Devlet 16 yılı görmezden geliyor
16 yıldır, analar bir mücadele veriyor bu ülkede. 16 yıldır yılmadan yorulmadan, gözaltında kaybedilen ve bir daha haber almadıkları evlatlarının akıbetini soruyorlar.Cumartesi Anneleri, kaybedilen evlatları için 1995’te başlattıkları mücadele sürecinde, baskılarla, işkencelerle, sorgularla ve acıyla dolu 16 yılı geride bıraktılar
Cumartesi Anneleri, kaybedilen evlatları için 1995’te başlattıkları mücadele sürecinde, baskılarla, işkencelerle, sorgularla ve acıyla dolu 16 yılı geride bıraktılar. Yıllarca iki duygu birlikte yaşadı, Cumartesi Annelerinin acı dolu yüreğinde: “Biliyorum çocuğum gözaltında katledildi ama ana yüreği inanmak istemiyor buna. Bir taraftan oğlumun mezarını bulmak için mücadele ederken bir taraftan belki yaşıyordur, belki bir gün geri döner, belki bir gün yavrumun kokusunu tekrar içime çekerim umudunu taşıyorum yüreğimde”.
16 yıldır her cumartesi Galatasaray Meydanından ülkenin dört bir yanına sesini duyuran anneler, önceki gün, 322. kez yine yüreklere ses oldular. Devletin geçen yıllar içinde, gözaltında kaybedilen insanların akıbetini ortaya çıkarma ve failleri yargılama konusunda hiçbir adım atmadığını söyleyen Cumartesi Anneleri, ‘Evlatlarımız için adalet istiyoruz. Devletin zulüm dolu vicdanına artık seslenmek istemiyoruz. Çünkü kozmik odalarında kaybedilenlerin kayıtları var buna rağmen devletin temsilcileri kaybedilenlerle ilgili bilgi olmadığını iddia ediyor ” diye konuştular.
‘KİM Kİ YAVRUM DEYİP AĞLIYORSA BENİM KEMİKLERİM SIZLIYOR’
1980’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır, insanların siyasi düşünceleri ve dünya görüşlerinden kaynaklı devlet güçleri tarafından kaybedildiğini ifade etti. Cumartesi Anneleri oluşumunun onurlu bir mücadele yürüttüğünü söyleyen Kırbayır, “Egemen sistemin tüm baskı ve engellemelerine rağmen Cumartesi Anneleri teslim olmamış, mücadelesinden vazgeçmeyerek 16. yılına gelmiştir” diye ifade etti. Devlet güçlerinin Cemil Kırbayır’ın gözaltındayken firar ettiğini söylediğini belirten Mikail Kırbayır, “Ulusal irade bizim yanımızda oldu ve bu yalana müdahale etti ve devlet kardeşimin işkencede katledildiğini kabul etmek zorunda kaldı” diye konuştu.
1995’te gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak, 16 yıldır verdikleri mücadelenin kayıpları geri getirmese de, gözaltında kaybetmeleri durdurduğunu belirtti. “Hiçbir güç, sevdiklerimizi elimizden alanların yargılanmamasına göz yumacağımızı beklemesin” diyen Ocak, devletin kendilerini terörist olarak göstermeye çalıştığını ancak devlet içindeki yapılanmaların mağdur ettiği insanlar olduklarını belirtti.
Gözaltında kaybedilen evladı Murat Yıldız’ın mücadelesini veren Cumartesi Annesi Hanife Yıldız, failler belli olmasına karşın yıllardır yargılanmalarına karşın hiçbir adım atılmadığını belirtti. AKP Hükümetinin de bu konu da samimi olmadığını belirten Yıldız, “AKP Hükümeti, açılım açılım dedi içinden ‘Çılgın Proje’ çıktı” diye konuştu. Türkiye’deki bütün analara seslenen Yıldız, “ Yüreklerimiz acılarımız bir olsun bir Kürt ana da evlat acısı yaşıyor bir Türk ana da evlat acısı yaşıyor. Kim ki yavrum deyip ağlıyorsa benim kemiklerim sızlıyor” diye ifade etti.
ADALETİN TESİS EDİLMEDİĞİ ADALET SARAYCIKLARI
1995’te gözaltında kaybedilen ve ölü bedeni Beykoz’da Buzhane Köyü Dedeler mevkiinde bir yol kenarında bulunan Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, tek taleplerinin kayıplarının mezarının bulunması ve faillerinin yargılanması olduğunu belirtti. Birçok yere adalet sarayı yapılmasına dikkati çeken Karakoç, “Siz yaptığınız adalet sarayı denen yerde neyin adaletini sağlıyorsunuz” dedi. AKP’nin ileri demokrasi söylemlerine gönderme yapan Karakoç, “Bu ülkede beş binin üzerinde kaybedilen insan var ve çiçek koyacak bir mezarları bile yokken siz hangi ileri demokrasiden bahsediyorsunuz” diye konuştu.
İsmail Bahçeci’nin kardeşi Umut Bahçeci ise şöyle konuştu: “24 aralık 1994 kardeşim İsmail Bahçeci gözaltında kaybedildi. O zamana kadar evimiz emniyet birimleri tarafından sürekli basılıyordu. Bu tarihten sonra evimize hiçbir emniyet mensubu gelmedi. Demek ki katledildiğinden haberleri var aksi halde yine taciz ederlerdi”.
Dönemin bütün emniyet görevlileri ve devlet görevlileri suçlu olduğunun altını çizen Bahçeci, başbakana seslenerek, “Mehmet Ağar’la, Tansu Çiller’le, İbrahim Şahin’le, Ayhan Çarkın, Necdet Menzir ile geçmişte, gelecekte veya şimdi bir işbirliğin yoksa bu insanları yargıya sevk et o zaman her şey çözülmeye başlar” diye konuştu..
FİKRİ VE VİCDANI HÜR BİR ARAŞTIRMA KOMİSYONU İSTİYORUZ
Cumartesi Anneleri, mecliste, kayıpları araştırma komisyonunun adil ve samimi olmadığını göstermelik olarak oluşturulduğunu ifade eden 2004 yılında kaybedilen Tolga Baykal Ceylan’ın annesi, “fikri ve vicdanı ipotek altında olanların kurduğu bir komisyon istemiyoruz” diye konuştu. Kurulan komisyonun failleri hakkında değil kendilerinin aleyhine araştırma yaptığını belirten anne Baykal, “Daha benim tanıklarım dinlenmiş, deliller hâlâ incelenmiş değilken bu komisyondakiler harıl harıl aleyhimize bir dizi araştırma yapmış” diye konuştu.
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’ün “Tolga Baykal’ın adının İğneada Karakolundaki kayıtlarda yok” dediğini belirten Baykal “Zafer Üskül’e soruyorum benimle dalgamı geçiyorsun bu insanlarla dalgamı geçiyorsun, sen nerde yaşıyorsun. Binlerce kayıp var beş on kişinin dışında hangi kaybının karakolda, emniyette, jandarmada kaydı var, açıktan kayıt tuttular mı hiç” diye konuştu. Zafer Üskül’ün, ‘Tolga için karakola çay içmeye bile gitmemiş’ ifadelerine ise şöyle konuştu: “Oğlum karakola çay içmeye gitmez, çişli çay içmeye mi gitsin ama ben oğlumun akıbetini öğrenmek için çişli çay içmeyi göze alıp İğne Ada karakoluna gittim. Nitekim önüme getirdikleri çişli çaydı” diye konuştu. (İstanbul/EVRENSEL)