09 Ekim 2013 06:00

İki puan daha alsam...

Elbette mühendislik öğrencileri olarak bizim de sözümüz var. Sınıflarımızda arkadaşlarımızla mühendisin asıl görevlerini, kimin için ve nasıl mühendislik yapmamız gerektiğini ve örgütlenmenin önemini sık sık konuşmalıyız.

İki puan daha alsam...
Paylaş

Erdal Eren Ataman

Günümüz mühendislik öğrencilerinden en çok duyduğumuz söz şudur herhalde: “İki puan daha alsaydım da şu mühendislikte -ya da tıpta- okusaydım.” Çünkü mühendislik için yaratılan o toz pembe hayaller dünyası, üniversiteye adım atılan ilk dakikadan itibaren yerini karamsarlığa bırakıyor artık. Ağır, bir o kadar da bilimsellikten ve yaratıcılıktan uzak dersler, gelecek kaygısı ve rekabet ortamı, mühendislik öğrencilerini etkileyen başlıca faktörler.

Üniversitede bir mühendislik öğrencisi için diğer bölümler daima daha kolay ve daha iyidir. Diğer öğrenciler daima daha mutlu ve diğer bölümlerin hocası daima daha iyi kalplidir. Kısacası bir mühendis adayı sahip olduğu kaygılar ve zorluklar sebebiyle daima kendini baskı altında hissediyor.

ÜNİVERSİTEYE KAPAĞI ATINCA DA BİTMİYORMUŞ

Yukarıda saydıklarım belki de durumun biraz daha esprili kısımları. Peki ya bu durumlara, bunalımlara sebep olan şeyler neler? Neden bir mühendislik öğrencisi geleceğinden bu kadar kaygı duyuyor? Şimdi biraz bunlara bakalım.
Öncelikle bize sunulan eğitim. Bir mühendisten, teknolojiyi ve kaynakları halkın yararına dönüştürmesi, doğaya ve insanlığa saygılı bir şekilde yaratıcılığını sergilemesi beklenir. Gelin görün ki okullarımızda aldığımız derslerin yaratıcıktan uzaklığı, müfredat, kariyer günleri gibi bilimi aşağılayan durumlar bizi büyük hayal kırıklığına ve geleceksizliğe sürüklüyor.
Derslerde bilimsellik bir kenara dursun, bizler hala sermayenin ve YÖK’ün bize sunduğu gerici müfredatla baş etmeye çalışıyoruz. Lisede sınavlara hazırlanırken kendimizi avuttuğumuz  ‘üniversiteye gidince rahatlarım’ olgusu, özellikle bir mühendislik öğrencisi için hüsranla sonuçlanıyor.

PEMBE PANJURLU EVİMİZ OLMUYOR

İkinci sebep elbette gelecek kaygımız. Birçoğumuz ne yazık ki mühendislik bölümünü bu sebepten tercih ediyor. Bunun sebebi sanırım bize sunulan ‘mühendislerin toz pembe ve rahat hayatı’ söylemi.
Peki işler gerçekten böyle mi yürüyor, okulu bitiren bir mühendis kolayca bir iş bulup, üst düzeylerde ücretler mi alıyor? Elbette hayır! Özellikle son zamanlarda AKP hükümetin mühendis ve mimarların örgütü TMMOB’a yaptığı gece yarısı operasyonları ile yetkisizleştirilmesi, mühendis haklarının asgari seviyeye çekilmesi, okuldan mezun olan mühendisin 2 yıl gibi uzun bir süre stajyer olarak asgari ücretle çalıştırılması gibi durumlar, mesleğimizin ‘toz pembe’ durumunu gözler önüne seriyor.
Son bir soru: Bir şey yapamaz mıyız? Elbette mühendislik öğrencileri olarak bizim de sözümüz var. Sınıflarımızda arkadaşlarımızla mühendisin asıl görevlerini, kimin için ve nasıl mühendislik yapmamız gerektiğini ve örgütlenmenin önemini sık sık konuşmalıyız. TMMOB’un genç mühendis adaylarına sunduğu imkanları kullanmamız, ülkenin dört bir yanından tanışacağımız arkadaşlarla mücadeleyi örmemiz gerekiyor.

ELDE KALDI NOTLAR!

Müfredatın bizlere dayattığı ezberci ve ağır eğitim koşulları; sadece sınav haftalarında değil sürekli bir ‘soru çözme’ uğraşına, geceleri ders çalışmaktan uykusuzluğa neden oluyor. Ders çalışmak elbette kötü bir şey değil. Ancak bu çalışmaların sonucunda bizim elimizde sadece notlar kalıyorsa ve yaratıcılığımız elimizden alınıyorsa, burada bir sorun vardır ve çözülmelidir. YÖK’e ve sermaye güçlerine köle değil mühendis olduğumuzu duyurmalıyız.

*Hacettepe Üniversitesi Maden Mühendisliği

ÖNCEKİ HABER

Haziran sıcağından Eylül isyanına

SONRAKİ HABER

Torba torba yasa, paket paket demokrasi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa