11 Kasım 2013 06:00

Bir konferans nasıl kadük kalır?

Erbil’de (Hewler) toplanması planlanan Kürt Ulusal Kongresi uzunca bir süredir öteleniyor. Sebebin bölgedeki Kürt siyasi odaklarının anlaşmazlığı olduğu herkesin malumu. Geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da “Kürtler Barış Demokrasi ve Çözüm Modellerini Tartışıyor” başlıklı bir konferans düzenlendi. Konferans her bakımdan kadük kaldı.

Bir konferans nasıl kadük kalır?
Paylaş

Cem Gurbetoğlu

Erbil’de (Hewler) toplanması planlanan Kürt Ulusal Kongresi uzunca bir süredir çeşitli gerekçelerle öteleniyor. Seçimler gerekçe gösterilse de asıl nedenin bölgedeki Kürt siyasi odaklarının anlaşmazlığı olduğu herkesin malumu. Geçtiğimiz hafta sonu Erbil’de Kongreye hazırlık için temasların yapıldığı, BDP heyetinin İmralı’da Öcalan’la görüştüğü saatlerde Ankara’da “Kürtler Barış Demokrasi ve Çözüm Modellerini Tartışıyor” başlıklı bir konferans düzenlendi.

Direktörlüğünü Aziz Barzani’nin yaptığı IMPR tarafından düzenlenen konferans bölgedeki dört ülkeden de Kürt temsilcilerini bir araya getirmeyi amaçlamakla birlikte, esas olarak Kürt sorununun Türkiye ayağını masaya yatırmak üzere kurgulanmıştı. Ancak konferans her bakımdan kadük kaldı.

1) TÜRKİYE KÜRTLERİ SADECE ‘KATILIMCI’

Türkiye’den konferansa katılanlar, toplantının AKP hükümeti desteğiyle KDP tarafından düzenlenen bir etkinlik olduğu ön kabulüyle oradaydılar. Böyle olup olmadığı başka bir tartışma olmakla birlikte, BDP ve DTK’nın konuşmacılar dışında konferansa ilgi göstermemesi bu ön kabulün bir yansıması. Bir yandan Suriye Kürdistanı (Rojava) etrafında KDP ile yaşanan gerilimler, diğer yanda “PKK çizgisi ağır basacak” endişesiyle ertelenen Ulusal Kürt Kongresi, öte yanda Türkiye’de silahların sustuğu sürece AKP eliyle döşenen mayınlar... Tüm Kürtler, Güney Kürdistan’da ulusal bir buluşma beklerken, Türkiye hükümetinin himayesinde hem de Türkiye Kürtlerinin sadece “katılımcı” düzeyde kaldığı bir konferans tabir uygun düşerse “alerji yarattı”.

Konferansta konuşan KYB temsilcisi de bu durumu fark etmiş olacak ki, hem organizasyonu yapanlara, hem de AKP hükümetine “Böyle bir toplantıya PKK’nin katılmasının önü açılmalıydı” diye sitem etti. İzleyicilerden gelen “Ulusal Kongre toplanamazken bu konferans neyin nesi?​” minvalindeki sorulara yanıt veren Aziz Barzani, “Bu konferans Kürt Ulusal Kongresiyle alakalı değil. Ankara’da mini bir kongre olduğunu söyleyebiliriz. Ama gündemimiz Türkiye. Barış modelleri ve demokratik çözüm modellerinden bahsediyoruz. Her iki tarafa da PKK ve BDP’ye yardım sağlamaktan bahsediyoruz. Bu süreç durursa hepimiz kaybedeceğiz” dedi.

2) PYD’LİLERE ‘BÜROKRASİ(!)’ ENGELİ

Konferansın başlangıç günü bir haber kulaktan kulağa yayılmaya başladı. PYD adına konuşmacı olarak konferansa katılacak Sihanouk Dibo, Türkiye sınırından geçememişti. Organizasyonu yapan IMPR Başkanı Veysel Ayhan, her türlü iznin alındığı, Dışişleri Bakanlığı ile gerekli görüşmelerin yapıldığını, böyle bir sıkıntı yaşanmasının mümkün olmadığını söyledi. Ancak ilerleyen saatlerde dedikoduların doğru olduğu ortaya çıktı. Veysel Ayhan’ın sorunun çözümü için yaptığı görüşmelerde kendisine verilen yanıtlar da inandırıcılıktan uzak. Ayhan’ın görüştüğü yetkililer adeta topu birbirlerine, suçu da “bürokrasi”ye attılar. 11 yıllık iktidarının ardından AKP’den bağımsız bir bürokrasiden bahsedilemeyeceği herkesin malumu.

3) AKP’DEN DANIŞMAN DÜZEYİNDE KATILIM

Kuşkusuz ki hükümetin bilgisi dahilinde bir konferanstı. AKP MKYK Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı da konuşmacı olarak katılacaktı. Ancak Bağlı konferansa katılmadı. Yerine konuşmacı olarak AKP’yi temsilen Bakan Faruk Çelik’in danışmanı Yüksel Yeni konuştu. PYD’nin sınırdan geçişlerinde yaşanan sıkıntı, AKP’nin katılım düzeyini MKYK üyesinden, Bakan danışmanına düşürmesi... Üst üste koyunca AKP’nin de bu konferansın sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesini istemediği izlenimi ortaya çıkıyor.

AKP’Yİ TEMSİL EDEN BUYSA VAY Kİ VAY...

Bakan Danışmanı Yüksel Yeni de bu konferans için gerçekten “10 Numara” bir tercih. Yeni’nin babaannesinden referanslar vererek başladığı konuşması, çocukluk anılarıyla devam etti ve “Hepimizin ortak paydası İslam, bırakın etnisiteyi” çıkışmasıyla sona erdi. Konuşmasında sık sık “Türkiye’yi BAAS yönetti”, “Kürtler okullarda Kuran-ı Kerim dersi versin, ben ders anlatayım”  cümlelerini tekrarlaması, 17. ve 18. yüzyıl burjuva ideologlarını “birtakım geri zekalılar”, tarihsel bir süreç sonucu doğan ulus devletleri  de “birtakım geri zekaların projesi” diye tanımlaması akıllara zarardı. Abarttığımı düşünmeyin. Konuşması internette bir paylaşım sitesine düşse, ekranın yan tarafındaki “öneriler” kısmında “Cübbeli Ahmet Hoca”, “Fıkrasına gülünmeyen adam” videolarını görebiliriz.

Yüksel Yeni tercümanların simültane çeviride büyük güçlük çektiği konuşmasında, “Anadilde eğitim, temsilde adalet, demokratik özerklik deniyor. Vallahi hikaye konuşuyoruz (...) Demokratik özerklik deniyor, üç tane daha cümle kurun desen anlatamazlar (...) Hiçbiri anlamıyor bunların” diye çıkışları da cabası.  

SONUÇ

Ortaya çıkan kadük kalmış bir konferans. Türkiye, Kürt sorununu muhataplarıyla görüşmeden çözemeyeceğini anladı. Yurtdışından getirilen isimler, AKP’ye devşirilen Kürtler... Hiçbiri çare olmadı. KDP’nin, KYB’nin ya da başkaca bölgesel aktörlerin, hatta emperyalist güçlerin Türkiye hükümetiyle ilişkilerine dayanarak yapacağı her girişimin boşa düşeceği bir kez daha görüldü. Türkiye’deki Kürtler ne istediklerini, kimden istediklerini ortaya koyuyor. Örgütlü bir güç. Muhataplar belli. Artık bu muhatapların yok sayılacağı, o muhataplardan rol çalınabilecek günler çoktan geride kaldı. Aksini denemek, konferansa verilen arada sohbet ettiğimiz Prof. Dr. Doğu Ergil’in de dediği gibi “Rüzgara karşı işemek”ten başka bir anlama gelmiyor. (Ankara/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Derbide gülen Fenerbahçe

SONRAKİ HABER

Korucu alımları devam ediyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...