23 Eylül 2013 15:25

Taşeron çalışmanın ilacı kolektif haklar!

Prof. Dr. Ali Güzel, Çalışma ve Toplum dergisinin 27. sayısında yer alan “Alt İşveren Uygulamasında Güvencesiz Bir Sisteme Doğru…” makalesinde diyor ki, “İş hukukunda asıl olan işverenin kendi işçileri ile üretim yapmasıdır”, yani istisna olan alt işverenlik (taşeron) uygulaması olmalıdır.Ancak Sosyal-İş Send

Taşeron çalışmanın ilacı kolektif haklar!
Paylaş

Ancak Sosyal-İş Sendikası Genel Başkanı Metun Ebetürk’ün örgütlenmeye çalıştıkları üniversitelerdeki durumu anlatırken çizdiği tablo, taşeron çalışmanın çoktan bir istisna olmaktan çıktığını gösteriyor. Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’deki 107 kamu üniversitesinde toplam 4 bin 647 kadrolu işçi çalışıyor. Üniversitelerdeki toplam kadrolu işçi sayısı Türkiye’deki 3 büyük kamu üniversitesinde çalıştırılan taşeron işçi sayısına eşit.

Örneğin Bursa Uludağ Üniversitesi’nde kadrolu işçi sayısı 76, taşeron işçi sayısı 2 bin’den fazla. Konya Selçuk Üniversitesi’nde kadrolu işçi sayısı 130, taşeron işçi sayısı 2 bine yakın. Süleyman Demirel Üniversitesi’nde kadrolu işçi sayısı 12, taşeron işçi sayısı bin 500’ten fazla. Ordu Üniversitesi’nde 7 kadroluya karşılık 500 taşeron işçi var.

AKP DÖNEMİNDE 4 KAT ARTTI

Dolayısıyla Çalışma ve Toplum Dergisi’nin düzenlediği “Alt İşveren (Taşeron) Uygulamaları ve Güvencesiz Çalışma” konulu toplantının ana vurgularından biri taşeron çalışmanın artık “bir istihdam biçimi olarak realite haline geldiği” oldu. Toplantının açılış konuşmasını yapan Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, taşeronlaştırmanın, işgücünü ucuzlaştırırken özellikle örgütlenmeyi zorlaştıran etkisi üzerinde durdu. Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in taşeron çalışmayı “kölelik gibi bir şey” diye tanımladığını hatırlatan Serdaroğlu, “Oysa kendi açıkladığı rakamlara göre kamuda artık kadrolu değil taşeron çalışma hakim istihdam biçimi halini almıştır. Yani hükümet kamu istihdam politikasını kölelik rejimi üzerine inşa etme gayretindedir” dedi. Nitekim verdiği rakamlar da bunu kanıtlıyor; 2002’de 387 bin dolayında olan taşeron işçi sayısı, AKP döneminde 4 kat artarak 2 milyona yaklaştı.

YÖNETİMDE KOLAYLIK, MALİYETTE UCUZLUK!

Toplantıya katılan akademisyen ve sendikacıların büyük çoğunluğu alt işverenlik uygulamasının sermayenin bir “ihtiyacı” değil bir “tercihi” olarak yaygınlaştığı noktasında hemfikir. Çalışma ve Toplum Dergisi Yayın Yönetmeni Av. Dr. Murat Özveri de sunumunda “Neden alt işverenlik?​” sorusuyla bu noktaya dikkat çekti. ‘92 yılında kağıt işkolunda bir görüşme sırasında bu soruyu işverenlere sorduğunu ve açıkça şu yanıtı aldığını aktarıyor Özveri: “İşin sevk ve yönetiminde kolaylık, maliyette ucuzluk.” Buradan yola çıkarak “Bu istihdam biçiminin eskisinden farkı, işverenin işgücü üzerindeki denetimini en az maliyetle maksimize ettiği bir sistem olmasıdır” diyen Özveri’ye göre, “Temelde patronların koruyucu hükümleri delme, bağlayıcılığından kurtulma, toplu iş hukukundan, kolektif haklardan kaçma çabası yatıyor. Öyleyse sendikaların konumlanması gereken yer, sendikal özgürlük alanıdır. Kolektif iş hukukukunun önü açılmadıkça, bu TİS ve grev sistemi, bu oligarşik sendikal yapılar kırılmadıkça, bireysel hukukla ilgili yasal düzenlemelerle bu yeni istihdam biçimi karşısında kazanmak mümkün değil.”

HÜKÜMET YİNE AYNI ŞEYİ YAPIYOR

Derginin yayın kurulunda yer alan ve toplantının moderatörlüğünü de yapan Prof. Dr. Ahmet Selamoğlu’nun ifadesiyle “bir yaşam biçimi” haline gelen taşeron çalışmaya karşı “hayır” ya da “yasaklansın” söyleminin ötesine geçecek bir mücadelenin örgütlenmesi gerektiğinde herkes birleşiyor. Dev Sağlık-İş Sendikası’nın bu konudaki deneyimlerini aktaran DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, ne açtıkları davaların, ne mahkemelerdeki kazanımlarının, ne Yargıtay onaylarının işe yaradığını söylüyor: “Geriye ihale yapılan salonların önünde tepki gösterdiğimiz için ‘ihaleye fesat karıştırmak’ ile suçlanmak dışında bir seçenek kalmıyor.”

Taşeron işçilerin sendikal hakları mahkeme kararlarına rağmen keyfi bir biçimde gasp ediliyor, iş kanundan doğan hakları görmezden geliniyor. Halbuki ister kadrolu, isterse taşeron olsun tüm çalışanları kapsayan bir iş yasası var bu ülkede. Hal böyleyken Bakan Çelik’in “taşeron işçisine kıdem tazminatı hakkı, izin hakkı vereceğiz” söylemlerinin anlamı nedir? Yasaya göre taşeron işçilerin bu hakları var zaten, sorun kullanamıyor olmalarında. Öyleyse hükümet ne yapmaya çalışıyor? Hemen herkesin ortak deneyimi, AKP’nin “mağduriyet sömürüsü”, “mevcut kötü koşulların istismarı” üzerinden, aslında taşeron çalışmayı yasal dayanaklarına kavuşturmak istediğini gösteriyor. DİSK Araştırma Enstitüsü  (DİSK-AR) Müdürü Serkan Öngel’in özetlediği gibi “Hükümet yine aynı şeyi yapıyor; sorunu yaratıp sonra da o sorunu çözüyormuş gibi görünüyor. Yapılmak istenen kuralsız çalışmanın yaygınlaştırılmasıdır, temel dinamik de esnekliktir.”


SENDİKALAR AYRIM GÖZETMEDEN ÖRGÜTLENMELİ

Toplantının öğleden sonraki ikinci bölümünde daha çok “Ne yapmalı?​” sorusuna yanıt arandı. Sendikaların mevcut bürokratik ve işbirlikçi yapısının işçi sınıfına en az sermaye ve iktidarları kadar zarar verdiği tespitine sendikacılar da dahil herkes katıldı. Aynı zamanda “bir sendikal çizgi tartışması” olarak şekillenen taşeronlaştırma konusunda temel çözümün fiili ve meşru mücadelede olduğu vurgulandı.

Gıda-İş Genel Sekreteri Seyit Aslan, “Sosyal-İş, Deri-İş... hepimiz açtığımız davaları kazandık ama işe yaramıyor. Hukuk, gücü elinde bulunduranın kullandığı bir güç oluyor. Fiili ve meşru mücadele ile yasaları yeniden nasıl yazabiliriz, bu noktaya nasıl gelebiliriz? Bunu tartışmalıyız” dedi. KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, taşeron çalışmayla ilgili bugünkü durumu kamu emekçilerinin örgütlenmeye başladıkları ilk dönemlere benzetti. Tombul, “AKP sermayenin talepleri dışında bir yasal düzenleme yapmayacak. Nasıl yaptırabiliriz, bunu bir talep haline getirebiliriz. Taşeron çalışma işyerindeki emekçileri de bölüyor. Ortak mücadele ve ortak örgütlenmeyi hayata geçirmeli, siyasi ayaklarıyla birlikte ortak bir hareket yaratmalıyız“ diye konuştu.

İŞÇİ SINIFINI BİRLEŞTİRMEK GEREKİYOR

Sendikal hareketin iktidarı zorlayacak bir toplumsal güç oluşturma konusundaki zayıflıklarına dikkat çeken İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, de birlikte hareketin gerekliliğine işaret etti: “Kadrolu sözleşmeli, geçici, uzaktan çalışma adı altında parçalanan işçi sınıfımızını alabildiğine birleştirmek gerekiyor. Hukuk ve hak ilişkisini güçle kurmak gerekiyor. Bu gücü program ve örgütlenme ile sokağa çıkarmak gerekiyor.”

CHP İzmir Milletvekili Musa Çam ise yeni emek konfederasyonuna ihtiyaç olduğunu söyleyerek, DİSK, KESK ve Türk-İş’teki bazı sendikaların birleşmesiyle önümüzdeki dönemde böyle bir örgütlenmenin oluşması isteğini dile getirdi.

“Yeni bir sendikal form” gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ali Murat Özdemir, “hareket sınırları genişletilmiş bir sendikal hareket” tanımlaması yaptı. Özdemir’e göre sendikalar “hem sendika, hem dernek, hem vakıf gibi davranmalı; öğrenciler, işsizler ve emekliler de sendikalı olabilmeli.”

SENDİKALAR AYRIM GÖZETMEDEN ÖRGÜTLENMELİ

Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın’ın soruları, sendikalardaki kafa karışıklığını ifade ediyordu: “Yeni sendikalar kanunu yardımcı işlerde çalışanlara sendika hakkı veriyor. Bunun anlamı nedir? Üye yapacak mıyız? Kimi masaya çağıracağız?...” Öztaşkın’ın sorularına Hukuk Profesörü Murat Engin’in yanıtı netti: “Bulunduğu yerde ayrım gözetmeden örgütlenmeli sendikalar.”


ÇALIŞMA MECLİSİ’NİN GÜNDEMİNDE

En son 2004 yılında toplanan Çalışma Meclisi, 9 yıl aradan sonra 26-27 Eylül’de Ankara’da toplanacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in imzasıyla taraflara gönderilen yazıda, toplantıda “taşeron, kıdem tazminatı, özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi, sendikal örgütlenme, toplu iş sözleşmelerinde yetki, iş sağlığı ve güvenliği ile istihdam” konuları ele alınacağı bildirildi. Çalışma Meclis ilk toplantısını 1947 yılında yapmıştı. Daha sonra 1954, 1962, 1965, 1971, 1977, 1984 ve 1992 yıllarında toplanan Meclis, en son 2004 yılında “istihdam, kayıt dışı işçiliğin önlenmesi ve kıdem tazminatı fonu” gündemleriyle toplanmıştı. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Tutuklu gazetecilere özgürlük istendi

SONRAKİ HABER

18 yıldır akciğerinde şarapnelle yaşıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...