02 Kasım 2013 11:02

Yüz yıldır bekleyen sohbet

Hrant Dink Vakfı’nın düzenlediği Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler Konferansı Boğaziçi Üniversitesinde gerçekleşti. Yoğun katılımla başlayan konferansın açılış konşmasını Rakel Dink yaptı.

Yüz yıldır bekleyen sohbet
Paylaş

Elif Görgü

Yüz yıldır bekleyen bir sohbeti gerçekleştireceğiz” diyor Sibel Asna, Müslümanlaştırılmış Ermeniler Konferansının “açılış sohbeti”ni tanımlarken. Yüz yıldır bekletilen konular öyle hemen bilimsel oturumlarla başlayamıyor çünkü.

Gizli acıların, görmezden gelinen toplumsal bir travmanın hele ki Türkçe kelimelerle söze dönüşebilmesi için bilimden değil anılardan başlamak lazım önce. Konferansta da böyle oluyor, “Anneannem” kitabıyla Müslümanlaştırmış Ermenilerin sesinin duyulmasına en çok katkı sağlayanlardan biri olan Avukat Fethiye Çetin... Ve de çocukluğundan itibaren önce Kürt, sonra Alevi en son da Ermeni kökeniyle tanışan Diyarbakırlı ve KAMER Başkanı Nebahat Akkoç, Hrant Dink Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Sibel Asna moderatörlüğünde başlıyorlar sohbete.

TOPLUMSAL UTANÇ

Anılar, tanıklıklar paylaşılıyor. Asna, konferansta konuşacak Müslüman bir Ermeni’nin ailesinin baskısı nedeniyle gelemediğini söylüyor.

Suskunluğun nedenini sorguluyor Fethiye Çetin de.  “Bu öyle bir utanç ki” diyor ve Ermeni soykırımına karışmış, kaybetmiş ya da sadece tanık olmuşların paylaştığı bu utancın suskunluğun sebebi olduğunu anlatıyor. Bu arada bir de “Mağdurun utancı var” diyerek ABD’de bulduğu, anneannesinin annesini örnek veriyor. Onun arkasında bıraktığı, elinden alınan iki çocuğu hakkında bir daha hiç konuşmamış olduğunu söylüyor.

“Mağdur olanlar böyle bir muamelenin muhatabı olmaktan çok utanıyorlar, anneannemin annesi sağ kalmış olmaktan duyduğu utanç nedeniyle konuşmadı” diyor.

‘BENİM DEDEMİ DE KONUŞUN’

Sibel Asna’nın “Kürtler arasında bu konu nasıl karşılanıyor” sorusunu yanıtlayan Nebahat Akkoç, Diyarbakır’da bu konuyu tartıştıkları bir konferanstan bahsederek, 1915 soykırımında bazı Ermenileri camiye sakladığı için sakladığı Ermenilerden önce öldürülen imamın hikayesini paylaşıyor.

İmamın torununun konferansa geldiğini ve “Ben de varım, benim dedemi de konuşalım” dediğini aktarıyor ve “Bu benim için çok iyileştirici oldu” diyor. Konferans sonunda konuşma yapan Belediye Başkanı Osman Baydemir’in sözlerini de hatırlatıyor: “Osman Baydemir, eğer benim dedemin yaşananlarda herhangi bir sorumluluğu varsa o benim dedem değildir. Benim dedem o cami avlusunda asılan imamdır dedi. Osman’ın açtığı bu yol çok önemli ama hala bir suskunluk hakim”

Fethiye Çetin ailesinin Ermeni köklerini araştırırken de karşılaşmış bir tür suskunlukla, kitap çıkınca ise suskunluk rahatsızlığı ifade eden sözlere dönüşmüş ailenin bir kısmının ağzında. Ama toplumsal vicdanın geleceği açısından çok önemli bir söz söylüyor Çetin, “Ailenin gençleri benim arkamda, bu beni çok mutlu ediyor.”


BİR TABUNUN ÜZERİNDEKİ ÖLÜ TOPRAĞINI ATACAĞIZ

“Sorgulanmayan sayfaları aralamak için buradayız. Dile gelmeyen sırlara şahitlik edeceğiz.” diyerek sözlerine başlıyor Rakel Dink. Hrant Dink Vakfı, Malatya HAYDER ve Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümünün ortaklaşa düzenlediği “Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler Konferansı”nın açılış konuşmasında.

Sürekli kullanılan bir söz olan “Aslını inkar eden haramzadedir” sözünü hatırlatıyor, “Ama onların neler yaşadıklarını bilmek istemeyiz. Ne olmuştur, nasıl olmuştur konuşmayız. Soykırımı yok sayabilmeyi beceririz. Ama bu mızrak artık çuvala sığmıyor” diyor.

Bu konferansın yasal, “legal”  olarak Ermeni kimliği ile yaşayanlar açısından da bir yüzleşme niteliğinde olduğunu belirten Dink, hakikatin karanlıkta kalamayacağını söyledi. Dink, “Kılıç artıklarının fısıltıları bugün artık seslendiriliyor” diye belirtiyor.

Rakel Dink, “Onlara gerçek isimleriyle bir daha kimse seslenmedi. Onlar var olmak için yol oldular, silindiler” sözleriyle tarif ettiği Müslümanlaştırılmış Ermenilerin Hrant Dink’in de önem verdiği bir konu olduğunu belirterek Hrant’ın “ sadece ölümün değil hayatın, ölenlerin değil yaşayanların üzerine de tartışılması gerektiğini” söylediğini aktarıyor.

Dink konferansın amacını da şöyle tarif ediyor: “Bir tabunun üzerindeki ölü toprağını atacağız.”


ASNA: SESSİZLERİ SESE KAVUŞTURMAK İÇİN

Hrant Dink Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Sibel Asna konferansın “Toplumsal yüklerin hafifletilmesi” için olduğunu dile getiriyor. İşte Asna ile gerçekleştirdiğimiz küçük sohbet.

Böyle bir konferansa neden ihtiyaç vardı?

Ezelden beri varlığı bilinen ama yüksek sesle dile getirilmeyen bir gerçeğe ses vermek istedik. Biliyorsunuz bu konuyu Türkiye gündemine getiren Hrant Dink olmuştu. Biz de Hrant Dink Vakfı olarak vakfın misyonları çerçevesinde hareket ettik. Bu konudaki bilimsel çalışmalara platform olmak, sessizleri sese kavuşturmak, ağır bir yükten kurtarmak istedik.

Neden ağır bir yük bu konu?

Yüzyıldır dişe getirilmediği için ağır. Kolay konuşulamadığı için. Bugüne kadar kısmi çalışmalar yapıldı ancak bu kadar geniş kapsamlı, bu kadar çok akademisyenin katıldığı ve bilimsel sunumların yapılacağı, hatta bu kadar çok dinleyici talebi alan, yanlış söylemeyeyim ama bildiğim kadarıyla başka konferans olmadı.

Dinleyici talebinin yoğunluğunu neye bağlıyorsunuz?

Demek ki ihtiyaç varmış diyorum, bu kadar net. Biz özellikle bu konferansın yerel çalışmaları özendirmesini, farklı kentlerdeki üniversitelerde bu konuda çalışmalar yapılmasını teşvik etmek istiyoruz... (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Mardin\'deki BDP\'li belediye başkanları açlık grevine başladı

SONRAKİ HABER

BDP\'den Öcalan ile görüş için Adalet Bakanlığı\'na başvuru

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...