31 Ekim 2013 06:00

Emekçiye bütçeden bol bol tasarruf düşüyor

2014 Merkezi Bütçe Kanun Tasarısı, 22 Ekim Salı gününden itibaren TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı. 2014 bütçesi, tıpkı öncekiler gibi, hükümet programına, orta vadeli programa ve hükümetin diğer hedeflerine paralel bir şekilde hazırlandı ve meclise sunuldu.

Emekçiye bütçeden bol bol tasarruf düşüyor
Paylaş

Erkan Aydoğanoğlu

2014 Merkezi Bütçe Kanun Tasarısı, 22 Ekim Salı gününden itibaren TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı. 2014 bütçesi, tıpkı öncekiler gibi, hükümet programına, orta vadeli programa ve hükümetin diğer hedeflerine paralel bir şekilde hazırlandı ve meclise sunuldu.
Bütçe ödeneklerinde Maliye Bakanlığına 97 milyar 43 milyon lira ödenek ayrılırken, 52 milyarı faiz ödemelerinden oluşan Hazinenin bütçesi 63.9 milyar lira olarak tahmin edildi. Milli Eğitim Bakanlığına 55.7 milyar lira, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına 32.7 milyar lira, Milli Savunma Bakanlığına 21.8 milyar lira, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına 17 milyar 24 milyon lira ödenek ayrıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı, 5 milyar 442 milyon liralık bütçesiyle her yıl olduğu gibi bu yıl da çok sayıdaki bakanlığı geride bıraktı.
Türkiye, 2014 bütçesi ile bir kez daha halkın ödediği vergilerin arttırılarak otomatiğe bağlandığı, askeri ve güvenlik harcamalarının belirgin bir şekilde arttığı, asgari ücretlilerin, işçilerin ve kamu emekçilerinin en temel ekonomik, sosyal haklarının ve insanca yaşam taleplerinin göz ardı edildiği bir bütçe ile karşı karşıya bırakıldı.   
2014 Bütçe tasarısı, AKP Hükümetinin bütçeyi oluştururken tercihini bir kez daha sermaye sınıfından yana yaptığını gösteriyor. Bütçe gelirlerinde en fazla pay sahibi olan emekçilerin ekonomik ve sosyal taleplerini karşılamak bir tarafa, 2014 bütçesinden halkın temel ihtiyaçlarına ayrılan paylarda herhangi bir somut artış söz konusu değildir.

KAMU HARCAMALARINDA KESİNTİ

2014 bütçesinin ilk dikkat çeken özelliği, kamu istihdamında belirgin bir daralmaya gidilmesidir. 2013 yılı içinde bugüne kadar 134 bin yeni kamu personeli alan hükümet, önümüzdeki yıl alacağı memur sayısını yaklaşık yarı yarıya azaltarak 74 bine düşürmeyi ve personel dışındaki kamu harcamalarında kısıntıya gitmeyi planlıyor. Kamuda esnek çalışma ve performans değerlendirme uygulamalarının yaygınlaşmasının bir sonucu olarak alınan bu kararın, 2014 yılında kamu emekçilerini angarya işlerde ve daha yoğun çalıştırmayı hedeflediği anlaşılıyor.
Hükümetin mal ve hizmet alım giderlerini 2014 yılı için sadece 1.9 oranında artırmış olması, kamu kurumlarının kamu hizmetlerinden “tasarruf” etmeye zorlanması anlamına geliyor. Belediyelerin personel giderlerinin, belediye bütçesinin yüzde 30’unu aşmaması uygulaması, 2014 yılında tüm kamu kurumları için fiilen uygulanacağını gösteriyor.
2014 bütçe tasarısı, yıllardır benimsenen ve ağırlıklı olarak ücretli emekçileri ezen vergi rejiminde ısrar edileceğinin de işareti. Geniş halk kesimleri özellikle dolaylı vergilerin ağır yükü altında ezilirken, gelir vergisi ve Özel Tüketim Vergisi gelirlerinin arttırılacak olmasıyla birlikte, 2014 yılında da halkın ağır vergi yükü sürecek. Söz konusu vergi rejiminin en temel özelliği, vergi ve zamlar altında sürekli ezilen işçi ve emekçilerin kanını emen bir “vampir” haline gelmiş olmasıdır.


SAĞLIKTA CEPTEN ÖDEME

“Sağlıkta dönüşüm” adı altında yıllardır sağlık hakkını hızla piyasalaştırmış, toplum sağlığını sağlık piyasasının insafına bırakmıştır. Sağlık hakkı özel hastanelerin ve ilaç tekellerinin beklentileri doğrultusunda dönüştürülmektedir. Bu dönüşüm 11 yıldır bütün boyutlarıyla sürmekte, gerek sağlık emekçileri, gerekse sağlık hakkı adım adım ellerinden alınan geniş halk kesimleri sağlıkta dönüşüm sürecinin neler pahasına gerçekleştirildiğini, her geçen yıl daha iyi anlamaktadır. Son yıllarda sağlık hizmetlerinin bütçeden finansmanı yerine, sigorta primleri ve katkı payları şeklinde, sağlıkta cepten ödemelerin artmasını fiyatlandırma uygulamaları ile maliyetin ilk aşamada en azından bir bölümünün hizmetten yararlananlara ödettirilmesi uygulaması hayata geçirilmiştir.
2013 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı bütçesi parçalanmaya başlamıştır. Sağlık bütçesi, Sağlık Bakanlığı, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu olmak üzere üç parçaya ayrılmıştır. Buna göre Sağlık Bakanlığı bütçesi 2013’te 2 milyar 490 milyon TL iken, 2014 yılında sadece 29 milyon TL’lik artışla 2 milyon 519 milyon TL’ye yükselmiştir. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna ayrılan pay 8 milyar 119 milyon TL’den 9 milyar 29 milyon TL’ye, Türkiye Halk Sağlığı Kurumuna ayrılan pay 6 milyar 77 milyon TL’den 6 milyar 874 milyon TL’ye yükseltilmiştir. 2013 yılında toplamda 16 milyar 686 TL olan sağlık bütçesi, 2014’te 18 milyar 422 milyon TL’ye yükseltilmiştir.

ÖZEL KAMU ORTAKLIĞI

Sağlıkta Dönüşüm programının ana hedeflerinden birisi sağlık hizmetleri ile hizmetlerin finansmanı ayırmak adına hayata geçirilen kamu özel ortaklığı uygulamasıdır. Bu yönde son birkaç yıl içinde önemli yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Kamu Hastane Birlikleri ile ilgili yasal düzenlemenin ardından, hız kazanan kamu özel ortaklığı uygulamaları ile “Şehir hastaneleri” projeleri hızlanmıştır. Kamu-özel ortaklığıyla kurulacak şehir hastanelerini, yüklenici firmalar inşa edecek ve işlemesinden yükümlü olacaktır. Karşılığında kamudan kira bedeli alacaklar, ayrıca kampüs içindeki ticari alanlardan gelir elde edebileceklerdir.
Şehir hastaneleri uygulaması ile devlet, kamu kaynaklarıyla hastane inşa eden, teknik donanımını sağlayan, sağlık hizmeti dışındaki temizlik, yemekhane, kantin, otopark, alışveriş, güvenlik vb. gibi hizmetleri de sunan şirkete 25 veya 30 yıla kadar yapılacak sözleşme süresi içinde kira bedeli ödeyecektir. Kira bedellerinin, hastane işletmelerindeki döner sermayelerden ve bütçeden ayrılacak ödeneklerden yapılacak olması, sağlığa ayrılan payın nerelere gideceği hakkında yeterince ipucu vermektedir. Sağlıkta bu süreler içinde kamu tarafından ödenmesi planlanan kira bedelinin 50 milyar TL olacağı tahmin edilirken, yüklenici firmalara şehir hastaneleri için yüzde 70 doluluk garantisi verilmiş olması dikkat çekicidir. 
Halkın büyük bir bölümüne cazip gelen “Beş yıldızlı otel konforunda hastaneler istemez misiniz?​” reklamları eşliğinde pazarlanan kamu-özel ortaklığı, halk için sağlık hizmetlerinin tamamen paralı hale gelmesi, daha fazla borçlanma, taşeronlaşma, esnek ve güvencesiz istihdam, sağlık emekçilerinin mali ve sosyal haklarının tasfiyesi anlamına gelmektedir.


OKULLAR KADERLERİYLE BAŞ BAŞA

2013 yılında 47 milyar 496 milyon TL olan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesi, 2014 yılı için yüzde 18 artışla 55 milyar 705 milyon TL olmuştur. MEB bütçesindeki artışın en önemli nedeni, bakanlığın 4+4+4 dayatması nedeniyle eğitimde yaşanan sorunların içinden çıkılamaz hale gelmesi, okul ve derslik açıklarının yanı sıra, özellikle okulların altyapı ve donanım eksikliklerinin maliyetinin artmış olmasıdır.
Yıllardır iktidar partisi tarafından bütçeden en büyük payın eğitime ayrıldığı yöndeki iddiaların ne kadar gerçeği yansıttığını bütçe kalemleri göstermektedir. MEB bütçesinin yüzde 68’i personel giderleri, yüzde 10’u sosyal güvenlik devlet primi giderleri olmak üzere, eğitim bütçesinin yüzde 78’i doğrudan doğruya personel giderlerine gitmektedir. 
AKP iktidara geldiğinde, MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17 iken 2013 yılı itibariyle MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 6’ya gerilemiştir. Gerçek anlamda eğitime ayrılan bütçeyi en iyi yansıtan veri eğitim yatırımlarıdır. Eğitimi adım adım ticarileştiren, özel okulları doğrudan desteklemek için çok sayıda düzenleme yaparken, kamu okullarını kendi kaderiyle baş başa bırakan AKP iktidarının “Eğitime en çok payı kendilerinin ayırdığı” söylemi gerçeği yansıtmamaktadır. 

ÖNCEKİ HABER

Kemalist felsefeyle yüzleşilmeli

SONRAKİ HABER

Bu acı tablonun sorumlusu sendikalardır

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa