30 Mayıs 2011 08:30

Engellilere artık daha fazla ‘engel’ olmayın!

Ankara Anadolu Lisesi son sınıf öğrencisi O. Görme engelli. Üniversite sınavından seyahat hakkına kadar hayatın her alanında bir dizi engellerle karşılaşan milyonlarca engelli vatandaştan birisi. Aynı zamanda köyü yakıldığı için zorunlu göç mağduru bir Kürt genci Amil Korkunç…Amil’in soyadının Korkun&c

Paylaş

Amil’in soyadının Korkunç olmasına bakmayın, kendisi yaşından beklenmeyecek ölçüde bilinçli, güzel bir insan. Milyonlarca engelliden biri ama, diğerlerinden farkı, karşısına çıkan engelleri sessizce kabullenmemesi, hakkını araması.

Amil Korkunç, 10 çocuklu bir Kürt ailenin görme engelli çocuğu. Bir ağabeyi de görme engelli ve O engelleri aşarak öğretmen olmuş, şimdi Diyarbakır’da Edebiyat Öğretmeni. Amil de engelleri aşma yolunda, Ankara Anadolu Lisesi’ni kazanmış, öğrenci pansiyonunda kalıyor. Aile Diyarbakır Kulp’dan. Ama zorunlu göç nedeniyle Muş’a yerleşmek zorunda kalmışlar.

Son YGS rezaletine sessiz kalmadı Amil Korkunç da. Bir yandan şifre skandalı bir yandan görme engellilere ikinci bir engel olan sisteme karşı tepkili… Amil Korkunç YGS’deki skandalı, engelleri, milyonlarca gence ve engelliye çıkartılan engelleri, yağmurlu bir günde kardeşi Eyüp ile geldiği büromuzda gazetemize değerlendirdi: Adeta bir bilge, bu konuda tez hazırlamış gibi bilgi ve donanımıyla…

TCDD ile yaşadığın ve hala çözemediğin bir sorunun var, nedir bu sorun?

Yaşadığımız sıkıntı bir değil, bin sıkıntı. Son olarak Devlet Demiryolları (TCDD) engelli ve refakatçisinin ücretsiz seyahat etmesi için uygulama başlattı. Bu hakkı kullanabilmemiz için TCDD, “engelli ve refakatçisi birlikte seyahat edebilir” yazısının yer aldığı bir sağlık raporu istiyor. Ben de Numune Hastanesi’ne gittim, bana “sen ağır engellisin zaten, benim de böyle bir rapor vermeye yetkim yok” dediler. TCDD ise hastaneden bana verilen yanıta karşılık, “sen ağır özürlüsün ama raporuna bu ibareyi ekleteceksin” dedi. Ben de, TCDD görevlisine “o zaman bunu niye hastaneye bildirmediniz” diye sordum. Bana “onu bilemeyiz” diyorlar. Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nı aradığımda “ilgileneceğiz” diyorlar başka da bir şey yok. Ben TCDD Genel Müdürünü de aradım. Komik… Bana, “bu rapora ek ibareyi koymamızı bizden Engelliler Vakfı istedi” dedi. Engelliler Vakfı Başkanı’nı aradım, o ise “biz böyle bir şey duymadık, böyle bir talimat vermedik” dedi. Tekrar TCDD’yi aradım, görevli memur, “biz de yasayı anlamadık, muallaktayız” yanıtı verdi.

Sence bu sorunun çözülmesi için ne yapılmalı?

Devletten beklentimiz, “bu haktan şu gruplar yararlanabilir, şu gruplar yararlanamaz” demesi. Madem böyle bir uygulama var bizi niye hastaneyle uğraştırıyorsun? Devlet dese ki, “TCDD’ye gidin, size bir seyahat kartı versinler” o daha mantıklı. Her ne kadar kağıt üzerinde hak var görünse de, bana aslında şu deniyor: “Amil sen ücretsiz binmeyi bırak avucunu yalarsın.” Onun için halklarımızdan ricam; bu tür olaylara karşı sessiz kalmasınlar. Çünkü gerçekten sessiz kaldığımızda bu olaylar başımıza geliyor. Tek başıma da olsa ben bu işin arkasındayım. Biz muhtemel olumsuzlukları değil artık yapabileceğimiz güzellikleri düşünüyoruz. “Bunu yaparsan başına şu gelir” gibi sözler bizi artık ilgilendirmiyor. Ben bu durumu 21. yüzyılın Lale Devri olarak yorumluyorum. Yapılan ıslahatlar geçiciydi Lale Devri’nde, o dönemde de ıslahatların temeline inilmiyordu, bugünün Türkiyesi’nde de öyle…

Anlattıkların ortada bir karışıklık olduğunu kanıtlıyor. Senin bu yasayı okuma / anlama fırsatın oldu mu?

Ne yazık ki memur bile yasayı anlamamışken bizim bilmemiz çok zor. Meclisi dahi aradım, onlar da “ağır engelliysen verilmeli” diyorlar. Anlaşılan bürokraside ayrı bir özerklik var. Bizim hakkımızı versinler, çünkü ben olmayan bir şeyi istemiyorum. Böyle bir yasa varsa, yürürlüğünde sorun çıkıyorsa bu yasa olmasın daha iyi. Ben bir hastaneden diğerine giderken bin tane arabaya tosluyorum. Avrupa Birliği diyorlar ama sokakta binlerce direk ve kaldırımlara park etmiş binlerce araba var. Bize “sizin gönül gözünüz görüyor” diyorlar. Ben de diyorum ki kimse bu haksızlıklara boyun eğmesin ve bunu ben ve benim gibiler için değil, hepimizin geleceği için istiyorum. Bugün engelli olmayanlarla yarın bu yolda buluşmayacağımız ne malum?

Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS)’na  tüm gençlik kesimlerinin tepkisi oldu. Her sınavla ilgili bir hata, usülsüzlük olduğu kamuoyuna yansıdı. Görme engellilerin kendilerine özel yaşadıkları bir sıkıntı oldu mu?

YGS’ye girmeden önce bize “Türkçe’de iki sorunuz şekilli” dediler. Biz de kabul ettik ve görme engelliler olarak aramızda bu iki soruyu yapmama kararı aldık. Şunun bilinmesini istiyorum, engelliler yapabilecekleri işleri için “yapamam” demezler. Biz, kararımız gereği bu soruları yapmadık, boş bıraktık. Bir görme engelli arkadaşımızın ailesi, ÖSYM’den şekilli sorular hakkında bilgi edinmek istemiş. ÖSYM’den gelen cevap ise “Türkçe’de şekilli soru yoktu” olmuş. Bizimle dalga geçer gibi önce “şekilli soru var” deyip, sonra “yoktu” diyorlar. O soruları yapmamamız, iki yanıtımızın puanımızdan eksik olması anlamına geliyor. Ben buna itiraz etmek istedim, bana “dilekçe yaz, 5 TL Ziraat Bankası’na yatır” dediler. Yapmadım çünkü biliyorum ki ÖSYM hatasının arkasındadır. ÖSYM binlerce arkadaşımızı mağdur etti ama hala yapılan sınavı savunuyor. Biz, herkesle aynı olmak istemiyoruz, olamayız da. Ancak imkanlarımızı bize eşit sunsunlar en azından. Bizim sınav öncesinde dejavantajımız var. Devlet bize kaynak sunmuyor, normalde öğrencilere ücretsiz kitapveriyorlar ama bizim böyle bir olanağımız da yok. Bazı derslerimizin kitabı dahi yok. Kitapsız okuyoruz, kitapsızlardanız! Onun için her zaman eşitlik istedik, eşitliği de herkesle aynı olalım anlamında değil, imkanlarımızla değerlendirilelim istedik.

Sınav dışında eğitimle ilgili sıkıntılarınız neler?

Bugün sen kalkıp da 3 ayda bir verilen engelli maaşlarına bir miktar zam yapıp, “ben engelliye hizmet ediyorum” diyemezsin. Böyle bir şey olmaz. Şimdi bakım ücreti diye bir şey çıkardılar, bakım ücreti engellinin ailesine veriliyor. Sırf bu parayı alabilmek için bazı aileler çocuklarını okuldan aldılar, yazık. Demek ki engelliye okumama teşvik ediliyor. Günümüzde çocuk okutmak zaten zor, ama engelli bir bireyi okutmak daha da zor. Düşünsenize kendi yaşadığınız yerde okuyamıyorsunuz çünkü okul yok. Bölge engelli okulları var, onlar da bölgenin büyük illerinde kurulmuş.

Bunun haricinde imkansızlıklar, materyal yetersizlikleri… Ayrıca son YGS’de ÖSYM bence görme engelli bir arkadaşımız için çok iyi bir tercih yapmış! Ankara’da, bizim görme engelli bir arkadaşımıza işitme engelli bir okutman vermiş. Hani “körler sağırlar birbirlerini ağırlar” derler ya hakikaten öyle bir durum. Tabii ÖSYM bunu ilk kez yapmıyor. Benim ağabeyim de görme engelli, Diyarbakır’da edebiyat öğretmenliği yapıyor. KPSS’ye girdiğinde kendisine otobüs şoförünü okutman olarak vermişler. Okuma yazması olmadığı için soruları ağabeyime okuyamamış ama pişkin bir şekilde yanıtları istemiş. Ağabeyim de, “soruları okumadın, ben soruları duymadan nasıl yanıtlayayım” demiş, şoför okutman da, “ben okudum ama içimden okudum” diye cevap vermiş. İşte engellilere ÖSYM’nin verdiği değer bu.

Engellilerin ve gençlerin ne yapması gerek? Yaşanan hak kayıpları sence nasıl önlenebilir?

Buradan sesimizi duyan tüm engelli ve yakınlarına diyeceğim şu; Biz ne kadar koyunlaşırsak o kadar oyunlarla baş başa kalırız. Bazı şeylere “artık yeter” demenin zamanı geldi. YGS skandalı nedeniyle bize, “bu gençler niye sokaklara döküldü” diye soruyorlar. Sokaklara dökülmeyeceğiz de nereye döküleceğiz? Biz de istemeyiz sokaklara dökülmeyi, kim ister kalkıp evinden soğukta veya sıcakta eylem yapmayı? Bu ancak demokrasiyi önemseyen öğrencilerin, işçilerin ve engellilerin her kesimden din, ırk, dil ayrımı gözetmeksizin yola çıkmasıdır. Üzerimizde oynanan oyunlara artık kanmayacağız. Bakın görme engelli   milletvekili Lokman Ayva aday gösterilmedi. Çünkü o da haksızlıklara yavaş yavaş sesini çıkarmaya başlamıştı. O sesini çıkarınca aday yapılmadı. Zaten partilerin vekil seçimindeki yöntemleri o, “sayın başkan ne derseniz olur, ceketinizi tutayım” demeyeni listelerine almıyorlar.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın görme engelli bir taşeron işçiye sarfettiği sözleri hakkında ne düşünüyorsun?

Sağlık Bakanı’nın Batman’da bir kaderdaşımıza yönelik bu tavrını kınıyorum. Başbakan madem demokrat olduğunu söylüyor, madem engelli haklarını savunduklarını belirtiyor o zaman engelliye hakaret eden bakanını istifa ettirsin. Ama yapmadı, çünkü onun parası konuşuyor, siyaseti değil. “Özür diledim, aradım, mektup yolladım” diyor Sağlık Bakanı. Sonra da kendisi kabahati işleyen değilmiş gibi üzüldüğünü ekliyor.  

Engelli aynı zamanda köyü yakıldığı için göç etmiş bir Kürt gencisin. Bundan sonra nasıl bir yol izleyeceksin?

Yakın bir sürede Doğu Engelliler Platformu oluşturmayı düşünüyoruz. Bunun için tüm engelli gençlerin sorunlarının çözümü için önce doğudan başlamayı uygun bulduk. Bu hareketi doğudan başlatıp bizi destekleyenlerle batıya gelmeyi düşünüyoruz.

Evrensel ailesine teşekkür ediyorum, gençlere sürekli yer verip imkan yaratıyor, sesimizi herkese duyurmaya çalışıyor. O yüzden her gün takip ediyorum gazeteyi. Evrensel herkesinden yürümediği yollardan yürüyor diliyorum ki bu yolda hep beraber başarırız, gazetemizin bundan sonra da bizi desteklemesini istiyoruz. (Ankara/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Bir Türkiye tahribatı: AKP

SONRAKİ HABER

Bilime özgürlük insana saygı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...