Birkaç dev adam

2013 Avrupa Basketbol Şampiyonası kapımıza kadar gelmişken bu rutinden şikayet etmek ve o anları heyecanla beklemek için nedenlerimiz var. İşte onlardan küçük bir demet, bir şampiyona rehberi:

A GRUBU: FAVORİ FRANSA

Fransa hep çok iyi oldu, hiç kazanamadı. Eurobasket tarihinin en kâlp kıran maçlarından birinde, 2005’teki o yarı finalde Yunanistan’a kaybettikleri maç hâlâ akıllarda. Sakın bunu Tony Parker’a hatırlatmayın, aklına bir başka düş kırıklığı, bu yaz kaybettiği NBA Finalleri gelir. Daha sakin, sütliman bir turnuva geçirmek onun da hakkı. Takımında atletizm yerli yerinde. Oyun plânları hız üzerine kurulu. Uzun rotasyonundaki eksiklikler, dış şut problemiyle birlikte can sıkıyor. Büyük favori değiller ama İspanya ve Yunanistan’ın bir adım gerisinden yürüyecekler. Belki biri takılıp düşer.

İsrail tarih kitaplarında okuduğunuz, bir zamanlar mucize şampiyonluklar kazanan kısa boylu kolej basketbolu takımlarına benziyor. Uzunları yok, kalite anlamında söylemiyorum bunu, gerçekten uzun boylu oyuncuları yok. Kısaları klâs ve kariyerli. Fakat 1965 yılında değiliz ve bu artı-eksi tablosu sizi sadece gruptan çıkarıyor. Belçika düşündüğünüz kadar kötü değil ama iyi de değil. Almanya’da Dirk Nowitzki yok ve bu her şeyi özetliyor. Ukrayna, Amerikalı koç Mike Fratello yönetiminde evlerinde düzenleyeceği Eurobasket 2015 öncesi taşları yerine oturtmak istiyor. Büyük Britanya, Luol Deng başta olmak üzere birçok kilit isimden yoksun ve Slovenya onlar için muhtemelen hava değişimi olacak. Biraz döviz bırakırlar ve birkaç maç kaybederler.

B GRUBU: ERASMUS POTASI!

Parlak bir öğrenci değilseniz ama yine de Erasmus’a gitmek istiyorsanız tercih edeceğiniz ülkeler bu gruba toplanmış. Litvanya’dan başlayalım. İki yıl önce evlerinde düzenledikleri şampiyona çeyrek finalde kaybettikleri Makedonya maçıyla hatırlanıyor ve Londra’daki Olimpiyat hatıraları hoş olmadı. Koçları değişti, eski yıldızları koltuklarını terk etti. İki genç uzun, Jonas Valanciunas ve Donatas Motiejunas tutundukları dallar olacak. Rakiplerinden Sırbistan da benzer bir düşüşte ve Milos Teodosic’in sakatlığı yüzünden turnuvaya katılamayacak olması keyifleri kaçırdı.

Hırvatistan’ın vize istemesiyle birlikte tatilcilerimizin favori sahili hâline gelen Karadağ elemelerde iyiydi fakat Nikola Pekovic’in NBA’deki kontrat durumlarını bahane ederek gelmediği bu turnuvada gidecekleri yerler çok uzak olmayacak. Makedonya’nın iki yıl önceki peri masalını tekrarlayıp tekrarlamayacağı şüpheli ama Bo McCalebb’i izlemek her zaman büyük keyif. Bosna-Hersek evinden çok uzak değil ve kadroları sürpriz adayı. Letonya’nın en tanıdık ismi Janis Blums ve o da geçenlerde 1935 Eurobasket’i kazanan Letonya takımını anlatan belgeselden ne kadar etkilendiğini anlattı. Aynı başarıya ulaşma rüyaları yerini birkaç maç sonra hayatın gerçeklerine bırakacaktır.

Üçüncü kez arka arkaya Avrupa Şampiyonu olmak isteyen İspanya burada ve bu sefer Pau Gasol, Juan Carlos Navarro, Serge Ibaka gibi yıldızlardan yoksunlar. Bardağın dolu tarafına bakıyor, Marc Gasol’ü görüyoruz. Abisinin gölgesinde geçen yılların arkasından önce Avrupa’da, sonra NBA’de kendini kanıtladı ve kimileri için Sabonis’ten beri Yeni Kıta’ya gitmiş en yumuşak elli uzun. Savunmada ve hücumda oyunun merkezi olacak, bu kadar eksiğe rağmen hâlâ dönüp baktığında ona destek olacak harika kısalara sahip. Belki kendilerini daha az yere atarlar, belki hakeme daha az itiraz ederler ve tarih yazma çabalarını ilgiyle izleriz.  

Slovenya deyince aklımıza 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası sırasında yeşil tişörtleri ile Nevizade’de karşımıza çıkan taraftarları ve bir türlü kağıt üzerindeki kalitesini parkeye yansıtamayan takımları geliyor. Bu sefer evlerindeler ve Goran Dragic liderliğinde gaza basmaya çalışacaklar. Polonya yine ortalamanın üstü kadrosuyla sürpriz kovalayacak. Hırvatistan’ın yakasını yine ülkenin geçmiş başarılarını arayanlar rahat bırakmayacak ama bu sefer onlara geleceğin yıldızı Dario Saric’i sunabilirler. Gürcistan, 2011’deki bir başka peri masalının kahramanıydı. Çek Cumhuriyeti 2013’te benzerini yazmak isteyecek.

2001’DEN beri 12 Dev Adam ile yaşamayı öğrendik. Kağıt üzerinde çok iyiyken parkede dökülenlerle, hazırlık döneminde vasatken turnuvada devleşenler birbirini izledi. Fakat sanki bu sefer her zamankinden farklı bir havayla giriyoruz şampiyonaya. Yeni koç beklerken Bogdan Tanjevic’in takımın başına dönüşü ve Cenk Akyol’un “bağzı” nedenlerle takım dışında bırakılışı işleri tatsız hâle getirdi. Kısalar anlamında sınırlı, en büyük plânı topu Hidayet Türkoğlu’na vermek olan bir takım var karşımızda. Bu, belirsizliği simgelerken tek bir şeyden emin olmamızı sağlıyor. Turnuva boyunca en çok duyacağımız cümle “Hidayet’in devreye girmesi lâzım” olacak. “Ersan’ın ritim bulması” da ikincilik savaşı verecektir.

Yunanistan turnuvanın favorilerinden ve yeni koçları Andrea Trinchieri onları hiç olmadıkları kadar sempatik yapıyor. Vassilis Spanoulis liderliğindeki sıkıcı basketbollarını izlemek çok zevkli olacak. Rusya, Kirilenko ve Khryapa gibi iki yıldızın yokluğunda şanına fazla leke sürdürmemeye çalışacak. Simone Pianigiani’ye emanet olan İtalya uzun zamandır olmadığı kadar kendine güvenli. Finlandiya turnuvanın renklerinden olacak fakat İkinci Dünya Savaşı göndermeli Wolfpack’ten daha iyi bir lâkabı hak ediyorlar.

TÜRKİYE’NİN İLK MAÇI BUGÜN

Slovenya’da grup maçları Jesenice, Koper, Celje ve Ljublana’da(Tivoli) oynanacak. İkinci turdan itibaren turnuva başkent Ljublana’nın 12 bin 500 kişilik Arena Stozice salonuna taşınacak. Turnuvada bugün A grubunda İsrail-Büyük Britanya, Belçika-Ukrayna, Fransa Almanya; B Grubu’nda Letonya-Bosna Hersek, Makedonya-Karadağ, Sırbistan-Litvanya, C Grubu’nda Gürcistan-Polonya, İspanya-Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti-Slovenya, D Grubu’nda ise Türkiye-Finlandiya, İsveç-Yunanistan, Rusya-İtalya maçları oynanacak. (İstanbul/EVRENSEL)