23 Eylül 2013 15:25

Almanya’da 3. Merkel dönemi

Pazar günü yapılan seçimlerde Başbakan Angela Merkel’in partisi CDU/CSU açık arayla birinci oldu. İktidar ortağı FDP ise dibe vurarak barajın altında kaldı. Merkel, büyük başarıya rağmen salt çoğunluğu elde edemedi. Bu yüzden koalisyon ortağı arayışında. Sol Parti oy kaybetmekle birlikte durumdan memnun görünü

Almanya’da 3. Merkel dönemi
Paylaş
Yücel Özdemir

Almanya’da Pazar günü yapılan genel seçimlerin en büyük galibi Başbakan Angela Merkel oldu. Sempati anketlerinde partisini dahi geçen Merkel’in bunu nasıl başardığı ise en çok tartışılan konuların arasında. 1998’de Helmut Kohl’ün başbakanlığı kaybettiği sırada Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisi genel sekreteri olan Merkel, partinin karıştığı kara para skandalının ardından şimdiki Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble’nin görevini bırakmasından sonra parti başkanlığına getirildi. Ağırlığını Katoliklerin oluşturduğu Hıristiyan Demokrat bir partide hem Doğu Almanyalı, hem kadın hem de Protestan birisinin başkan olması kolay bir şey değildi.

Partisinin ilk kadın genel başkanı olan Merkel, 2005’te yapılan erken genel seçimlerde ise Almanya’nın ilk kadın başbakanı unvanını aldı. Parti içerisinde kendisine rakip olabilecek eyalet başbakanlarını birer birer ekarte etmeyi başaran Merkel şimdi partisi içerisinde rakipsiz. Bu nedenle de seçim kampanyasını kenti popülaritesi üzerinde kurdu, ülkenin en önemli sorunları konusunda fazla bir şey dememeyi tercih ederek, büyük bir başarının altına imzasını attı.

2005’ten bu yana hem Sosyal Demokrat Parti (SPD) hem de liberal Hür Demokrat Parti (FDP) ile koalisyon ortaklığı yapan Merkel, bu kez tek başına iktidar olmayı ise “kıl payı” ile kaybetti.

Yüksek Seçim Dairesi’nin dün sabah açıkladığı kesin olmayan seçim sonuçlarına göre Merkel’in liderliğini yaptığı CDU/CSU oyların yüzde 41.5’ini alarak, geçen seçimlere göre büyük bir başarı elde etti. Merkel’in partisi dört yıl önceki seçimlerde yüzde 34.7 oy almıştı.

Anketlerde yapılan tahminlerin de üzerinde oy alan Merkel, sonuçlardan memnun olduğunu, bundan sonra da aynı yönde çalışmaya devam edeceklerini söyledi.

Seçimin en ağır yenilgisini ise hiç şüphesiz dört yıldır Merkel’in partisiyle ortaklık yapan neoliberal FDP aldı. Dört yıl önce yüzde 14.6 ile seçimin en büyük kazananı olarak tarihe geçen FDP, bu kez yüzde 4.8 ile barajın altında kaldı. Federal Almanya’nın kurulduğu 1949’dan bu yana hep Federal Parlamento’da temsil edilen ve bu sürenin büyük bir bölümünü ise iki büyük partiyle koalisyon ortaklığı yaparak geçiren FDP’nin almış olduğu bu yenilgi şüphesiz tesadüf değil. Sermayeye her alanda vergi muafiyeti başta olmak üzere pek çok alanda kolaylık sağlanması talep eden, bu konuda seçen seçimlerde büyük vaatlerde bulunan FDP, aynı zamanda işçilerin, kamu çalışanlarının ve sendikaların bir numaralı düşmanı. Emek düşmanlığında işi sendikaların yasaklanması talebine kadar götüren bu parti, bir süredir sendikalar tarafından kongrelere bu nedenle dahil edilmiyor. Bu nedenle, liberalizmin en azgın temsilcisi FDP’nin barajın altında kalması hayırlı bir durum olmuştur. FDP Genel Başkanı Philip Rösler, yenilginin faturasını ödemek için istifaya hazır olduğunun mesajını verdi.

MECLİSTE ‘SOL’ ÇOĞUNLUK

Almanya seçimlerinin bir diğer dikkat çeken noktası ise önümüzdeki dört yıl içerisinde bir “sol çoğunluk”un olması. Dört yıl önceki seçimlerde yüzde 23 oyla tarihinin en düşük oy oranını alan Sosyal Demokrat Parti, bu seçimlerde ise tarihinin en düşük ikinci oyunu aldı. Ana muhalefet olmasına rağmen oyunu sadece yüzde 2.7 artırarak yüzde 25.7 oy alan SPD’nin kriz durumu devam ediyor. Ve bunun öyle kolay aşılacağı pek tahmin edilmiyor. Yüzde 5 barajını aşarak parlamentoya girmeyi başaran Sol Parti ve Birlik 90/Yeşiller ise muhalefette olmasına rağmen oy kaybetti. Sol Parti yüzde 8.6, Yeşiller yüzde 8.4 oy aldı. 2009’deki seçimlerde Sol Parti yüzde 11.9, Yeşiller yüzde 10.5 oy almıştı.

Sol Parti Meclis Grup Başkanı Gregor Gysi seçim akşamında yaptığı açıklamada, oy kaybına rağmen üçüncü büyük güç olduklarını, bu nedenle sonuçlardan memnun olduğunu söyledi.

AVRO KARŞITI PARTİNİN YÜKSELİŞİ

Seçimlerde bir diğer önemli çıkışı ise Avro karşıtlığıyla bilinen Almanya İçin Alternatif (AfD) yaptı. Kısa bir süre önce kurulmasına rağmen katıldığı seçimlerde yüzde 4.7 oy almayı başaran sağ ve milliyetçi politikalara sahip AfD’yi aralarında Alman İşverenler Birliği eski başkanı Olaf Henkel’in de olduğu milliyetçi sermaye çevreleri destekliyor. Kısa bir süre içerisinde elde edilen bu başarının bir dahaki seçimlerde kesin olarak parlamentoya taşınacağı tahmin ediliyor.

TEK BİR KOALİSYON İHTİMALİ VAR

Bu sonuçlara göre, 630 sandalyeden oluşacak yeni mecliste salt çoğunluğu kıl payıyla kaybeden Merkel’in SPD ile “büyük koalisyon” kurması bekleniyor. Yüksek Seçim Kurulu’nun açıkladığı sonuçlara göre CDU/CSU 311, SPD 192, Sol Parti 64 ve Yeşiller 63 sandalye kazandı. Üç “sol” parti SPD, Yeşiller ve Sol Parti salt çoğunluğa sahip olmakla birlikte birbiriyle koalisyon yapmaya niyetli değil. Özellikle SPD, Sol Parti ile bir ortaklığa kesin olarak karşı çıkıyor. Bu durumda CDU/CSU’nun SPD ya da Yeşiller ile ortaklık kurması söz konusu olabilir. Dün Alman basınında yer alan haberlere göre Merkel’in öncelikli olarak Yeşiller’i koalisyon kurmaya ikna etmeye çalışacağı ileri sürüldü.Görüşmelere en kısa zamanda başlanması bekleniyor.

SEÇİMLERE İLGİSİZLİK DEVAM EDİYOR

Almanya’daki seçimlerin diğer dikkat çeken noktası katılım oranında ciddi bir değişikliğin olmaması. 1998-2009 yılları arasında seçimlere katılım oranı yüzde 12 azalırken, bu seçimler öncesinde bütün partiler seçmenleri sandık başına götürmek için yoğun bir çaba harcadı. Ancak buna rağmen seçimlere katılım oranı yüzde 71.5’te kaldı. 2009’daki katım oranı yüzde 70.8 idi. Bu da rutin geçen seçim kampanyasının halkın dikkatini fazla çekmediği, seçmenleri sandık başına götürmediğini bir kez daha ortaya koyuyor. Son haftalarda yapılan anketlerin çoğunda sandık başına gitmeyenler buna gerekçe olarak seçimlerle fazla bir şeyin değişmediğini, bu nedenle sandık başına gitmeye gerek görmediğini ifade etmişti.


18. Dönem Federal Parlamento’da yer alacak 630 milletvekili arasında 11 Türkiye kökenli politikacı da yer alacak. İki dönemdir Sol Parti’den meclise giren Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) üyesi Sevim Dağdelen, bu seçimlerde yine parlamentoya girmeyi başardı. Sol Parti’nin Kuzey Ren Vestfalya eyalet listesinin 5. sırasında yer alan Dağdelen’in önümüzdeki dönemde de partisinin meclis grubunda göç politikalarından sorumlu olması bekleniyor. Eyalet listesinin 11. sırasında yer alan Yek-Kom üyesi Ayten Kaplan ise az bir farkla seçilemedi.

Daha önce parlamentoda yer alan SPD Genel Başkan Yardımcısı Aydan Özoğuz bir kez daha seçilmeyi başardı. Ayrıca SPD listesinden bu kez yine Hamburg’dan Metin Hakverdi ve Duisburg’dan Mahmut Özdemir seçildi.

Yeşiller Partisi’nden Cem Özdemir, Ekin Deligöz ve Özcan Mutlu parlamentoya girdi. Seçimlerin en dikkat çeken Türkiye kökenli adayı ise CDU’nun Kuzey Ren Vestfalya eyaleti listesinden gösterdiği Cemile Yusuf oldu. 1978 doğumlu Yusuf, 2012 yılından bu yana CDU Kuzey Ren Vestfalya Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapıyor. Daha önceki parlamentoda 5 Türkiye kökenli aday yer alıyordu. (Köln/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Askerlere inceleme

SONRAKİ HABER

Cizre’de MKM şöleni

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...