21 Ekim 2013 06:00

Pelsan; fabrika mı kışla mı?

İMES Sanayi Sitesinde 11 atölyede üretime başlayan Pelsan Aydınlatma şirketi, yıldan yıla büyüdü, Sancaktepe Emek Mahallesi’nde yeni fabrika açtı. 2015 yılında Gebze’de yeni bir fabrika daha açmayı hedefliyor. Bu büyüme öyküsünün ardında ise yoğun bir emek sömürüsü yatıyor.

Pelsan; fabrika mı kışla mı?
Paylaş

Haşim Demir

İMES Sanayi Sitesinde 11 atölyede üretime başlayan Pelsan Aydınlatma şirketi, yıldan yıla büyüdü, Sancaktepe Emek Mahallesi’nde yeni fabrika açtı. 2015 yılında Gebze’de yeni bir fabrika daha açmayı hedefliyor. Bu büyüme öyküsünün ardında ise yoğun bir emek sömürüsü yatıyor. Fabrikada çalışan işçiler üretim alanında nefes bile alamadıklarını, askeri kışlalara benzer bir disiplin uygulandığını anlatıyor.

İŞKUR ve panolarındaki ilanlarla işçi alımı yapan Pelsan, işçileri işi öğrenecek duruma getirdikten sonra Sancaktepe’de bulunan ana fabrikaya gönderiyor. Ana fabrikada her gün sakal tıraşı olma zorunluluğu var. Tıraş olmayanlara, ilk önce psikolojik baskı uygulanıyor, daha sonra işten atmaya kadar varan cezalara tabi tutuluyor.

FAZLA MESAİLER TAM ÖDENMİYOR

Günde 12 saat çalışmanın dayatıldığı fabrikada ayda en az 75 saat fazla mesai yaptırılıyor. Cumartesi günleri sabah 08.00’den akşam 18.00’e kadar mesai zorunluluğu getirilen fabrikada, aynı gün tam gün zorunlu fazla mesai dayatması da yapılıyor. Buna itiraz eden işçiler azarlanıyor, olmazsa kapı önüne konuyor. İşçiler fazla mesai ücretlerinin ödenmesinde haksızlık yapıldığını söylüyor: “Hepimiz 75-80 saat fazla mesai yapmamıza rağmen bankadan ücretlerimizi alırken gördük ki sadece 13 saat fazla mesai parası yatırılmış. Biz bu durumu sorup tepki gösterdiğimizde geriye kalan mesai ücretlerini elden vereceklerini söylediler. Biz ne mesai ücretlerini, ne de kendi gerçek ücretlerimizi bordroda göremedik. Ne kadar bordro istedikse de vermediler. Hatta büyük çoğunluğumuza ‘13 saat fazla mesai yaptım’ diye kağıt imzalattılar. Ücretlerimiz ve fazla mesailerimiz düşük gösterildiği için sigorta primlerimiz de düşük yatırıldı. İtiraz edince de hakaret ve psikolojik baskı gördük, işten atılmayla tehdit edildik. Resmi tatillerde bile çalıştırılıyoruz. Hatta personel statüsünde olanlar bile çalışmaya mecbur bırakılıyor.”

İŞÇİLERİN TALEPLERİ

Bu koşulların değişmesini istediklerini anlatan işçiler, taleplerini şöyle sıraladı: “Artık irademiz dışında fazla çalışmak istemiyoruz. Fazla mesai ücretlerimizde dahil olmak üzere gerçek bordrolarımız düzenli olarak bize verilmesini istiyoruz. Günlük 8 saatten fazla çalışmak istemiyoruz. Resmi tatillerde çalışma ücreti iki kat olmalıdır. Fazla mesai ücretleri de sigorta primlerine eklenmelidir. İş kazalarının raporu işçilerden oluşan bir heyet eşliğinde hazırlanmalı. Gizli tutulan anlaşmalı hastaneler açıklanmalı. İşçi sağlığı ve iş güvencesi önlemleri tam olarak alınmalıdır. İş güvencemiz garanti olmalıdır. Zorla evrak imzalatılmamalıdır. Yemek ve çay molalarının süresi artırılmalıdır. Sakal tıraşı olma zorunluluğu kaldırılmalıdır.”

Bu taleplerin ancak mücadeleyle gerçekleşebileceğine dikkat çeken işçiler, 7 Kasım 2013’te noter şartının kaldırılmasıyla birlikte sendikalaşma çalışmalarını hızlandıracaklarını bildirdi.


HASTALIK KOL GEZİYOR!

Ana fabrikada 40 işçi 10 metrekare bir odayı soyunma odası olarak kullanıyor. Soyunma dolaplarının yetersizliği nedeniyle iş elbiseleri ve eve giderken giyilen elbiseler iç içe. Buna bir de yoğun terleme eklendiğinde koşullar sağlık açısından iyice kötüleşiyor. İşçiler tırnak mantarı, egzama, deri dökülmeleri, enfeksiyonel hastalıkların sık yaşandığını anlatıyor.
150 işçinin çalıştığı bölümde iki tuvalet, iki lavabo ve sadece iki musluk bulunuyor. Çoğu zaman sular akmadığı için işçiler, yemeğe giderken, çay molalarında ellerini yıkayamıyor. Tuvalet ve lavabolarda özellikle yaz aylarında tiksindirici kokunun yayıldığını belirten işçiler şunları dile getiriyor: “En insani hak olan mesai bitiminde duş alma, yemeğe giderken el yıkama hakkından mahrumuz. Sular bilinçli olarak kesiliyor. Hastalık kol geziyor. O kirle evimize gidiyoruz. 150 işçinin kullandığı lavabo ve tuvaletten dolayı çoğumuz Hepatit B olduk. Sağlık taraması ise yok.”

İşçiler yemeklerden de şikayetçi. “Yemeklerimiz yenilecek gibi değil. Çoğu zaman yemeklerde kıl ve böcek çıkıyor. Kırık ve doğru dürüst yıkanmamış bardaklarda su içiyoruz” diyen işçiler, çay molalarının 7 dakika ile sınırlı olmasına tepki gösteriyor.


İŞ KAZASI VAR ÖNLEM YOK!

Fabrikada işçi sağlığı iş güvenliği kuralları da hiçe sayılıyor. Özellikle polyester bölümünde ağır metal atıkları, pres makinalarında çıkan gaz ve toz zerrecikleri tehlike saçıyor. İşçilere verilmesi gereken günlük yoğurtta da aksama yaşanıyor. Günde 16 saati bulan yoğun mesai ve ağır çalışma temposundan dolayı iş kazaları da sık yaşanıyor. İşçiler yıl içinde en az 10-15 iş kazası yaşandığını aktarıyor. İşçiler özellikle bu durumdan dertli: “Parmakları prese kaptıran arkadaşlarımız, kolunu bacağını kıran arkadaşlarımız oldu. Ama somut bir adım atılmadı. İş güvenliği uzmanları işçilerle görüşme yerine patronla, fabrika müdürüyle görüşüyor. Tutanakları da onları istediği gibi tutuyorlar.”

ANLAŞMALI HASTANE OYUNU

Patronun gerekli raporları hep anlaşmalı özel hastanelerden aldığına dikkat çeken işçiler, “Pres makinasında iş kazası geçiren arkadaşlarımız hemen apar topar alınıp anlaşmalı hastanelere götürülüyordu. Raporlar burada tutuluyor, diğer yandan da işçi arkadaşların ailelerine de bir miktar para verilerek işler örtbas ediliyor. Böylece iş kazası geçiren arkadaşlarımızın resmi işlem yapmasının önüne geçiliyor” diyorlar. Ömür boyu parmaksız yaşayacak, ortopedik özürlü olacak işçilere birkaç bin lira verildiğini ifade eden işçiler, yaşanan onca kazaya rağmen patronun bu yolla hiçbir ceza almadığını söylüyor.


YASAL HAKKI KULLANMANIN CEZASI İŞTEN ATILMAK

Pelsan patronu için resmi izin günü olan 1 Mayıs’ta işe gelmemek veya mesaiye kalmamak işten atılma gerekçesi. Bayramlarda ise, örneğin Kurban Bayramı’nda üç gün izin verilen işçi bunun karşılığında üç cumartesi tam gün çalıştırılıyor. Resmi tatillerde yapılan çalışma için ek fazla mesai ücreti ödenmiyor. Ek mesai ücreti isteyenler ya da bu çalışmaların bordroda yer almasını isteyenlere hemen kapı gösteriliyor. İşçiler bu konuda şunları anlatıyorlar: “Her yıl 1 Mayıs’ta bilinçli olarak zorunlu çalışma dayatıyorlar. Yasal hakkını kullanarak çalışmayan arkadaşlarımız ise ağır çalışma koşullarının olduğu bölüme sürgün edildiler hatta ücretlerinde kesintiye gidildi. 1 Mayıs günü çalışıp ek ücret talep eden arkadaşlarımıza ise psikolojik baskı yapıldı. Bu yolla 10’a yakın arkadaşımız işten atıldı.”


BİR DAHA DİRENİŞ YAŞANMASIN DİYE...

1993-1994 yıllarında İMES A kapısında 100’den fazla işçinin çalıştığı atölyede kötü çalışma koşulları, ücretlerin ödenmemesi ve sendikalılaşma girişimlerine Pelsan patronunun işten atma ile cevap vermiş, bunun üzerine direniş yaşanmıştı. Günlerce süren direniş birçok işçinin yeniden işe alınması, bazı işçilerin ise işe alınmamasıyla sonuçlanmıştı. Bu direnişten hemen sonra Pelsan patronu yeni bir direnişin yaşanmaması için, daha düşük ücretle çalışabilecek askerlik öncesi genç işçileri tercih etmeye başladı. KOBİ’lere tanınan ucuz kredi ve destek kredilerinden de yararlanan Pelsan şirketi başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere yüzlerce belediyeye sokak aydınlatma lambalı direkler satıyor.
9 işçinin çalıştığı İMES A Kapısı’ndaki Park ve Bahçeler Bölümünde ve DES Sanayi Sitesinde 20 işçinin çalıştığı atölyede benzer uygulamalar hayata geçiriliyor.  (İstanbul/EVRENSEL)
 

ÖNCEKİ HABER

Tarım işçilerini taşıyan traktör devrildi: 1 ölü

SONRAKİ HABER

AKP, anayasada 60 maddelik yama için partilerin kapısını çalacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...