10 Ekim 2013 06:00

Sinemanın dilleri

Sinemanın büyük ödülünde sona yaklaşıldı. Yarın son bulacak Altın Portakal ulusal yarışmasında salı günü “mesaj kaygılı” iki film yer aldı.

Sinemanın dilleri
Paylaş

Çağdaş Günerbüyük

Sinemanın büyük ödülünde sona yaklaşıldı. Yarın son bulacak Altın Portakal ulusal yarışmasında salı günü “mesaj kaygılı” iki film yer aldı. Kadının ezilmesine karşı vurgular yapan Uzun Yol, yüzeyselliğiyle iddiasını pek gerçekleştiremedi. Açlık grevindeki mahkumları taşıyan cezaevi aracında geçen Mavi Ring ise faşizm karşıtı sloganlarla karşılandı. 

UZUN KONUŞMAYA GEREK YOK

Bir Yeşilçam filminden kopyalanmış gibi duran konusuyla Uzun Yol, ailelerinden kaçarak kavuşan sevgililerin, kumar alışkanlığını bırakamayan koca ile ayakta kalmaya çalışan çocuklu kadına dönüşmesiyle ilgileniyor. Bütün melodram klişelerini art arda sıralarken, basbayağı televizyonlardaki ucuz ibret dizilerinin dilini kullanıyor. Her dakika iyilik yapmaya doyamayan dostlar, her saniye başka bir hinlik planlayan kötüler... Bu yüzeyselliğiyle erkek egemenliğini eleştirmek gibi iddialara sahip olması, ancak bir şaka olabilirdi. Jeneriğinde filmin adının “Ozun Yol” olarak yanlış yazılmasını, Türkçe bilmeyen bir ekiple çalışmanın zorluklarıyla açıklamaya çalışılan film üstüne uzun konuşmaya gerek yok, açıkçası. Yine de kumarbaz kamyon şoförü rolündeki Hakan Yufkacıgil’in oyunculuk performansı seyircilerin hatırında kaldı.

FESTİVALİN  EN COŞKULUSU

Tamamına yakını tek mekanda geçen Mavi Ring, çıkışında sloganlarla karşılanan bir film oldu. 1989’da açlık grevine giren mahkumların zorla bindirildikleri, hava alamadıkları, su bile verilmeyen bir ring aracında yaşamaya çalışmalarının öyküsü, seyircileri oldukça etkiledi. Yer yer müsamereye kaçan oyunculuk ve eğreti duran diyalogları, etkiyi bir miktar azaltıyordu. Yine de, gerçek bir öykü olduğunu bilmeden bile bu dar alanda geçen insanlık dışı uygulama etkili şekilde yansıtılmıştı. Filmin doktorun gözünden anlatmayı denediği olay, tavizsiz bir işkenceci olan binbaşı, arada kalan üsteğmen, emirleri uygularken aralarında tartışan askerler ve tabii aracın içinde bile hücrelere tıkılan 20’nin üzerinde mahkumun yolculuğu gibi bir fikir üstüne kuruluydu. Kürt mahkumların ana dillerini konuşmaları ve birbirlerini kullandıkları üslup konusunda eleştirmeleri ile, onlara su bile vermekten imtina eden askerler arasındaki insanlık uçurumu akıllardan çıkacak gibi değildi. Apar topar getirilip de bu gerçekle orada tanışan doktorun hayreti, filmin yarattığı öfkeyi büyütmeye yaramıştı. 

Oldukça coşkulu bir seyirci kitlesinin finalinde çıkan yazılardan itibaren sloganlar atmaya başlaması, tansiyonu daha da yükseltti. Sonunda, dün de bu sayfada sözü edilen, Antalya seyircisinin yıllar içinde Kürtçe filmlere alışması, bu coşkunun da oldukça olağan karşılanmasıyla sonuçlandı. Rojava’ya destek sloganı atılmasını hatırlatan, filmin oyuncularından Sezgin Cengiz, “Gezi’yi unutmayalım” diyerek “Her yer Taksim, her yer direniş” deyince, salondakiler de slogana katıldı. 

Söyleşide sorulan Kürtçe sorular, soranlar ya da ekip tarafından Türkçeye çevrilmeye çalışılırken, arada yaşanan aksamalar itirazlara neden oldu. Ancak birçok yabancı konuğa çevirmen temin eden festival organizasyonunun Kürtçeye aynı muameleyi yapmaması henüz dikkatleri çeken bir sorun değil. Bu da, anlamadıkları bir dilde konuşulduğunda huzursuzlanan seyircilerin tahammüllerini test etmeye yarıyor sanki. Oysa, İngiltere’de yapılınca Türkçe adını bile doğru yazamayan filme müsamaha göstermek, hâlâ birçokları için daha kolay, ne yazık ki. (Antalya/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Işıl Özgentürk’e mektup

SONRAKİ HABER

Çingeneye ‘hırsız’, LGBT bireye ‘sapık’ deniyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa