03 Kasım 2013 00:54

‘Masum’ bir evlilik kredisinden alacakaranlık kuşağı çıkardım!

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, aile ve nüfus politikaları kapsamında, yeni evlenen çiftlere faizsiz 10 bin TL kredi verileceğini açıkladı. Evli çifte ilk yıl çocuk sahibi olmaları ya da hamilelik durumunda, kredi geri ödemelerinin ötelenmesi imkanı verilecekmiş. Bir de yaş sınırı söz konusu. Lise mezunları 24 üniversite mezunları ise 26 yaşına kadar evlenirlerse bu krediden yararlanabileceklermiş.

‘Masum’ bir evlilik kredisinden  alacakaranlık kuşağı çıkardım!
Paylaş

Sevda Çetinkaya

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, aile ve nüfus politikaları kapsamında, yeni evlenen çiftlere faizsiz 10 bin TL kredi verileceğini açıkladı. Evli çifte ilk yıl çocuk sahibi olmaları ya da hamilelik durumunda, kredi geri ödemelerinin ötelenmesi imkanı verilecekmiş. Bir de yaş sınırı söz konusu. Lise mezunları 24 üniversite mezunları ise 26 yaşına kadar evlenirlerse bu krediden yararlanabileceklermiş.
Elinizi çabuk tutup erken evleneceksiniz ve hemen doğuracaksınız. Devletli öyle buyuruyor!
Yani bu iktidar, illa nikahımızı kıymak, hızla çocuk doğurtmak uğruna kaba bir hesapla bir yılda 6,5 milyar TL para dağıtmayı göze alıyor!  (Türkiye’de 2012’de resmen evlenenlerin sayısı 603.751 olmuş; hesabı böyle yaptım.)  
Öncelikle bu hibe değil, borç. Yani geri ödenecek. Nasıl, hangi koşullarla geri ödenecek belli değil. Bir an evlilik kredisini geri ödemeyenlerin de tüketici kredilerini, kredi kartı borçlarını ödeyemeyen büyük topluluğa eklendiğini gözümün önüne getirdim. Bu yeni bir boşanma sebebi olur mu acaba?
İkincisi, bu kredi kadına mı erkeğe mi verilecek? Bu krediyi verirken sosyal güvenceli bir işte bordrolu çalışmak şartı aranacak mı?
Soruları çoğaltmak mümkün ama benim zihnimi kurcalayan öncelikli soru: bayram değil seyran değil bu parayı niye dağıtacak iktidar?
En kolay ve en hızla akla gelen cevap, seçimler yaklaşıyor malum!
Ancak sadece bu değil kanımca.
Bu konuyu tek başına, son dönem paketlerini bir yana bırakarak tartışırsak; çok rahatlıkla, “Bu kadar yoksulun, işsizin, hayatta kalma mücadelesi veren insanın olduğu bir memlekette, bu yardımı niye eleştiriyorsunuz?​” diye soranlar olacaktır elbet. Hiç şüphesiz ki haklılar! “Bu kadar yokluk içinde hiç yoktan iyidir” diyenleri anlamamak abes olur.  
Ama “Böyle diyenlerin tüm hışımları başım gözüm üstüme olsun” deyip, yakın dönemde kadınların payına düşen bazı paketleri beraber hatırlayalım istiyorum. Krediyle desteklenecek erken yaşta ve çok çocuklu evliliklerin kadınlar olarak halihazırdaki ahvalimizi nasıl etkileyeceğine şöyle kuşbakışı bir bakalım:
“Çalışan Annelere Doğum Müjdesi” gibi afilli başlıklarla sunulan “Çocuk teşvik paketi”, hem erken evliliği ve çok sayıda çocuk doğurmayı teşvik ediyor, hem de kadın istihdamına ilişkin düzenlemeler içeriyor.  
Pakete göre doğum sonrası yasal ücretli izin süresi 18 haftayla sınırlı kalacak. Zaten 16 haftaydı. Yine “Çok çocuk doğuran erken yaşta emekli olacak” iddiası da fos çıktı. Bu da kadınların doğumdan sonra çalışamadığı iki yıllık süreyi prim olarak borçlanabileceği anlamına geliyormuş.
Çocuk bakmak “kadın işi” görüldüğünden, babanın da bu işte sorumluluk almasını sağlayacak “devredilemez ebeveyn izni”nden hiç söz edilmiyor pakette.  Aman erkeklerin rahatı bozulmasın. Patronla kim mi karşı karşıya gelecek, elbette anne kadınlar.  
Feministler ne güzel söyledi: “Söylemesi kolay başbakanım, üç çocuğa kolaysa sen bak, yarım günde de ülkeyi yönetirsin.”
Bu iktidar Türkiye’nin eski nüfus politikasını esastan değiştiriyor. Yeni politika “Çok çocuk, kalabalık nüfus”tur. Kürtaj süresini kısaltma girişimi, hastanelerde psikolojik baskılar ve aşağılamalar, doğum kontrolü araçlarına parasız erişimin kısıtlanması gibi uygulamalar bu yeni politikayı destekler nitelikte.
Aslında bütün nüfus politikaları kadın bedeni ve emeği üzerinde erkeklerin ve onların devletinin tasarruf hakkı olduğu gibi zalimce bir kabul üzerine kurulu. Kadınlar için çok çocuk, aileye ve erkeğe daha çok bağımlılık, daha çok yorgunluk, daha çok uykusuz gece, siyasetten, sanattan, sokaklardan, boş zaman aktivitelerinden daha çok feragat anlamına gelir. Bu  pakette kadınların “annelik yükü”nü hafifletecek hiçbir ciddi önlem de yok üstelik.
AKP’nin bilinçli olarak ve ısrarla yaptığı şudur:
Kadınların aile içinde cinsiyetçi işbölümünden doğan yüklerini hiç değiştirmeden ve hafifletmeden aileyi güçlendirmek. Bu doğrultuda yasaları yeniliyor. Erdoğan’ın “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum”, “en az 3 çocuk”, “kürtaj cinayettir” sözleri de devletin sistemli politikasına işarettir.
AKP kadınları kocaya, eve, aileye mahkum ediyor. ‘Aileyi güçlendirme’ hedefine uygun olarak kadınlar arasında sınıflandırma yapıyor; alt-üst ilişkisi kuruyor.  Kadınları evli-bekar, çocuklu-çocuksuz, az çocuklu-çok çocuklu kadınlar diye bölüyor; haklarını da buna göre tanımlıyor.
Bu politikanın kadınlar için ortaya çıkardığı tablo ise budur:
Çocuklarıyla aç bilaç ortada kalmamak için döven, söven, bir de üstüne üstlük hizmetlerini gördüren erkeklere katlanan; katlanamıyorum deyip boşanmaya kalkarlarsa ölümle tehdit edilen, vazgeçmezse bıçaklanıp kurşunlanan; katilleri ağır tahrik, aileyi koruma gibi gerekçelerle cezasız bırakılan kadınlar!
Masum bir evlilik kredisinden nerelere geldin derseniz, ben gelmedim hayat getirdi.

ÖNCEKİ HABER

Vahşet, benim ‘damarlarımda’ diyor eski İsrailli asker

SONRAKİ HABER

Kimden nefret etmeli kimden etmemeli?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...