08 Kasım 2013 13:57

Sokağın iki ucu

Semiha, temizlikçi olarak çalıştığı okuldan parasını alamamaktan şikayetçi. “Veliler aidatları vermiyorlar ki” diyor. Fatma ise o okula çocuğunu gönderenlerden. “20 lira kazanıyorum günde. Bir de okuldan aidat istiyorlar. Nasıl vereyim” diyor...

Sokağın iki ucu
Paylaş

İzel Gözde MEYDAN
Aynı sokağın iki farklı ucunda oturan iki kadın Semiha ve Fatma. Hayat gailesinin ortasında öyle bir yerde kesişiyorlar ki, sorunlarının muhatapları birbirleriymiş gibi karşı karşıya kalıyorlar. Oysa gerçek öyle mi? Değil.
Kocaeli’nin işçi ve emekçilerinin yoğunluklu olarak oturdukları Esentepe mahallesindeyim. Aslında mahalleli kadınlarla yerel seçimleri konuşmak için çalıyoruz kapıları.
42 yaşında, üç çocuk annesi Semiha abla 18 yıldır bu mahallede oturuyor. Eşi bir petrol istasyonunda çalışırken o da mahalledeki Çelik Sanayi İlkokulu’nda temizlik yapıyor. Tabi ki güvenceli değil, sözleşmeli! Ücreti velilerden toplanan aidatlarla ödeniyor. “İlk ayın maaşını aldık ama ikinci ayı alabilecek miyim bilmiyorum, veliler aidatları vermiyorlar ki” diyor; biraz kızgın biraz çaresiz. Sonra da ekliyor “9 ay çalışıyoruz ama 3 ay iş yok. Ben de yine evlere temizliğe gidiyorum”.
Sokağın sonundaki evde de Fatma abla karşılıyor beni. 12 yıldır bu mahallede oturuyor. 3 çocuğu var. En küçük oğlu Çelik Sanayi İlkokulu’na gidiyor, hani şu Semiha ablanın çalıştığı, “veliler aidatları vermiyor ki” diye sinirlendiği okul. Hayat zor, bunu söylemekten hiç de gocunmuyor doğrusu Semiha abla. Eşi, İGSAŞ’ta çalışırken az çok düzenli giden hayatları, özelleştirmeden sonra eşinin işten atılmasıyla sarsılıyor. Dile kolay,  5 yıl işsiz kalıyor eşi, o arada aldığı kıdem tazminatıyla geçiniyorlar. Fatma abla o işsizlik koşullarında girişiyor kendine bir iş bulma çabasına. “Bulaşıkçılık dışında hiçbir iş vermiyorlar, orada da sigortasız günlüğü 20 liraya çalıştırıyorlar.” Neye yeter günlük 20 lira? Lafı okuldan açıyoruz, neye yetmediğini anlatınca işte orada Semiha ablayla kesişiyor yolları: “Sözde kitapları devlet dağıtıyor ama masraflar hiç bitmiyor. Okuldan her gün para istiyorlar. Sene başında veli toplantısı yaptılar, yıl boyunca toplanacak aidat parasını söylediler, ben de itiraz ettim ‘benim çocuğum devlet okuluna gidiyorsa bu para neyin parasıdır’ diye”.
Devletin ‘sosyalliğine’ örnek bu işte. Bir tarafta Fatih projelerinden, bedava dağıtılan tabletlerden, kitaplardan dem vurulurken; öteki tarafta okullarda usulsüzce toplanan aidat paraları, güvencesiz çalışma, işsizlik... Sokağın bir ucunda çocuklarının masraflarını karşılamak için türlü zorluklarla çalışan bir kadın, öbür ucunda iş aramaktan yorulmuş, ay sonunu nasıl getireceğini düşünen başka bir kadın.
Birbirini tanımayan bu kadınların, birbirlerinden öğrenecekleri ve birlikte yapacakları çok şey var aslında. Belki de işe oturdukları sokaktan başlamak gerek.

SEÇİMİ SEMİHA KAZANSA…
Semiha ablaya yaklaşan seçimleri sorunca önce bir beklentisinin olmadığını söylese de mahalleye belediyenin temizlik araçlarının gelmediğini, çocuklarının okula giderken kullandığı yolda trafik lambası olmadığı için her gün kaza tehlikesi olduğunu ekliyor. Sonra da “imkanım olsa seçimlerde aday olurdum, kesin kazanırdım” diyor gülümseyerek. Peki aday olsa ve kazansa ne yapar? “Çalışma imkanı olmayan kadınlara maaş bağlatırdım, çalışmak isteyenlere de iş bulurdum” diyor. Eee, ne de olsa insanın yarası neredeyse merhemi oraya ararmış.

OLUR OLUR, BAL GİBİ OLUR
Fatma abla sohbete başlarken hiçbir şeyi esirgemeyen misafirperverliğinin rahatlığını bazı meseleleri tartışırken göstermiyor ama açılıyor sonra. Alevi olduğunu baştan belirtiyor, çocuk okutmanın ekonomik sıkıntılarının yanı sıra bir sorun daha var çok önemsediği, muhakkak dile getirmek istiyor. “Biz Aleviler hor görülüyoruz. Çocuklarımızı zor bela gönderdiğimiz okullarda bize küfrediliyor neredeyse. Ben istemiyorum çocuğum zoraki din dersi görsün. Bu da benim hakkım değil mi?​” diye soruyor.  Onun da yerel seçimlerden beklentisi Semiha ablanınkiyle benzer: evine yakın, güvenceli bir iş olanağının yaratılmasını istiyor. Ekliyor bir de; “çok mu bu istek, yapılamaz mı? Bal gibi de yapılır. Yeter ki istesinler.”


***

İSTEDİK, OLDU, VAR MI ÖTESİ?

Aysel Ebru ÖKTEN
Kocaeli'nin Derince ilçesinde de bir Esentepe Mahallesi var. Buradaki dertler de, Gözde’nin anlattıklarıyla çok benzer. İsim aynı, dertler aynı da, bu mahallenin bir farklılığı var. Onu anlatmak istiyorum size.
Mahalledeki 15.Kolordu Ortaokulu’nda çocukları okuyan Fadime ve Alev, mahalleli kadınların bir araya gelememe sıkıntılarını görünce kolları sıvıyorlar. Kadınlar için bir alan yaratmaya umuduyla okulun zemin katındaki 100 metrekarelik depoyu değerlendirmeye karar veriyorlar. Tabi okul yönetimini ikna edince hayali gerçekleştirmek daha kolay oluyor. İşin mutfağında olan kadınlardan biri ve aynı zamanda Okul Aile Birliği’nin başkanı olan Fadime’ye “neden spor salonu?​” diye soruyoruz, fikrin mahalleli kadınların ilgisini çektiğini ve aynı zamanda sağlık açısından yararlı olduğunu düşündükleri için spor salonunu tercih ettiklerini söylüyor. “Peki nasıl gerçekleşti?​” sorusuna “sancılı” diyor önce. Okul yönetiminden destek alsalar bile spor aletleri için bir bütçeye ihtiyaç olduğunu dile getiren kadınlar bunun için de yerel seçimler öncesi siyasi partiler ve belediyenin de sık sık kapısını çalmış. İlk başta kadınların önerisine olumlu bakmayan siyasiler ve belediye, kadınların ısrarıyla yardımcı olma sözü veriyor ve okulun deposu spor salonu olarak düzenleniyor. Alev ablaya göre zorluklara rağmen kadınların yüzündeki mutluluk birçok şeye bedel. Spor aletlerinin alınması ve spor hocasının da gelmesiyle artık Esentepeli kadınlar düzenli olarak spor yapmaya başlıyorlar. Mahalleli kadınların yorumu nedir derseniz; hayatlarında ilk kez kendileri için bir şey yaptıklarını söylüyorlar. Biz de kadınların aslında istediklerinde ve ısrarlı olduklarında neler yapabileceklerini görüp kadınlardan bir kez daha umutlu olmayı öğreniyoruz...
 

ÖNCEKİ HABER

HUKUK

SONRAKİ HABER

“Ceyran yok, Pepe yok”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa