14 Eylül 2013 15:16

İki hoca efendinin asimilasyon projesi

İnsanlık tarihinde yaşanan/yaşatılan tüm dinlerin/inançların amacı “Toplumsal ve bireysel mutluluk, yaşamı kolaylaştırmak, adalet, eşitlik… vb.” sosyal ve bireysel süreçleri düzenlemektir. Ancak amaç ne olursa olsun belirleyici olan amaca giderken kullanılan yöntem ve araçlardır. Bir başına yöntem ve ara&cce

İki hoca efendinin asimilasyon projesi
Paylaş

Kemal Bülbül

İnsanlık tarihinde yaşanan/yaşatılan tüm dinlerin/inançların amacı “Toplumsal ve bireysel mutluluk, yaşamı kolaylaştırmak, adalet, eşitlik… vb.” sosyal ve bireysel süreçleri düzenlemektir. Ancak amaç ne olursa olsun belirleyici olan amaca giderken kullanılan yöntem ve araçlardır. Bir başına yöntem ve araç da değil, yöntem ve aracı kimin ne amaçla kullandığı da çok önemli ve belirleyicidir. Dinler peygamberlerin uygulamasında sosyolojik olarak “Mutluluk, eşitlik, adalet” amacı taşıyabilir. Ama kralların, imparatorların, modern devletlerin elinde hangi amaca hizmet ettiğini ifade etmek için çok da uğraşmaya gerek yoktur. Dindar görünüp “Toplumsal mutluluğu, eşitlik ve adaleti” amaçladığını iddia edenlerin hakikatte ne olduklarını görmek için yöntem ve araçlarına bakmak gerekir. Sınıflı toplumun oluşumunda dinin bir egemenlik aracı olarak kullanıldığını biliyoruz. Modern ulus devletlerin oluşumunda, devletin ezilenler ve emekçiler üzerinde bir tahakküm unsuru olarak kullanıldığını, din unsuru ile nasıl “Tek kimlik” yaratılmaya çalışıldığını da biliyoruz! Türkiye Cumhuriyeti’nin Selçuklu, Osmanlı, Bizans mirası üzerinden nasıl yapılandığını, devlet karakteri ve kurumsal şekillenme yönünden “Ecdadın mirasına” sahiplendiğini de biliyoruz…

Türkiye coğrafyasında 1826’da II. Mahmut’la başlayan süreç, Tanzimat, İttihat ve Cumhuriyet’le ulaşılan sürecin başlangıcıdır. Ki bu sürecin “Ulvi maksadı” Cumhuriyette anlamını bulan “Tek kimlik”tir. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin egemen siyasi karakterinde çok önemli bir ortak nokta vardır. Tüm “Yenilikler” askeri nizamın tadilatı, tamiratı ile başlar. Nitekim AKP Hükümeti de “Yeniliklerine” askeri nizama müdahale ederek, “kozmik odaları” kontrol altına alarak başlamıştır. Bu durumun temel sebebi devletin klasik ulus devletler gibi burjuvazinin mutlak egemenliğinde değil, askeri zihniyetin tahakkümü altında olmasıdır. Bir asker, dindar, tüccar, bürokrat koalisyonu olan Cumhuriyetimizin burjuvazisi de bu dörtlü koalisyonun himayesinde yaşam bulmaktadır. Kocaman holdingleri, bankaları, ithalat, ihracatı “Kontrol eden” burjuvazi asker, dindar, tüccar, bürokrat koalisyonu karşısında “Emre amade”dir!
20. yüzyılın başında “Yükselen değer” ulus devlet, “Mutlak” bağımsızlık, “Güçlü devlet olma, Kalkınma” iken 21. yüzyılın toplumsal ve bireysel gereksinimi bireysel ve toplumsal özgürlükler, temel insani ve toplumsal değerlerin yaşanabilmesidir. Emekçilerin ve yoksul halk kesiminin üretimdeki rolü ve paylaşımda maruz kaldığı sömürü düzeni ise her dönemin değişmez gündemidir. Vahşi kapitalizmden, neoliberalizme egemenlerin hikayesi ise direnen, mücadele eden, üreten kesime karşı taktik politika üretmektir. “Kriz yarat, krizi yönet” mantığı egemenleri içinden çıkılmaz bir krize batırmıştır. Bu halden kurtulmanın reçetesini ideologlarına havale eden neoliberaller için “Tarihin sonu” ve “Medeniyetler çatışması/Medeniyetler ittifakı” bir kurtuluş reçetesi olamadı! Neoliberalizmi “İnsanlığın vardığı nihai müesses nizam” ve “Medeniyetler çatışmasının” yerine ikame edilen “Medeniyetler ittifakını” da insanlığın nice bedeller uğruna yarattığı maddi, manevi değerleri kontrol altına alma aracı olarak kullanmaya çalıştılar ama olmuyor!...

NEOLİBERALİZMİN ÇOĞULCULUĞU

Dolayısıyla reçete acı olunca, reçeteye bir tatlandırıcı eklendi. Tatlandırıcının adı çoğulculuktur. Bu belirleme Çoğulculuk, çok kültürlü toplumsal yapı bir sorundur anlamında değildir! Neoliberalizm çoğulculuk üzerinden bir oyun oynuyor, bunu demek istiyoruz. Dünya halklarının ve ulus devlet sınırları içinde yaşayan farklı etnik ve inançsal kimliklerin çoğulcu yaşam için ihtiyaç duyduğu şey neoliberalizmin ve onun yerel iz düşümlerinin egemen tanımlamaları değil kendi hakikatleridir. Ancak neoliberaller ve neoliberallere yedeklenen yerel rejimler bu hakikate müdahale ederek çoğulculuğa, çok kimlikli toplumsal yapıya razıymış gibi görünerek; çokları teklik potasında eritmek istiyor. Zira egemenlerin “Yenidünya nizamı” çokluğu kontrol etmeyi gerektiriyor. Bu nedenledir ki egemenler “Kendi Alevi’sini, İslam’ını, Kürt’ünü, Türk’ünü, Arap’ını vb.” yaratmak için her türlü hile ve oyuna başvuracaktır.
“Erken Cumhuriyet” döneminde Koçgiri, Dersim vb. katliamların sebebi, oluşturulması amaçlanan “Müesses nizam için tehlike teşkil eden” yapıyı tasfiye etmektir. Osmanlı döneminde baskı, sürgün ve katliamlarla bastırılan, sahte laiklik, “Din ve vicdan hürriyeti” gibi kandırma yöntemlerle susturulan Türkmen Aleviler “Tehlike olmaktan” çıkmıştı. Kürt/Aleviler ise “İki kere tehlikeli” idi. Cumhuriyet tarihinin hemen tamamı hiç kesintisiz “Tek kimlik” oluşturma projesidir. Askeri darbeler, muhtıralar, iktidara gelen partiler asker, dindar, tüccar, bürokrat koalisyonunu korumak, türedi burjuvaziyi yaşatmak ve “Türk/İslam” kimliğini “Tekleştirmek” amacına hizmet etmiştir.  
İşte tam da bu gün Türkiye Halkları, İnanç Grupları, ezilenler ve emekçiler çok kimlikli yapı içinde, eşit yurttaşlık temelinde yaşamak isterken yine bu dörtlü koalisyon, neoliberallerin talimatları ile devreye girmiştir. Alevi Toplumu yüz yıllardır uğradığı kıyım ve katliamlar ve inancının sosyo/psikolojik karakteri gereği mazlumdur, mazlumdan yanadır. Bu sebepledir ki demokrasi mücadelesinin ana eksenini oluşturmaktadır. Türk, Kürt ve Arap halklarının devrimci mücadelesinde Aleviler hep ön saflarda olmuştur. Günümüzün en çarpıcı örneği ise Gezi direnişi sırasında katledilen gençlerimizin Alevi olmasıdır. Hoca efendilerin “Cami Cemevi İç İçe Projesinin” bir amacı Gezi Direnişi ile oluşan sosyo/politik karakterden Alevileri koparmaktır. Bir başka amaç ise “Ilımlı siyasal İslam” ile “Alevi İslam Din Hizmetleri” içinde Aleviliğin kadim zamanlardan gelen eşitlikçi, özgürlükçü, toplumcu yapısını iğdiş etmektir. Mamak/Tuzluçayır bu sebeple seçilmiştir. Basından öğrendiğimiz kadarıyla İzmir/Çiğli, Çorum, Antep, İstanbul/Kartal “Cami Cemevi İç İçe Projesi” için müstakbel mekanlardır.

HOCA EFENDİLERİN 12 EYLÜL KARDEŞLİĞİ

“Projenin” uygulayıcıları “Alevi, Sünni kardeşliği ve barış” teranesini dilden düşürmüyor. Madem kardeşliğe, barışa bu kadar “Aşıksınız” da yıllarca Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaşı neden desteklediniz? İzzettin Doğan Hoca Efendi 12 Eylül askeri rejimi ile ittifak etti! Bizzat Kenan Evren’in talimatı ile emekli general Turgut Sunalp’ın kurduğu MDP’den (Milliyetçi Demokrasi Partisi) milletvekili adayı oldu! Yetmedi Demirel’in, Çiller’in “Örtülü ödeneklerinden” para alarak CEM Vakfı’nı kurdu! Şimdi de “Akil insan” oldu! “Akil İnsan” olmasının tek sebebi AKP’nin sahte “Alevi açılımı” projesidir. İzzettin Hoca Efendi “Alevi açılımında ben tek muhatap olacağım” pazarlığı ile “Akil insan” olmuştur. Diğer Hoca efendiyi tarif etmeye gerek var mı? Hoca efendilerin ortak marifetlerinden biri de 12 Eylül 1980 askeri faşizmine verdikleri “Mübarek” destektir!
Alevi toplumunun Sünni toplumu ile bir sorunu yoktur. Alevi toplumunun varlığını ve temel haklarını inkar eden, asimilasyon ve katliam yapan Sünni toplumu değil, ırkçı, gerici devlet zihniyetidir. Cami ve cemevi yan yana olabilir. Ama buna Aleviler ve Sünniler özgür iradeleri ile karar verirler. Kendini İslam’ın ve Aleviliğin temsilcisi yerine koyan Hoca Efendiler buna karar verecek beceri, yetenek ve temsil düzeyinde değildir! Kaldı ki her iki inancın kutsal değerleri ve toplumsal karakteri açısından da bu “Proje” haramdır. Islah edilmemiş “Çöplük alanına” korsan yöntemle atılan temelin harcı, demiri de yoksul halklarımızın emeğinden çalınan paralarla alınmıştır. Alevi inancının bir gereği olarak Alevilerden “Rızalık” alınmamıştır. İzzettin Hoca Efendi derya kumundan testi yapmaya çalışıyor!
“Yeşil olmaz yanan kömür
Gevher vermez kara demir
Yüz bin defa etsen çamur
Derya kumu testi olmaz” (Aşık Veli)
* Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri ve PSAKD Genel Başkanı

evrensel.net
ÖNCEKİ HABER

Allen Ginsberg’ce

SONRAKİ HABER

Tuzluçayır\'da bir iktidar klasiği bir taşla üç rant!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...