05 Ekim 2013 18:05

“Grevdeyiz çünkü insanca yaşamak istiyoruz”

Fokker Elmo fabrikası İzmir Ege Serbest Bölgesinde faaliyet gösteriyor. Savaş uçaklarının kablolarını üreten fabrika Hollanda merkezli. Kanada ve Çin’de de fabrikası var. İki yıl önce 120 işçi kapasitesiyle üretim yapan fabrikada bugün 220 işçi çalışıyor. Serbest Bölge içerisinde yeni fabrika inşaatının bitmesiyle de kapasitesini daha da arttırmayı düşünüyor.

“Grevdeyiz çünkü insanca yaşamak istiyoruz”
Paylaş

Nedim Üçüncü

Fokker Elmo fabrikası İzmir Ege Serbest Bölgesinde faaliyet gösteriyor. Savaş uçaklarının kablolarını üreten fabrika Hollanda merkezli. Kanada ve Çin’de de fabrikası var. İki yıl önce 120 işçi kapasitesiyle üretim yapan fabrikada bugün 220 işçi çalışıyor. Serbest Bölge içerisinde yeni fabrika inşaatının bitmesiyle de kapasitesini daha da arttırmayı düşünüyor. İşçilerin 200’e yakını kadın. İki yıl önce başlayan örgütlenme sürecinin ardından 2013 Nisan ayında Türk Metal Sendikası’nda örgütlenip, çoğunluğu sağlayarak, toplusözleşme yetkisini almışlar. İlk görüşmelerin ardından ücret maddelerinin görüşülmesine fırsat vermeyen işveren, bir daha toplusözleşme görüşmelerine katılmadı. Sendika fabrikaya grev kararını asarak greve başladı. Örgütlenme sürecinde ağır çalışma koşulları, mobbing ve tehditlerle işçileri sendikadan istifa ettirmeye çalışan fabrika yetkilileri, işçiler üzerinde greve çıkmamaları, çıkanların da geri dönmesi için baskılarını sürdürüyor. Grevdeki işçilerle örgütlenme sürecinden başlayarak neler yaşadıklarını konuştuk.

Neden greve çıktınız?
Ayşegül Bacaksız: Grevdeyiz çünkü insanca yaşamak istiyoruz. Bize tanınan hakları elde etmek istiyoruz, eşit şartlarda çalışmak istiyoruz. Yeterli miktarda maaş almak istiyoruz. Daha düzgün daha iyi şartlarda yaşamak istiyoruz. Her şeyden önce bizlere daha adil davranılmasını istiyoruz... İçeride gördüğümüz eziyet, hakaretler, baskı... Sendikalaşma sürecinde de aynı baskıları gördük. Greve çıkmamızın ana sebepleri de bunlar.

Çalışma koşullarından, kadın olmaktan kaynaklı yaşadığınız sorunlardan bahseder misiniz biraz?
Gözde Laçin: Pazartesiden cumaya 8-18 arası çalışıyoruz. İş yükünün fazla olduğu günler cumartesi mesai yazılıyor. Mesaiye “hayır” deme şansımız yok. Özel günlerimiz olduğu zaman bile. Kimseye sorulmuyor, direk mesai listesi önümüze konuluyor imza atın diye. On saat sadece bedeniniz değil beyniniz de yoruluyor. Ben test grubunda çalışıyorum. Altı ayda bir sınava tabi tutuluyoruz. Yeni başlayanlar önce eski işçilerle çalışıyor çünkü yüksek voltajlı gerilim var. Şimdi biz greve çıktıktan sonra da deneyimsiz işçilerle bu işi yaparak onları tehlikeye atıyorlar. Sekiz aylık hamileyken bile orada çalışıyordum. Hamileliğim sürecinde 7,5 saat çalışıyordum.
Fatma: Bize “ESBAŞ’ın doktoruna gözükmeden herhangi bir hastaneye gidemezsiniz” deniyor. Bence bu yasal değil. Hekim seçme özgürlüğü diye bir şey var, ama biz ESBAŞ’ın doktoruna gözükmeden bir yere gidemiyoruz. Sanırım o da işverenle anlaşmış. Hiçbir şekilde sevk ve rapor vermiyor. Hepimiz burada kadınız özel durumlarımız oluyor. Kadın hastalıkları, rahatsızlıkları oluyor. Oradaki doktor kadın hastalıkları uzmanı değil. Uzman olmadığı halde, diş olsun kadın hastalıkları olsun her rahatsızlığa rahatlıkla ilaç yazabiliyor. İnsanlara bu ilacı kullandırtıyor.
Ayşen Özkan: Çalıştığım bölümde çok ağır kablolar var. Çalışırken belim kilitlendi. Arkadaşlarımın kollarında revire ağlayarak gittim. Bir saate yakın revirde yattım hiçbir şekilde hastaneye gönderilmedim. Akşam kendim gittim. Doktor bana bir iki gün ağır kaldırmamamı söyledi. Ertesi gün gene o kabloları kaldırmaya devam etmek zorunda kaldım. Üstelik numara yapmakla, işten kaçmak için bunları uydurmakla suçlandım.  
Gözde Laçin: Benim bir yaşında çocuğum var. Sürekli kontrollere götürüyorum. Cumartesi günleri geldiğim zaman mesai parası alamıyordum haftalık 45 saati doldurmadığım için! Ben “çocuğumu hastaneye götüreceğim, hasta” dediğim zaman, “gidemezsin mesaideyiz, sen zaten saatini doldurmuyorsun” diyorlar.
Şiddetten bahsediyoruz. Bu sadece erkek şiddeti değil. Biz burada Şerife Şentürk adlı müdürümüzün de şiddet ve baskısına maruz kalıyoruz. Psikolojik şiddet uygulanıyor. Bir kadın bir kadına şiddet uyguluyor resmen.  

BASKI VE TEHDİT
Sendikalaşma süreci nasıl gelişti?
Sümeyra Durak: Örgütlenme sürecinde çok baskı gördüm tehdit edildim.Ben daha sonra temsilci olarak atandım. Bana daha çok baskı uygulamaya başlandı. Üretim alanında işimi bıraktırıp çöp toplatmaya başlandı. Beni kimyasal odasına geçirdi ve orda tek başıma çalışmaya başladım. Odanın penceresi vardı önüne paravan koydular. Arkadaşlarla konuşmam tamamen engellendi. Çaylarda yalnız gezmemi sağlamaya çalıştılar ama sağolsun arkadaşlarım bana destek oldular. Yalnız bırakmadılar. Biz baskılara aldırış etmeden geldik buralara. sendikadan istifa ettirmek için arkadaşlarımıza “para veririz” demişler. Sonra da parayı bizlerden temin ettiler. Bize gelip dediler ki “yaşlı bir teyze var muhtaç, yardıma ihtiyacı var” ve 5’er lira topladılar. Bu parayı arkadaşa götürüp veriyorlar, üstelik borç olarak.
Emine (Delphi işyeri temsilcisi): Kadınların örgütlenmesi daha zor. Kimi erkek arkadaşına, eşine, anne babasına hatta kaynanasına danışarak karar verdiler. Arkadaşlarımızın eşleri kayınpederleriyle tek tek konuştuğumuz oldu. Anlattık ve arkadaşlarımızın çoğu şey aklına yattı.

HAK ARAMANIN AYIP OLMADIĞINI ÖĞRENDİK
Örgütlenme sürecinin sizler ne gibi katkısı oldu?
Ayşegül Bacaksız: Biz normalde kapı gıcırtısına bile oynayabilen insanlardık. Ta ki örgütlenmeye kadar. Örgütlenme aşamasında hepimiz çok gerildik. Greve çıktıktan sonra biraz rahatladık. Üzerimizdeki baskı kalktı. Şimdi kendimizi daha rahat ifade ediyor, kendimizi güvende hissediyoruz. Kocaman bir ailemiz oldu. Benliğimiz özgüvenimiz yerine geldi. Başaramayacağımız hiçbirşey olmadığının da farkına vardık. Hakkımız olanı aramayı, hak aramanın ayıp olmadığını, suç olmadığını öğrendik. Biz varız bu toplumun en önemli parçalarından bir tanesiyiz. Biz pes etmeyeceğiz. Pes eden onlar olacak.
Fatma: En azından artık sosyal haklarımızı biliyoruz.  İçeride boş boş çalışıyorduk hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Biz çocuklarımıza da bunları öğreteceğiz. Haklılığın yanında olmayı. İçeride çalışan arkadaşlarımıza şunu söylemek istiyorum; bu grev hepimizin grevi, hepimizin davası. Yoğurdu biz yapıyoruz kaymağını hepimiz yiyeceğiz.

 

ÖNCEKİ HABER

Vardiya da çok uzun vardiya

SONRAKİ HABER

‘Kendimizi yalnızlaştırmayalım’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...