Şeytan CEO muymuş?
Bir şey gerçek olamayacak kadar iyiyse, sahtedir derler. Şirket (1993) ve Şeytanın Avukatı (1997) gibi filmlerde genç ve iş hayatına atılmaya hevesli dahiler, kendilerini mükemmel bir rüyanın içinde bulurlar.
Zeynep Gizem Şenel
Bir şey gerçek olamayacak kadar iyiyse, sahtedir derler. Şirket (1993) ve Şeytanın Avukatı (1997) gibi filmlerde genç ve iş hayatına atılmaya hevesli dahiler, kendilerini mükemmel bir rüyanın içinde bulurlar. Muhteşem bir ev, bir araba, dolgun maaş ve her daim yüzlerine gülen tatlı sert patronlar... Ancak bu güzel manzaranın ardında türlü kir pasın ve karanlığın yattığını iş işten geçene kadar anlamazlar. Adam Cassidy (Liam Hemsworth) büyük bir telekomünikasyon şirketinde çalışırken küçük bir hata yüzünden kovulur. Kısa bir süre sonra patronu Nicolas Wyatt (Gary Oldman) kendini de iş arkadaşlarını da bu darboğazdan kurtarmak için bir şansı olduğunu söyler: Rakip şirkette casusluk yapmak.
Bu Nasıl Sarışın (2001), Kadın Aklı Erkek Aklı (2009) gibi romantik komedilerle tanınan Robert Luketic’in yeni filmi Paranoya, sınıf atlamak derdindeki burjuvazinin felakete sürüklendiği bir gerilime çağırıyor sinemaseverleri.
Hemsworth’un oynadığı karakter, çalışan üst sınıfa dahil olmayı amaçlayan bir eleman olarak, Wall Street filmindeki Charlie Sheen, Şirket’teki Tom Cruise ve Şeytanın Avukatı’ndaki Keanu Reeves’ı anımsatıyor izleyenlere. Zaten film de, tıpkı benzerlerinde olduğu gibi, kirli paranın, sermayedar oyunlarının ve insanları metalaştırma zihniyetinin süregeldiği büyük çaplı kuruluşları hedef alıyor. Adam’ın proleter babası amfizem hastalığından muzdarip, hâlâ puro tüttürüyor; ancak yönetmene göre, vücudunun çürümesi kalpsiz kapitalist şirketlerin hatası. Çünkü aynı Adam’ın çalıştığı cep telefonu şirketinin her yıl piyasaya sürdüğü ürünler gibi, dev şirketlerin ürettiği sigaralar da bağımlılık yapıyor. Teknoloji de, sağlıksız tüketim malları da birilerinin ceplerinin dolmasına diğerlerinin de zorla kazandıkları üç kuruşu kaptırıp işlevlerini tamamladıktan sonra yok olmalarına neden oluyor.
Paranoya izleyenleri küresel başarının ışıltılı görünümünden hırs ve aldatmacanın kol gezdiği bir dünyaya götürüyor. İki güçlü teknoloji devi, Harrison Ford ve Gary Oldman, karmaşık geçmişleri olan rakipler. Adam, servet ve güç ile gözleri karardığından bu iki adamın arasında sıkışıp kalıyor. Sonunda da kendini bir ölüm kalım savaşının içinde buluyor. Hararetle peşinden koştuğu Emma Jennings ( Amber Heard)’ı bile amacı için kullanmaktan çekinmiyor. Bu duruma tencere dibin kara seninki benden kara vakası olarak da bakılabilir pekala. Yükselmek için her şeyi göze alan çıkarcı bir çalışanın birbirine giren iki patrona oranla daha masum olduğunu düşünmek de mümkün olmuyor haliyle. Onu kurtaran tek şey, benzer filmlerde de olduğu üzere, aç gözlülüğünün veya hatasının hayatına mal olabilecek bir felaketle sonuçlanabilecek olması. Tabii denkleme FBI’ın dahil olması ve senaryonun aynı Şirket’teki gibi garip şekilde ölen çalışanları gündeme getirmesi de klişe bir yaklaşım olarak görülebilir.
Film, oldukça karmaşık bir ortamı ele alıyor. Ancak, zenginlerin çalışanlarla at yarışı oynadığı bir dünyayı anlatırken, ne Sidney Pollack gibi derinlere inebiliyor, ne de Taylor Hackford gibi olaya felsefi bir boyut kazandırabiliyor. Sorunun kaynağı belki de çekici ve karizmatik görünüp ekrana yeterli enerji aktaramayan Hemsworth olarak görülebilir. Oldman, yer aldığı her sahnenin hakkını veriyor. Ford’da ekranda kısıtlı görünmesine rağmen karakterine inandırıcı bir hava kazandırmayı başarıyor. İki aktör, “Hangisinin Alfa erkeği” olduğunu belirlemeye yönelik incelikli, esprili ve şiddetli bir savaşa girişiyorlar. Gary Oldman ve Harrison Ford’un 16 yıl sonraki buluşması (Hava Kuvvetleri Bir’den sonraki) tabii ki “Uçağımdan defol” repliğiyle bitmiyor. Ama, seyirciyi absürd bir soruyla baş başa bırakıyor: Şeytan bir CEO muymuş?
Paranoya
Yönetmen: Robert Luketic
Oyuncular: Liam Hemsworth, Gary Oldman, Harrison Ford
106 dakika
zsenel@evrensel.net