10 Ekim 2013 06:00

‘Beklemiyoruz; demokrasi için sokağa iniyoruz’

Hükümetin açıkladığı “demokratikleşme paketini” konuşmak üzere Sultangazi Pirsultan Abdal Cemevindeyiz. Cemevi, hem AKP’li belediyenin açtığı arazi davaları vesilesiyle hem de son günlerde Suriye’den kaçıp gelen Alevi Araplara kucak açmasıyla tanınıyor.

‘Beklemiyoruz; demokrasi için sokağa iniyoruz’
Paylaş

Ercüment Akdeniz

Hükümetin açıkladığı “demokratikleşme paketini” konuşmak üzere Sultangazi Pirsultan Abdal Cemevindeyiz. Cemevi, hem AKP’li belediyenin açtığı arazi davaları vesilesiyle hem de son günlerde Suriye’den kaçıp gelen Alevi Araplara kucak açmasıyla tanınıyor. Bahçede kurulu çadırlarda mülteci kimliği dahi alamamış Suriyeli kadın ve çocuklar yaşamaya çalışıyor. Ne var ki, hava çok soğuk ve bu yüzden Suriyeliler cemevinin yemekhanesini kullanıyor. 

Röportajı yaptığımız bugünün ayrıca iki özel anlamı var. Röportajımıza konuk olan Sultangazi Pirsultan Abdal Cemevi Kültür Derneği Başkanı Zeynel Odabaş ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir, cemevinin arazisi ve imarı için açılan mahkemeden henüz yeni gelmişler. Gülsuyu’da çeteler tarafından katledilen Hasan Ferit Gedik’in cenazesi de yine bugün Gazi Mahallesi’ne geliyor… 

Tuzluçayır’da “cami-cemevi-aşevi” projesi gündeme geldiğinde, kardeşlik açısından bu proje iyi olabilir mi üzerine medyada çeşitli tartışmalar yürütüldü. Proje yapım aşamasına gelince Tuzluçayır halkından çok sert bir karşılık geldi ve eylemler diğer kentlere yayıldı. Bu proje kardeşlik getirmedi mi, neden böyle sert bir tepki ile karşılaştı?

Doğan Demir: Bu proje, önce cami, sinagog, cemevi ve diğer ibadethanelerin ayrı ayrı yapılması ve kültürel bir çeşitlilik olarak tartışılıyordu. Sonrasında değiştirilerek ve bilinçli olarak bu hale getirildi. Çok açıktır ki, burada esas amaç Alevileri camiye sokmaktır! 

Feytullah Gülen’in bakış açısını biliyoruz. Sorunun bir diğer yanı da şudur; Gülen Cemaati Başbakan’la olan kapışmada Alevileri etkilemek ve yanlarına almak istiyor. Ezan’la bağlama sesi aynı mekanda olmaz, olamaz! Bu kutuplaşmayı daha da derinleştirir. Ben kendim bir esnaf olarak yıllarda camilere yardımlarda bulunmuş bir Alevi’yim. Ama cami ile cemevini bir yerde yapmak sorunları daha da büyütür. Tam tersine bu mekanlar birbirinden ayrı ve özgür olmalıdır. Bunun için de önce cemevleri tanınmalıdır. Devletin dini yoktur, olmamalıdır. Ama ne yazık ki biz de devlet Sünni mezhebi esas almakta ve cemaatlerle kol kola gitmektedir.

Zeynel Odabaş: Biz Alevilere önce dergahlarımız verilsin. Yüzyıllarca Aleviliği sahte şeyhler ve babalarla bitirmeye çalıştılar. Bütün bu girişimler tarih boyunca başarılı olmadı, şimdi de tutmayacaktır! Tuzluçayır’da yaşanan da budur. Biz bu projeyi kabul etmeyiz. Çünkü bizde böyle bir kültür yoktur. Böylesi işlere bizde “yol düşkünlüğü” denir. Düşünsenize ramazan ve muharrem günlerinde o ortak mekanda ne olur, sorun yaşanır. Tersine mekanlar ayrı ve özgür olursa kardeşleşme pekişir.

Hükümet yetkilileri Gezi eylemlerine atıf yaparak “Hep Alevi çocukların ölmesi ya da önde olması dikkat çekici” diyorlar ya da “Aleviler çocuklarına sahip çıksın” deniyor. Ne diyorsunuz bu açıklamalar için?

Doğan Demir: Biz ölen kardeşlerimiz için ayrım yapmayız. Davamız da sadece Alevilerin sorunlarını değil tüm demokrasi taleplerini içermektedir. Fakat doğrusu bu soruyu biz de soruyoruz; neden Alevi çocukları öldürülüyor? Bugün Gazi’ye gelen Hasan Ferit de bir Alevi genci sonuçta. Çeteler 20 yaşındaki bir genci öldürüyor ve biz üç gündür cenazemizi kaldıramıyoruz. Bizce devlet yeni senaryolar peşinde. Dün Kürtlere uyguladığını bugün Aleviler üzerinde deniyor. Barışçıl miting kararlarımız bile “istismarcılıkla” ya da birilerinin emellerine alet olmakla suçlandı. Oysaki biz Aleviler kendimizi fazlasıyla uysal olmakla eleştirirdik. Biz terörden nemalanan bir toplum değiliz! Bunu hükümet de biliyor ama bilinçli bir propaganda yürütüyor. Demokrasi mücadelesinin en önünde düşenler Alevi çocuklarsa eğer biz çocuklarımızla ancak gurur duyarız. Devletin inkar ve saldırıları sürdükçe asla çocuklarımıza evinizde oturun demeyeceğiz.

Zeynel Odabaş: Eşitlik, emek, doğa katliamı, haksızlıklara dair ne varsa Gezi eylemlerinin konusuydu. Aleviler tabii ki bu mücadelenin içinde olacaklardı. Okmeydanı, Gazi, Gülsuyu, Hatay, Tuzluçayır gibi Alevi bölgeleri devlet tarafından bilinçli olarak ezilmek isteniyor. Devlet boşa beklemesin, çocuklarımızı bu mücadeleden çekmeyiz. Bizim darbecilikle işimiz olmaz. Bu iftiralar bize sökmez. 12 Eylül darbesini en ağır biçimde yaşamış bir toplum olarak darbecilikle anılmayı asla kabul edemeyiz. 

Suriye’de yaşanan iç savaş ve sınır bölgemizde yaşanan gelişmelerle birlikte Hatay ve Arap Alevilerini daha çok konuşur olduk. Aleviler, Hatay halkını daha önce nasıl bilirlerdi, şimdi onlar için acaba hangi duyguları taşıyorlar?

Doğan Demir:  Suriye’deki gelişmeler ve Reyhanlı patlamasından önce Antakya ve Hatay Alevileri pek bilinmiyordu. Antakya giderek bir hedef haline getirildi. Orada Arap halkından lider ve sevilen arkadaşlarım vardır, tehdit aldıklarını söylüyorlar. Reyhanlı’daki patlama üzerinden Alevilere dönük resmen bir komplo tezgahlandı. Bombalama olayı Alevilere yıkılmak istendi. Biz Alevi örgütleri olarak oraya gittik ve yoğun çabalarımız neticesinde kısmen bu oyunu boşa çıkardık.

 Buradaki cemevine Suriyeli Arapları aldınız, son durumları nedir? Bir de şunu sormak isterim; Suriye’den gelen Alevilere cemevleri, Kürtlere Kürt kurumları, Çerkeslere Çerkes örgütleri sahip çıkmaya çalışıyor. Durum acaba neden böyle? Sizin bu farklı mezhep, ulus ya da etnisiteden örgütler olarak bir temasınız olmuyor mu?

Zeynel Odabaş: Devletin kurduğu kamplarda şeriatçı, gerici baskı var ve birçok kesim için bu kamplar güvenli değil. Milletvekillerinin bile giremediği bu kamplar nasıl güvenli olabilir ki? Hükümetin dış politikası işi bu noktalara getirdi ve AKP hâlâ savaş taraftarlığı yapıyor. Kurulan mülteci kamplarının, insanların mezhep ve ulusal kökenlerine göre mutlaka ayrı yapılması gerekiyor. Can güvenliğinin ilk şartı budur. Avrupa Birliğinin sığınmacılara tanıdığı “misafir kimliği” hakkı var. En azından bu insanlara bu hak tanınmalı.  Bize gelince, biz sığınmacılarda Alevi kimliğine bakmayız. Onlarca Kürt sığınmacı ailesine sahip çıktık ve çeşitli yardımlarda bulunduk. Alevi federasyon örgütleri olarak Kürt kurumlarla da temasa geçtik. BDP, CHP milletvekilleriyle, TTB ve Eczacılar odası gibi kurumlarla da görüştük. Sonuçta bu sorun sadece Alevilerin sorunu değil, bir insanlık sorunudur ve çözümü de bir başımıza yapmamız mümkün değildir.

Doğan Demir:: Bugün uluslararası arenada Alevi kurumları daha da güçlendi. Biz bu tip sorunlara daha hazırlıklıyız. Ama havalar soğudu ve parklarda on binlerce insan yaşıyor. Devletin bu soruna çok acil ve ciddi eğilmesi gerekiyor. Bakınız, kamplarda el Nusracılara özel muamele yapılıyor, bu ayrımcılıktır. Orada el Nusracılar ve benzer tipler, kadınlara tecavüz ediyor, çocuk kaçırıyor, Alevi insanlara işkence yapıyorlar. 

Demokratikleşme paketi için kimi gazeteler “devrim” manşetleri attı. Ama halk memnun görünmüyor ve tartışmalar sürüyor. Aleviler bu pakette neredeyse hiç yer bulmadı. Aleviler için ayrı bir paket hazırlanacağı söyleniyor. Neler oluyor, zaten var olan ön yargılarınız daha da mı pekişti?

Doğan Demir: Hükümet için ön yargı değil kesin yargımız var! Başbakan ve hükümetten bir şey beklemiyoruz. Son paket de bunu gösterdi. Başbakan son dönemde toplumda kamplaşma yaratarak hep bir kesime oynuyor. Yüzde 50’yi olabildiğince elinde tutmak istiyor.  Milliyetçilere ve muhafazakar kesimlere oynuyor. Biz Aleviler kadar aslında bütün Türkiye için paket fos çıkmıştır. Kürtlere de bir şey verilmedi. “X, Q, Z” harfleriyle Kürt sorununun çözülmeyeceği çok açık. Roman enstitüsü deniyor, peki ama kaç Roman vatandaş enstitünün ne olduğunu biliyor? Başbakan paketi açıklarken bir buçuk saat konuştu, hepsi laf kalabalığı. Hükümetin paketleri ramazanda dağıtılan yardım paketlerine döndü. Bunlar hep seçim yatırımıdır. Aslında bizim hükümetten değil devletten beklentilerimiz var. 

Yeni anayasa tartışmaları çerçevesinde Aleviler ne istiyor? Nasıl bir Türkiye istiyorsunuz?

Doğan Demir: Aslında anayasa metinleri ve yasalardan ziyade uygulama önemli. Örneğin mevcut Anayasanın 10. maddesinde ırk, din, dil ayrımı yapmadan hukuk karşısında herkes eşittir der, peki ama gerçek böyle midir? Elbette değil. Biz soruna sadece Aleviler açısından bakmıyoruz. Herkes için eşit ve özgürlükçü bir Anayasa istiyoruz. Ama mevcut parlamento bileşiminde bu irade yok, halkı dinleme de yok. Örneğin 12 Eylül darbecisi Kenan Evren için yasa çıkıyor ama asılan gençler için bir şey yok. Sivas’ta yakılan 35 insan için bir şey yok! Şu ana kadar zaten 60 madde değişti diyorlar. Bunlar siyasileri ve devleti koruyor halkı değil. Bireylerden önce inançların özgürleşmesi lazım. Bütün partilerin taslaklarına baktım, bu konuda soruna ciddi yaklaşan yok. Mevcut rejim ise bir muktedirlik ve sivil diktatörlük rejimi biçiminde ilerliyor. Demokratikleşme tartışılıyor ama örneğin sendikal hak ve özgürlükler hiç konuşulmuyor.

Zeynel Odabaş: Tayyip zamanın Yavuz’unu oynuyor. Yaşam tarzına müdahale de bunun bir yansıması. Aleviler eşit yurttaşlık hakkı istiyor. Sivil bir Anayasa istiyor. Bu kapsamda taleplerimiz şunlardır; Dergahlarımız ve cemevlerimiz ibadethane olarak tanınmalıdır. Madımak Oteli utanç müzesi yapılmalıdır. Faili meçhul cinayetler aydınlatılmalıdır. Zorunlu din dersleri ve Diyanet kaldırılmalıdır. Biz Aleviler Türkiye’nin demokratikleşeceği bir anayasa istiyoruz. İşçi sınıfı ve emekçilerin temel haklarını gözetmeyen bir anayasa’dan da elbette bir beklentimiz olamaz. Yaşam alanlarının yağmalanması ve yoksul mahallelerin sermayeye peşkeş çekilmesinin önüne geçecek bir anayasa istiyoruz. 

Gezi Parkı, haziran direnişi derken çok geniş halk kesimleri ve farklı renkler bu süreçte bir araya gelmeyi başardı. Önümüzde de yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler var. Bu sürece hazırlanmak ve bir halk seçeneği çıkarmak için neler yapılmalı, önerileriniz nelerdir? 

Zeynel Odabaş: Anayasa ve seçim sürecinde birlik olmamız lazım. Fakat şu da bilinsin ki, biz Aleviler hiçbir partinin arka bahçesi olmayacağız. Artık yanağını uzatıp tokat yeme dönemi bizim için bitmiştir. “Cumhuriyet elden gidiyor, laiklik elden gidiyor” diyerek Aleviler yedeklenmek isteniyor. Ama Aleviler artık daha örgütlüdür. Sorunlarımız ve taleplerimiz doğrultusunda tüm demokrasi güçleriyle birleşmeye ve görüşmeye hazırız.

Doğan Demir: Gezi sürecinin ardından tüm sendikalara ve kurumlara dönük baskılar arttı. Bu süreçte herkes kendini sorgulamalıdır. Ben Gezi sürecinde BDP’nin tutumunu anlamadım. Böyle olmamalıydı. Bunu BDP’li başkanlara da söyledim. Ama ne olursa olsun hiçbir ezilen kesime sırtımızı dönmeyiz. 21. yüzyılda daha örgütlü bir gücümüz var, bu belki henüz fark edilmiyor. Ama artık her il ve ilçede cemevleri yapılmaya başlandı. Bu birikim sistemi zorluyor, korkutuyor. Anayasa’daki hedeflerimizi elde etmenin yolu esas olarak sokaktan geçiyor. PSKAD, Hacı Bektaş Vakfı ve Alevi Kültür Derneklerinden 3 Genel Başkan bir araya geldik. Türkiye’nin birçok ilinde mitingler yapma kararı aldık. 19 Ekim’de Mersin’de, 3 Kasım’da İstanbul’da bu mitinglere start veriyoruz. Bu süreçte toplumsal dayanışma önemli ve bütün demokrasi güçlerini bu mitinglere bekliyoruz. 

ARTIK BU ART NİYETLİ TUTUM DEĞİŞMELİ

 

Sultangazi Cemevinin yıkımına ilişkin dava hangi aşamaya geldi?

Zeynel Odabaş: Gazi’de Alevilere ait tek ibadethane Gazi Cemeviydi bu nedenle ihtiyaca yanıt vermediği için halk ikincisini imece usulüyle yaptı. 700 bin dönümlük bu bölgenin yüzde 80’i ortak hisse tapuludur. Burada yıkım için cemevi hedefe konuyor ama burada aynı zamanda halk ekmek fabrikası, emniyet binaları, Kur’an kursları, tuz deposu, cemaat evleri var. Onlar için neden aynı şey yapılmıyor? Burada amaç asimilasyon politikalarına devam etmek ve halkın yaptığı değerleri yok etmektir. Hakkımızda gereksiz ve asılsız davalar açıldı. Daha çok cenazeler için kullandığımız su için 4 bin 750 TL ceza gelirken imar ve çevreye verdiğimiz zarar gerekçe gösterilerek 87 bin lira ceza kesildi. Sonuçta beraat etmemiz gereken dava 7 Kasım’a ertelendi.

Doğan Demir:  Kaçak ve ruhsatsız yapı denerek Zeynel Başkan hakkında 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Peki, burada bir cami olsaydı uygulama böyle mi olurdu? İşe bakın ki, encümen aracılığıyla davaya belediye müdahil oluyor. Yapıların zaten yüzde 60’ı kaçaktır. Mahkeme art niyetlidir ve artık bu tutumun değişmesini istiyoruz.

 

ÇETELEŞME DEVLET ELİYLE OLUYOR

Son zamanlarda artan çeteleşme ve saldırılar için ne söylersiniz?

Zeynel Odabaş: Gazi Mahallesi’nde çok sayıda birahane açıldı. Alevilerin yoğun yaşadığı mahallelerde çeteleşme devlet eliyle yapılıyor. Gazi Mahallesi’nde önce kapımız açık güven içinde yatardık. Şimdi hırsızlık, adam kaçırma, haraç, fuhuş, uyuşturucu almış başını gidiyor. Önlem alması gereken ve esas sorumlu olan devlettir. Bence bütün bunlar bilinçli yapılıyor. Alevi mahallelerine bakıldığında adı konmamış bir “olağan üstü hal” uygulaması var. Evler, adresler fişleniyor. Alevi toplumu sosyal siyasal mücadeleden uzaklaştırılmak isteniyor. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Hastanede ‘kâr getirmiyorsa kapat’ dönemi

SONRAKİ HABER

Karara siyasilerden tepki yağdı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...