakan’a “üniversite öğrencilerine not karşılığı tecavüz eden senin atadığın profesörler, doçentler” dedi.  Kürkçü Alevilerin ve diğer inanç gruplarının da kendilerini güvende hissetmediklerini, Alevilerin kendi istedikleri gibi yaşamaları gerektiğini söyledi.


TÜNEL KAZMAYAN MAHKUM MU OLUR?

Kürkçü öğrencilere yönelik sözlerinden dolayı Başbakan Erdoğan’ı şu sözlerle eleştirdi: “Bu gençleri kimse Tayyip Erdoğan'a emanet etmiş değildir. Kim, kimin evinin içinde ne olduğunu merak edebilir? Ben merak ediyor muyum senin evinde ne oluyor diye. Evlerimizi dikizlemeyin. Buna hakkınız yok. Ev, özel yaşamın en mahrem yeri. Herkes orada nasıl biliyorsa öyle yaşar. Adana Valisi gibi buradan vazife çıkaranları uyarıyoruz. Siz o lafları kendinize layık görebilirsiniz ama bir yurttaşımıza öyle seslendiğin zaman o lafları iade ederiz, ediyoruz; Ne diyorsan, osun sen.  Bugün Türkiye gençliği cezaevlerinde. Mahremiyete bu kadar düşkün olan hükümet koğuşların içini de gözetlemek, dikizlemek için oralara kamera yerleştirmeye hazırlanıyor. Niyeymiş? Tünel kazıyorlarmış. Tünel kazmaya çalışmayan bir tek mahkum bile olmaz. Mahkumun görevi tünel kazmaktır, cezaevinin görevi o tüneli engellemeye çalışmaktır. 14 yıl hapis yattım, görevini tünel kazmak olarak görmeyen bir tane mahkum tanımadım. Çünkü mahkumlar robot değil özgürlük aşkıyla tutuşan insanlardır. Bundan daha güçlü ne duygu olabilir.  (Ankara/EVRENSEL)
 

ÖNCEKİ HABER

Ali İsmail\'in davası Kayseri\'ye alındı; Eskişehir\'den karara tepki

SONRAKİ HABER

Kendilerini ihbar ettiler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...