Çakıltaşları
Çakıltaşları, Seviye Merih’in Kanguru yayınları öykü dizisinden çıkan ikinci öykü kitabı. Bu kitabında, Merih’in, öykü dilini daha bir oturttuğu, dili daha özgür kullandığı, gündelik dili yazınsal dile dönüştürmede daha bir yetkinlik kazandığı görülüyor. Tek ya da iki sözcüklü kısa cümleler, tek cümlecik paragraflar, eksiltilmiş sözler, öykülerde hem bir atmosfer yaratıyor, hem de okura ışıklı noktalarla aydınlatılmış düşünsel alanlar bırakıyor. Dolayısıyla, yazar, anlatıcı öykü kişilerinin ruh hallerini de hiç döndürüp dolandırmadan yansıtıveriyor:
“Kız kardeşimin o bebeklik hali bana daha bir dokunur, iyice kaptırırdım kendimi. Kıyık kıyık kıyılır kalırdı içim.
Hıçkıra hıçkıra böyle…
Ne vardı da sanki?
Yok, gidecekmiş de…
Hangi baba yavrularını bırakıp gidebilirdi ki?”
Hem nereye? Neden?
(Ağla Çeşmim Ağla Ki/ sa: 30)
Kitaptaki öyküler iki bölümden oluşmuş: İlk bölümde sekiz, ikinci bölümde dört öykü bulunuyor.
Merih, ilk kitabında olduğu gibi bu kitabındaki öykülerinde de sözü kısa tutup, çarpıcı, yoğun duyguları önceliyor. Öykü evreninde, ilk kitabında olduğu gibi yine çocuklar, bedenini tanımaya çalışan yeniyetme kızlar, çokbilmiş komşu kadınlar, gurbetteki kocalar, askerdeki oğullar yer alıyor. Kentin kıyılarında yaşayan bu insanların yaşam biçimlerine, hayata bakışlarına, iç içe geçmiş kültürel özelliklerine yazar, kimi zaman gözlemci bir açıdan yaklaşırken, kimi zaman da iç dünyalarına kadar sokulup, karmaşık ruh hallerini de görmemizi sağlıyor. Öykünün kendi dünyasına çok fazla müdahale etmeden, dünyaya onların gözünden açtığı bir pencereden bakmamızı istiyor:
“Bunu var ya, küçükken omzundan aşırıvermiş babası. Tutamamış el kadar bebeyi. Kâmran’ın iki kaşının arası oyuk. Aha böyle…”
(Ağla Çeşmim Ağla Ki/ sa: 27)
Uzun betimlemelerden kaçınıyor yazar; bazen kısa bir konuşma cümlesiyle işi hallediveriyor, bazen de şiir dizesi gibi bir cümleyle, sıralı noktalarla söylemediği birçok şeyi söylemiş oluyor. Böyle olunca kurgu da bir anda şiirselleşiyor ve özenli bir ayrıntı işçiliği, ayrıksı bir başka özellik olarak önümüze çıkıyor:
“Aylardan Temmuzdu, günlerden utanç.
Geride ne çok kişi kalmıştı senin gibi bekleyen…
Ne çok umut, inadına beslenen…”
(Bir Yolculuk Daha Umuda/ sa: 48)
“Oysa iricedir ellerim anneminkiler gibi.
Bu küçücük tepecikleri örtmekte ne var!
Ne ki bu şeyler kapanmak istemezler bugün…
Alabildiğine özgür…”şey”ler!”
(Şeylermiş, Şey Yokmuş/ sa: 33)
Çakıltaşları, bir çırpıda okunacak yalınlıkta ama üzerinde uzun uzun düşünülecek öyküler toplamı…
Çakıltaşları/ Seviye Merih/ Öyküler
Kanguru yay./ 2010
Evrensel'i Takip Et