28 Eylül 2013 18:31

Bütçeyi kadınlara açın!

2014 yılı merkezi ve yerel yönetim bütçelerinin hazırlıkları sürerken, bir farklılık yapıp konuyu, bütçe TBMM genel kurulunda görüşülmeye başlanmadan yani Meclis TV ekranlarına yansıyan milletvekilleri arasındaki hararetli tartışmalar, uçuşan bardaklar, kalemler, sallanan yumruklar ve yer yer homurtu yer yer toplu öfke

Bütçeyi kadınlara açın!
Paylaş
Özgün Akduran*

Biz sıradan “vatandaşlar" için bütçe hep bir muamma olmuştur. Öyle ki, bu teknik, sayısal, karmaşık metni ancak uzman eller hazırlayabilir ve anlayabilir. Bunun bütünüyle tam aksini iddia etmesek de, bu yazıyla bütçelerin algı ve anlam dünyamızdaki yerini  biraz olsun değiştirelim istiyoruz.

PEKİ NEDİR BÜTÇE?

Öncelikle şunda anlaşalım; bütçeler bir takım sayısal büyüklükleri, gelir ve harcama kalemlerini gösteren teknik metinler olma ötesinde siyasal metinlerdir. Çünkü gerek hazırlanma, gerekse de uygulama aşamalarında farklı toplum kesimlerinin çıkar ve taleplerini yansıtırlar. Her bütçe geçerli olduğu dönem süresinde, hem toplumu oluşturan aktörlerin etkisinde şekillenmekte, onların çatışma, pazarlık, mücadele ve uzlaşmalarının sonucunu ifade etmekte, hem de bu aktörlerin bir sonraki dönemde açığa çıkacak olan talep ve ihtiyaçlarını şekillendirmektedir. Ülkelerin bütçelerindeki dağılımı yıllar itibariyle analiz ettiğimizde, o ülkedeki yönetim şekli hakkında ya da iktidarda liberal mi yoksa sosyal demokrat bir hükümet mi olduğu hakkında fikir yürütebiliriz. Örneğin bir ülkede merkezi yönetim bütçesinin son yirmi yılına baktığımızda savunma harcamaları uzak ara önde gidiyorsa, bu reel olarak o ülkenin bir sıcak çatışma içinde olduğu bilgisini verebilir, ama aynı zamanda barışseverler ile silah lobilerinin çıkarlarını temsil eden gruplar arasındaki mücadele ve pazarlıkta ikincisinin üstün geldiğini de göstermektedir. Ya da bütçeden sağlığa ayrılan paya kabaca baktığımızda, 1980’den 90’ların ortalarına kadar süren azalış eğiliminin 2000’lerle birlikte artmakta olduğunu görmek bizi sevindirebilir, ancak sağlık bütçesinin ayrıntıları bize bu artışın arkasında yatan en fazla harcamanın özel hastanelere verilen teşvikler ve bazı ilaç giderleri olduğunu söylüyorsa, bu bize büyük ilaç şirketlerinin ve ¨sağlığa yatırım¨ (!) yapan girişimcilerin oluşturduğu çıkar grubu karşısında, parasız sağlık isteyenlerin örgütlü güçlerinin azlığını gösterir.

BÜTÇE SADECE TEKNİK BİR MESELE DEĞİLDİR!

Bu anlamda bütçeler sadece teknik değil aynı zamanda politik metinlerdir. Bu nedenle bütçeler tarafsız olamazlar. Bütçe, her şeyden önce o günün koşullarında iktidarda bulunan yönetimin politik tercihlerini gösterir. Bütçenin kaynak ve gelir dağılımında belirleyici olması, toplumu oluşturan grup ve bireylerin, ortak ve farklılaşan çıkar ve ihtiyaçlarına dokunduğu ölçüde, yaşam pratiklerini de etkiler. Ancak bu yaşam pratiklerinin herkes için aynı olmadığını görüyoruz. Kadınlar ve erkekler ile kız ve oğlan çocuklarının toplumsallaşmaları, ihtiyaç ve öncelikleri farklılık gösterir. Bu nedenle bütçedeki bir değişim de kadın ve erkekleri farklı etkileyebilir.

Farklılaşan bu deneyimlerin biriktirdiği sosyal koşullanış sonuç olarak bir cins olarak biz kadınların özel ve kamusal alanda erkeklerle eşit olanaklara erişememesi ve ¨aşağı¨da kalmalarına neden olmaktadır. Kadınların eğitim, istihdam, kararlara katılım, kendini gerçekleştirme olanakları kısıtlanmakta, bu da ikinci sınıf ¨vatandaş¨ konumunda sabitlenmeleri sonucunu yaratmaktadır.Biz kadınlar sosyal yaşamdaki eşitsizliklere itiraz edip haklarımız ve özgürlüğümüz için mücadele etmeye başladıktan bir süre sonra fark ettik ki, sadece bu eşitsizlikleri yaratan ve kurumsallaştıran karar mekanizmalarına, kanunlara müdahale etmek onları dönüştürmek, yapısal değişim için yetmiyor. Bütün ekonomik, toplumsal politikaların  belirleyeni; güç ilişkilerinin mücadele aparatı; para ve onun nasıl bölüşüleceği... Hal böyle olunca kadınlar olarak hem merkezi devlet bütçelerinin hem yerel yönetim bütçe süreçlerinin aşamalarına cinsiyet eşitliği gözlüğü ile bakmaya başladık. Bütçelerin hazırlanması, onaylanması, uygulanması ve değerlendirilmesi aşamalarının her birinde uzun dönemde bizi kadın-erkek eşitliğine daha çok yaklaştıracak şekilde cinsiyet eşitliği politika ve bakış açısını entegre etmenin olanaklarının var olduğunu gördük. Dünya’da ve Türkiye’de uygulanma pratikleri olan bu yeni yaklaşıma literatürde, Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme denmekte.

Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme, kadınların ve kız çocuklarının toplumdaki statülerinin iyileştirilip geliştirilmesi ve hem evde hem de ev dışındaki hayatlarında, eşit ve adil bir yaşam deneyimine sahip olmalarını bütçe yoluyla sağlamayı amaçlamaktadır. Bunun nasıl mümkün olabileceği, özellikle yerel yönetim bütçeleme süreçlerine kadın erkek eşitliği politikalarının entegre edilmesinin farklı yollarını başka bir yazıda ele almak üzere, şimdilik hoşça kalın, iyi hafta sonları...


DEVLETİN YAPMADIĞI İŞLER KADINLARIN SIRTINDA YÜK

Örneğin, büyük ölçüde kadınlar tarafından yapılan hane ve ev bakımı, çocuk dünyaya getirilmesi ve bakımı, hasta ve yaşlı bakımı işlerini ele alalım. Kriz dönemlerinde devletlerin bütçe kesintilerine gittiklerini biliyoruz. Ayrıca neo-liberal kapitalist hegemonya etkisinde kamu hizmetlerinin paralılaştırılması ve özelleştirilmesi de tüm dünya da deneyimlenen bir durum. Bu şekilde gerçekleştirilen özelleştirme, paralılaştırma veya kamu harcamalarında kesintiler, artık kamu tarafından verilmeyen bir hizmetin başka biri tarafından yapılması demektir. Başka bir ifadeyle, sağlık hizmetleri daha fazla paralılaştırıldığında, hastalarını evde bakmak zorunda kalan hanelerde, kadınların hasta bakma nedeniyle ev içi işlere harcadıkları emek miktarını artacaktır. Örneğin, önceden kamu tarafından karşılanan hizmetlerin akçelendirilmesi, bunun yanı sıra sosyal harcamalarda kısıntılara gidilmesi, aile içinde kadınların emeğinin daha fazla sömürülmesine neden olacak, ayrıca hane içindeki paylaşım ve bölüşümü de kadınlar ve kız çocukları aleyhine bozacaktır. Yapılan araştırmalar söz konusu gelişmeler sonucunda aile içinde kadın ve kız çocuklarının daha kötü beslendiklerini ve buna bağlı ölüm oranlarında artış olduğunu ortaya koymuştur. Buna ek olarak, aile içindeki çocuk, yaşlı ve hastalara bakım görevinin kadınlar tarafından yerine getirildiği hatırlanacak olursa, bu alanlarda kamu desteğinin azaltılması, yine kadınların iş yükünü artıracak, özetle kamu bütçesinin maliyet azaltıcı harcama kısma uygulamaları, kadınların ev emeği işlerini hem yoğunlaştıracak hem de zamansal olarak uzatacak, adeta maliyetleri kadınlar üstlenecekler.


Bütçelerin kadınlar üzerinde nasıl farklı etkileri olabileceğine dair başka bir örnek de KDV’dir. Bütçelerin gelir ayağı yani vergiler konusunda çalışan uzmanlar katma değer vergisinin yoksul kadınların daha ağır vergilendirilmesi demek olduğunu iddia ediyorlar. Buna göre, düşük gelirli ülkelerde vergilerin yapısına bakıldığında, dolaylı vergilerin yani tüketim üzerinden alınan vergilerin vergi gelirlerinin üçte ikisini oluşturduğu görülüyor. Buradaki kritik nokta şu ki, lüks tüketim vergileri dışarıda bırakılırsa, bütün tüketim malları üzerine konan katma değer vergisi, tüketim eğilimi daha yüksek olan yoksulları daha çok etkilemektedir. Güney Afrika’daki haneler temelinde yapılan bir araştırma, gelir düzeyi düşük ailelerin, yüksek olan ailelere göre daha yüksek katma değer vergisi ödediğini göstermiştir. Gelir düzeyi düştükçe tüketim eğiliminin artması durumu bilinen bir gerçek. Ancak yoksul hanelerde, katma değer vergisi arttıkça, kadınların hane üyelerinin sağlık ve refahı için yapmaları gereken ev emeği için gerekli meta ve hizmetleri satın almaları zorlaşmaktadır. Bu da karşılıksız ev emeği işinde kullanacakları temizlik, gıda ve ev bakımı malları için alışveriş yapması gereken kadınların, daha ucuzunu bulmak için marketten markete veya aynı market içindeki raflar arasında mekik dokuması anlamına gelmektedir.


2013 BÜTÇESİNDE DE KADININ ADI YOK

2013 yılı bütçesi kadınların eğitime kısıtlı erişimini, sosyal güvenlikten yoksunluğunu gideren, istihdam edilmesinin ve kayıt dışı çalışmanın engellenmesinin, yönetime aktif katılımının önünü açan bir bütçe değildi. Yani toplumsal cinsiyete duyarlı, cinsiyet farklılığını azaltacak politikalara kamu kaynağı ayıran bir düzenleme yoktu.

-Eğitim, sağlık gibi hizmetlere ayrılan kalemler, kadınların eğitime kısıtlı erişimini ortadan kaldırmak üzere düzenlenmedi. En temel kamu hizmeti olan eğitime bütçeden ayrılan pay 68,1 milyar’dı. Ancak eğitim bütçesinin neredeyse yüzde 80’ini personel harcamaları oluşturuyordu. 10 yıl önce eğitim bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17,18 iken, bu pay 2013 bütçesinde yüzde 6’ydı.
-Sağlık harcamaları için bütçeden ayrılan pay ise 67,9 milyardı. Ancak bu rakam Avrupa’daki sağlık harcamalarının çok gerisindeydi.
-2013 yılı bütçesinde askeri harcamalara ayrılan pay 2012 yılına göre yüzde 16,2 fazlaydı. Ayrıca örtülü ödenek ve savunma sanayi destek fonunun bu alanda kullanılması askeri harcama kalemlerini belirlenenden daha fazla büyüttü. Bu haliyle 2013 bütçesi silahlanmaya, savaş harcamalarına ayrılan payla adeta savaş bütçesiydi.

*İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Araştırma Görevlisi, "Hane-Devlet-Piyasa" kitabının yazarı

ÖNCEKİ HABER

Erkekler yurtsuz kaldıİzel Gözde MEYDAN Hasret Gültekin KOZAN Kocaeli Devlet yurtlarının kız yurdu ve erkek yurdu olarak ayrılması Kocaeli’de de sıkıntılara neden oldu. İlçede yer alan tek Kredi Yurtlar Kurumunun (KYK) iki

SONRAKİ HABER

Direniş patrona geri adım attırdı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...