25 Ekim 2013 06:00

İşsiz bisikletçiler kahvesi

Spor dünyasında işsiz, takımsız, sponsorsuz kalan isimlere rastladınız mı? Cevabınız ‘hayır’, değil mi? Merak etmeyin, sizin suçunuz değil. İsimsizlerin trajedisi bu.

İşsiz bisikletçiler kahvesi
Paylaş

İnan Özdemir

Para hakkında konuşmayı severiz. Özellikle spor yıldızlarının kazandıklarıyla ilgileniriz. Arabaları, takıldıkları mekânlar, yaşadıkları evler, beraber oldukları insanlar. Hayatlarındaki her şey gibi ceplerine giren para da bilgimiz dahilindedir. Hesap kitap bile yaparız. Saniyede şu kadar kazanıyor, haftalık maaşı bu, ben olsam o parayla bunu alırım. Hemen herkes ara sıra bu geyiklere yüz vermiştir.

Peki madalyonun öteki yüzünde kalanlara ne demeli? Spor dünyasında işsiz, takımsız, sponsorsuz kalan isimlere rastladınız mı? Cevabınız ‘hayır’, değil mi? Merak etmeyin, sizin suçunuz değil.  İsimsizlerin trajedisi bu. Televizyon onları göstermez, gazeteler hikâyelerini yazmaz, İnternet siteleri haklarında foto-galeriler yapmaz. Alkol bağımlısı olmadıkları, intihara kalkışmadıkları ya da beş parasız kalmadıkları sürece isimleri haber mâlzemesi hâline gelmez.  

Her bisiklet sezonu sonunda kapanan takımların haberlerini okumak acıdır. Bazen sponsorları çekilir, yenisini bulamazlar. Bazen arkalarındaki devlet desteği kaybolur, çaresiz kalırlar. Dükkanı kapatırlar. Elbette yıldızlar kendilerine gidecek yeni bir adres bulur. Onları yazarız, onları okuruz. Lâkin arka planda kalan çoğu bisikletçi yeni bir kapı bulamaz. Bazısı daha düşük seviyede bir takıma giderek az para kazanmayı kabul eder. Kimisi o fırsatı da elde edemez. Bir gün Fransa Bisiklet Turu’nda dünyanın en önemli yarışçılarıyla pedallarken, ertesi gün kendinizi işsiz ve orta yaş krizine ilerleyen biri olarak bulabilirsiniz.

Uzak zamanlardaki hikâyelerden bahsettiğim sanılmasın.  Klâsikleşen turuncu mayoları, kültürleri, taraftarları sayesinde hatırı sayılır bir hayran kitlesi oluşturan Bask takımı Euskaltel-Euskadi’nin başına yakın zamanda aynısı geldi. Uzun süredir kapanacağı konuşulan takım ne yazık ki filmin sonunu gördü. Bu haber, taraflı tarafsız herkesin damağında acı bir tat bıraktı. Yarışçılar yeni yuvalar aramaya başladı. Kimisi transfer oldu. Her zaman olduğu gibi harcananlar yıldızlar değil, bisiklet jargonunda “domestik” adı verilen bisikletçiler oldu. Kimdi onlar? Basitçe, hizmetçilerdi. Görevleri yarış sırasında takım liderine yardım etmek, bazen onlar için su taşımak, bazen onları zorlu şartlarda korumak olan adamlar.

Bisikletten emekli olduktan sonra yazarlığa soyunan İrlandalı Paul Kimmage tarafından 90’larda kaleme alınan ve büyük tartışma yaratan Rough Ride kitabında bu konu hakkında çarpıcı satırlar vardır. Eski bisikletçi olan babaları gibi bu spora merak salan ve 80’lerin başında İrlanda’dan ayrılıp Paris’in yolunu tutan iki kardeş bir yandan profesyonel takımlardan teklifler bulmak için çabalarken, bir yandan da yeni bir ülkeye alışmaya çalışırlar. Paul Kimmage başarır, kardeşi daha fazla dayanamayıp evine döner. Paul yarıştan yarışa koşarken kardeşinden haberler almayı sürdürür. İrlanda’da iş yoktur, kardeşi çalışamıyordur. Bazen aklından geçen emeklilik düşüncesini bir kenara atar. Emekli olup ne yapacaktır ki? Liderleri için çalışmayı sürdürür. Onların kazanmasını kişisel hedeflerinin üzerine koyar. Yoruldular mı? Susadılar mı? Takım arabasından onlara su ve yemek taşır.
Büyük hayâllerle başladığı kariyerinde kazanmayı unutmaya başladığını, artık sadece takım arkadaşlarına yardım etmek için pedallara asıldığını fark eder bir yerden sonra. Yapacak bir şey yoktur. Eski bir bisikletçi olarak İrlanda’ya dönse yapabilecekleri sınırlıdır. Tek üzüntüsü ailesidir. Onların gözleri önünde bir kere bile olsa kazanmak ister. Annesi, babası ve küçük kardeşi bir gün Paul’u izlemeye gelir. Küçük bir yarıştır bu fakat dağ finişinde bitiyordur ve İrlandalı bisikletçinin formu yerinde değildir. Erken kesilir. Ailesinin de onu izlemek için beklediği tırmanışa çıkarken çok kötü durumdadır. Yavaşlamıştır. Kendi ifadesiyle babasının yanına gidip şu konuşmayı yapmak ister: “Bak baba, bana bak. Ben bir star değilim. Asla da olmayacağım. Ben bir su taşıyıcıyım, bir domestik, bir hiç.”

Kapanan takımların haberlerine bakarken bütün o su taşıyıcıları düşünüyorum. Doğru, bisikletin büyük sorunları var. Her zaman da oldu. Doping, bir tanesi. Fakat bu da önemli. Yıldızların, kahramanların, kazananların hikâyelerinin yanında su taşıyıcılar, domestikler, hiçler de var. Büyük takımlar kapanıyor. Küçük takımlar bazen daha kendini gösteremeden bisiklete veda ediyor. Ne yazık ki sponsorsuz, parasız, bütçesiz kalan ilk takımlar değiller, son da olmayacaklar. Belki bir gün geri dönerler diye bekliyoruz, o günün muhtemelen gelmeyeceğini bilerek.

100 yılı aşkın süredir işçi sınıfı çocuklarının hayatlarındaki zorluklardan kaçış imkânı olarak gördüğü bisiklet sporu, bir saniyede, bir günde, bazen bir yılda yeniden onların trajedisi olmayı sürdürüyor. Bir daha televizyonda bisiklet yarışı izlerken dikkat edin, dağları çıkmayı başaramayan o domestikleri, su taşıyıcılarını, hiçleri bir sonraki ay işsizlik maaşı alırken görebilirsiniz. Ya da görmezsiniz. 

ÖNCEKİ HABER

Munch ve Warhol Ankara’da buluşacak

SONRAKİ HABER

PFDK\'dan Galatasaray\'a ihtar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...