05 Ekim 2013 18:09

‘Kendimizi yalnızlaştırmayalım’

Hükümet kadınların istihdama katılımını artırmak için teşvik reklamları yapıyor, işveren örgütleri “o zaman kadın çalıştırmayız” diye pazarlık yolunu açıyor, sonra bakıyoruz hoop anlaşıveriyorlar. Kadınların çalışabilmesinin kolaylaştırılacağı iddiaları ise, kadınların yaşam deneyimlerinde tuzla buz oluyor. Kadın işçilerin mevcut haklarının bile korunmadığı, korunmak istenmediği bir çalışma düzeni. İşte bu yüzden, hangi kadını dinleseniz bir haksızlık hikayesine çıkıyor yolunuz. Bir haksızlık, aynı zamanda elbette bir direnme ve dayanışma hikayesi…

‘Kendimizi yalnızlaştırmayalım’
Paylaş

Ayşe ÖZDEMİR
Hükümet kadınların istihdama katılımını artırmak için teşvik reklamları yapıyor, işveren örgütleri “o zaman kadın çalıştırmayız” diye pazarlık yolunu açıyor, sonra bakıyoruz hoop anlaşıveriyorlar. Kadınların çalışabilmesinin kolaylaştırılacağı iddiaları ise, kadınların yaşam deneyimlerinde tuzla buz oluyor. Kadın işçilerin mevcut haklarının bile korunmadığı, korunmak istenmediği bir çalışma düzeni. İşte bu yüzden, hangi kadını dinleseniz bir haksızlık hikayesine çıkıyor yolunuz. Bir haksızlık, aynı zamanda elbette bir direnme ve dayanışma hikayesi… Ostim’de bir atölyede çalışan Sevgi ile konuşurken de aynı şeyi yaşadık, erkek şiddetinin neden olduğu bir işten çıkarılma hikayesine, kadın işçilerin kurdukları dayanışmaya tanıklık ettik.

KUAFÖRDE RÖPORTAJ
Sevgi ile röportaj yapmak istememizin nedenlerinden biri kendisini ve deneyimlerini paylaşmak, bir başka neden ise, son zamanlarda çalıştığı atölyede işten çıkartılanların olduğunu duymuş olmamızdı. Bu isteğimizi kendisine söylediğimizde önce biraz şaşırdı Sevgi, sonra röportaj için uygun zamanı bulmaya geldi iş. Ee, kadın ve işçi olunca, bu zaman belirleme işi pek kolay olmuyor haliyle. Epeyce düşündükten sonra, uygun olabileceği tek zamanın kuaföre gideceği zaman olduğunu söyledi. Ben de takıldım peşine Sevgi’nin ve düştük kuaförün yoluna. O bir yandan saçlarını yaptırdı, bir yandan da sohbetimizi sürdürdük.
Sevgi 52 yaşında bir işçi. Daha önce pek çok yerde çalışmış. Ostim’de ise son 2 yıldır bir atölyede üretim bölümünde çalışıyor. Biraz deli dolu bir kadın, “Asla yaşlanmaz” diyeceğiniz insanlardan. Tanıyanlar, onu “haksızlık karşısında susmayan, sevdiği işçi arkadaşları için herşeyi yapan, sözü dinlenen bir işçi” olarak anlatıyor. Yaşama bağlılığı, çok kolay bir yaşamı olduğundan değil elbette, yaşadığı ve yendiği zorluklardan.
 

ARKADAŞLARIMIZIN ARKASINDAN BAKMAYA ALIŞTIK
Ostim’de çalıştığı işyerinin 30 işçinin çalıştığı küçük bir atölye olduğunu anlatıyor. Bant sistemi ile çalışıyorlar: “Bantın en başında ben çalışıyorum. Ve ben işi bıraktığımda herkes işi bırakmış oluyor, bu yüzden biraz itibarım var” diyor gülerek. Bir saatlik yemek molaları, ayrıca on beşer dakikalık iki çay molaları olduğunu söylüyor. “Ama biz bazen bu saatleri biraz esnetiyoruz. Patronlar gördüğünde bundan hoşlanmasalar da, birbirimizle sohbet etmek güzel geliyor. Çalış çalış nereye kadar, patronlara kalırsak eve uyumaya bile gidemeyiz” diyor bana göz kırparak.
Yakın zamanda işten atılanlara getiriyorum sözü. “Bundan bir ay öncesine kadar 35 kişi çalışıyorduk. Ama yaz bitip işler yavaşlayınca, 5 arkadaşımız işten çıkarıldı. Ve çıkartılanlardan 4’ü kadın işçiydi” diyor üzülerek. “Patronlar yaz başlayınca işlerin yoğunluğundan dolayı birçok kadını işe alıyorlar. Bizim patron ‘kadın işçi alırım ben, çünkü daha özverili çalışıyorlar’ diyor, ama ilk önce de kadınları kovuyor işten her nedense” diyor. İşten çıkarılanların nasıl çıkarıldığını, haklarını alıp alamadığını soruyorum. Sevgi ise, haklarını alıp almamalarından daha çok, işten çıkarılma şekillerinin canlarını sıktığını söylüyor. “Tüm haklarını almış bile olsalar, hiçbir haber verilmeden çıkarılmaları kötü oldu. Biz işten çıkarılan arkadaşlarımızın arkasından bakmaya alıştık aslında biraz. Ama geçenlerde bizim için de daha farklı olan bir olay yaşadık” diyor ve başlıyor anlatmaya: “Atölyemizde çok sevilen, işini de çok iyi yapan, ayrıca paraya da ihtiyacı olan bir kadın arkadaşımız işten çıkarıldı. Eşinden ayrılmış, çocuğuyla birlikte ailesiyle yaşayan, o kadar tacizlere rağmen hala çalışan güçlü bir arkadaşımızdı. İşten çıkarıldığında çok üzüldük. Onun çıkarılmasından sonra bazı gruplaşmalar oldu işyerinde, herkes ‘o bile kovulduysa..’ diye korkuya kapıldı. Onun işten çıkarılması bizim aramızdaki ilişkileri de biraz bozdu, gruplaşmalar başladı. İspiyoncular ve patron yalakaları bir anda çoğaldı. Herkes daha hızlı ve çok çalışmaya başladı, en gözde işçiyi bile çıkarabiliyorsa bizi de kovarlar düşüncesi herkesi etkiledi.”
 

PATRON KOCA ELELE…
“Peki, hiçbir şey yapmadınız mı?​” diye soruyorum kendimi tutamayarak. Yadırgıyor bu soruyu “yaptık tabi, yapılmaz mı” diye sorarak. “Arkadaşımıza ‘konuşsak patronla, geri gelir misin’ dedik, ‘gelirim, çalışmam lazım’ dedi. Ertesi gün atölyeye gittik. Herkes mutsuz. Ne yapsak diye düşünürken bir arkadaşımız ‘Çay molasına çıkmayalım’ diye önerdi. O gün çıkmadık. Patron önce ‘olmaz’ dedi. Arkadaşımızın işten çıkarılma nedenini o zaman öğrendik. Meğer eski kocası sürekli patronları arayıp ‘Çıkarın onu işten, zaten başka iş bakıyor çalışmayacak’ deyip taciz ediyormuş. Başka şeyler de söylüyormuş tabii işten çıkarılsın diye. Epey uğraştık. Sonunda kabul ettiler, ‘Tamam gelsin tekrar başlasın’ dedi patron. Heyecanla akşam arkadaşımızın evine gittik güzel haberi vermek için. Ama o, başka iş bulduğunu ve geri dönmek istemediğini söyledi. Sevincimiz kursağımızda kaldı. Ben olsam tekrar geri gelirdim ve çalışırdım. Çünkü güvendiğim arkadaşlarım var burada. Hatta daha bir inatla çalışırdım” diyor Sevgi. Sonra anlatıyor arkadaşlarının işe dönmemesinin onları ne kadar çok etkilediğini...
Sevgi’nin kuaförde işi bitiyor. Aklımdaki son soruyu sormadan bırakmıyorum onu. Arkadaşı ile hala görüşüp görüşmediklerini merak ediyorum, “Tabii ki görüşüyoruz” diyor. İkimizin de yüzünde bir gülümseme beliriyor aynı anda. “Yalnız bırakmayız asla birbirimizi, hep destek olacağız. Kadınlar için, özellikle kadın işçiler için hayat daha zor. Birbirimize destek de olmazsak vay halimize. Evde koca ya da aile, işte erkekler, zaten hayatımız yeterince çekilmez olabiliyor. Bir de kendimizi yalnızlaştırmayalım değil mi” diyor gülerek.

 

ÖNCEKİ HABER

“Grevdeyiz çünkü insanca yaşamak istiyoruz”

SONRAKİ HABER

Montgomery Otobüs Boykotu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...