02 Haziran 2011 08:39

Sınavlar, skandallar, değişen ve değişmeyenler

Yeni bir sınav dönemine girmiş bulunmaktayız. İlköğretim öğrencileri bu hafta sonu SBS’ ye girecek. Seçimlerden sonra da 5 basamaklı şekilde LYS gerçekleşecek. Artık ilkokuldan itibaren başlıyor sınav maratonu, 11’li yaşlardan itibaren dershanelere hapis olan öğrencileri, önlerinde 7 yıllık bir sınav stresi bekliyor. Kimisi da

Sınavlar, skandallar, değişen ve değişmeyenler
Paylaş
İmran Kurt

Yeni bir sınav dönemine girmiş bulunmaktayız. İlköğretim öğrencileri bu hafta sonu SBS’ ye girecek. Seçimlerden sonra da 5 basamaklı şekilde LYS gerçekleşecek. Artık ilkokuldan itibaren başlıyor sınav maratonu, 11’li yaşlardan itibaren dershanelere hapis olan öğrencileri, önlerinde 7 yıllık bir sınav stresi bekliyor. Kimisi daha iyi bir liseye yerleşmek için, kimisi ise bir üniversiteye “kapak atabilmek” için. Yaşamın en güzel yılları test başlarında, dershane kütüphanelerinde sorularla boğuşarak harcanıyor artık.

Milyarlarca para yatırılıyor “iyi bir gelecek” için. Ama bu çaba bile yetmiyor bir şeyler kazanmaya. Çünkü asıl adaletsizlik sınav sisteminin var olması. Hiçbir şekilde eşit şartlara dayanmayan sistemde parası olan daha iyi dershanelerde, daha iyi okullarda okuyor, gerekirse özel derslerle takviye yapıyor. Parası olmayan ise elinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ve senelerce görülen eğitim 2-3 saatlik sınav duvarına aşamazsan boşa çıkıyor. Ve her yıl sınavlardan sonra tanıdık manzaralar çarpıyor gözümüze gazetelerde, televizyonlarda, bunalıma giren ve intihar eden öğrenciler.

Geçen sene bir ilkokul öğrencisi sınav bunalımı yüzünden intihar etti, bunu çok değerli eğitim bakanımız veya iktidar unutmuş olabilir. Peki bu arkadaşımızın ailesi, arkadaşları, bizler… Bu sene de YGS sonuçları yüzünden İsmail ve Sıdıka arkadaşımızı sınava kurban verdik. Sistem zaten adaletsizken ve eşit değilken bir de bu sene YGS’de şifre skandalı patlak verdi. Sorular şifrelenmiş belirli dershane öğrencilerine ve onların çevrelerine verilmişti. Böylesi emek gaspına karşı, yüz binlerce  liseli aileleriyle kendileriyle dalga geçen kurumlara, sınavlara, skandala karşı sessiz kalmadı ve haftalarca alanlara çıktılar. 30 yıl sonra Türkiye tarihinde ilk defa liselerde kitlesel boykotlar gerçekleşti. İl il büyük eylemler örgütlendi ve haftalar süren bir mücadele başladı. Hükümet hakkını arayan öğrencilere, ailelerine, bu skandala itiraz eden öğretmenlere provokatör dedi, alanlara inen gençlerin karşısına “5-10 bin genç” çıkarmakla tehdit etti. Tatminkarca kotlularında oturanlar, kendilerinin elleri öpülesi, iyi birer insan olduklarından bile utanmadan bahsettiler. Ali Demir’in istifasını isteyen bizlere karşılık devlet erkanı “tek fikir” oldu, korudu.

Ancak her ne kadar görevlileri koruma-kollama refleksi hiç süngüsünü düşürmese hem liselilerin haklı, itiraz edilemez tepkileri hem de seçimler arifesinde şirin gözükme isteği hükümete geri adımlarda attırdı. YGS’nin kaldırılacağını ve yerine olgunluk sınavının getirileceğini öğrendik. Sınavlar vesilesiyle at yarışı muamelesi görmeye daha alışamamışken şimdi de “kavun karpuz gibi olgunlaşıp olgunlaşmadığımızı” ölçeceklerini ilan ettiler. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan yaptığı açıklamada bunun şifre skandalıyla bir alakasının olmadığına dikkat çekmek zorunda hissetti kendini. Çünkü bu geniş kesimlerce farklı yorumlanabilirdi!. YGS’nin kalkıp yerine olgunluk sınavı gibi bir uygulamanın getirilecek olması liselilerin verdiği ısrarlı mücadelenin sonucu değil de hükümetin veya YÖK’ün bir lütfuymuş gibi göstermek hele hele seçime az bir süre kala bunu ilan etmek, en kaba tabiriyle “tribünlere oynamak” oldu. Geriye dönüp baktığımızda liselilerin bir şey elde edememiş gibi görünmesi yanlış olur. Eğer bizler hakkımızı aramasaydık, “parasız eğitim, sınavsız üniversite” talebimizi dile getirmekten geri dursaydık bu rezillik halının altına süpürülecek, görülmeyecek ve gösterilmeyecekti.

Sınavlardaki hataların kabul edilircesine YGS’nin kaldırılması, liselilerin mücadelesinin elde ettiği bir sonuçtur ve buna sahip çıkılmalıdır. Ancak biz liselilerin talebi YGS’nin yerine başka bir sınav getirilmesi değil, tamamen sınavsız bir üniversitedir. Yerine getirilecek olgunluk sınavı da 2 aşamalı olacak ve ilk sınav lise bitirme sınavı olarak, diğer sınav da üniversiteye giriş sınavı olarak gerçekleşecek. Peki bunun YGS’den farkı ne ? Pek bir farkı yok YGS’de de lise konuları vardı ve o sınav diğer sınava girmek için bir baraj niteliği taşıyordu daha çok. Yani olgunluk sınavı da YGS’nin laciverti gibi bir şey. Üstelik bu ülkede sınav sistemleri o kadar değişti ki, her gelen sınav bir öncekini arattı. Aynı eşitsizlik ve adaletsizlik yeni sistemlerde de vardı. Değişmeyen tek şey ise ölümler, dershanelere yatırılan milyarlar ve kaybolup giden zamandı.

Hükümet ve ilgili kurumlar hala şifrelemeyi kabul etmiyor. Çünkü bu AKP için bir risk ve oy kaybı demektir. Ancak her şeyin ayan beyan ortalığa saçıldığı bir tabloda sınavlara giren yüz binlerce öğrenci ve ailesi hükümetten hesabı sandık başında sormalıdır. Bu hesapta bu mücadeleye başından itibaren sahip çıkan, yer yer eylemlerde yer alan, her türlü desteği sunan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blokunun bağımsız adaylarına oy vermekten, onlar için çalışma yapmaktan geçer. Zira Blok, elemeci eğitim sistemine dair gerçek çözümleri ne CHP ne de MHP gibi laf kalabalığına getirmeden, doğrudan ilan eden tek çatı olma özelliğini göstermektedir. Bu sebeple benim oyum Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku adayına!

*Şişli İlçesi Lise ÖTK Başkanı

ÖNCEKİ HABER

Doktorları seçim malzemesi yapmayın

SONRAKİ HABER

‘Hak aramak terör suçu değildir’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...